Hürriyet yazarı ve dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan'ın eski danışmanı Akif Beki, 'Balyoz darbe planı' haberlerine yönelik olarak yürütülen soruşturma kapsamında eski Taraf yöneticileri hakkında dava açılmasına tepki gösterdi. "Hükümetin bütün istihbarat imkânlarına rağmen, açıkgözlü medyasıyla birlikte paralel kumpasçılara aldandığına, tezgâha ayıkamadığına inanıyorlar da, Taraf gazetesi yazı işleri masasının bir başına aynı kumpasçılara aldanmış olabileceğine ihtimal vermiyorlar" diyen Beki, "Yani kumpas vardıysa bilfiil o kumpası kuran, kurulurken kumpasçılara imkân tanıyan, arka çıkan, göz yuman, cesaretlendiren, alkışlayan, sırtını sıvazlayan herkesin suçunu sadece Taraf’çılar üstlensin ve konu mis gibi kapansın öyle mi?" ifadesini kullandı.
Akif Beki'nin, "Gazeteciler de aldanamaz mı?" başlığıyla yayımlanan (23 Haziran 2016) yazısı şöyle:
Taraf gazetesi yöneticilerinin, 'Balyoz Darbe Planı' manşetinden dolayı cezalandırılması isteniyor.
Balyoz’da kumpas davasının tek sanığı onlar. Bugünün koşullarından geriye doğru bakıp geçmişi yargılayanların değmeyin tuzu kuruluğuna. Yıldıray Oğur’un bilmeden kumpasa alet oldukları itirafına dahi yüz vermiyorlar. “Var mı öyle ‘kullanışlı aptallık’ mazeretiyle paçayı sıyırmak” diye bir de üstelemiyorlar mı? Pişkinlik büyük konfor, diyecek yok. Hükümetin bütün istihbarat imkânlarına rağmen, açıkgözlü medyasıyla birlikte paralel kumpasçılara aldandığına, tezgâha ayıkamadığına inanıyorlar da... Taraf gazetesi yazı işleri masasının bir başına aynı kumpasçılara aldanmış olabileceğine ihtimal vermiyorlar. ‘Masum insanların canını yaktılar, en güzel yıllarının içeride çürümesine sebep oldular, çeksinler cezasını, yatsın onlar da içeride, bana mı dert’ diye burun kıvırıp geçiyorlar. Yani kumpas vardıysa bilfiil o kumpası kuran, kurulurken kumpasçılara imkân tanıyan, arka çıkan, göz yuman, cesaretlendiren, alkışlayan, sırtını sıvazlayan herkesin suçunu sadece Taraf’çılar üstlensin ve konu mis gibi kapansın öyle mi? Geri kalan herkes iyi niyetinin kurbanı olacak, 17-25 Aralık’a kadar uyutulmuş olacak. Darbecilerle hesaplaştığını, askeri vesayetle mücadele ettiğini zannederken aslında kandırıldığını, çok fena ketenpereye getirildiğini ancak ucu kendine dokunduğunda fark edecek. Bir tek Balyoz darbe planı haberini ilk patlatanlara bu hak verilmeyecek. Ağızlarıyla kuş tutsalar yalnızca onlar ‘iyi niyetlerinin kurbanı’ sayılmayacak. Yakalarına yapışılacak ve niye 17-25 Aralık’tan önce kumpasa uyanmadıklarının hesabı mahkemede çatır çatır onlardan sorulacak. Yıldıray Oğur gibi, içlerinden ‘biz de kandırıldık’ diyen çıkarsa da kati surette dikkate alınmayacak.
Temiz iş... Konforlarını bozmak istemem ama külyutmaz siyasetçileri kafalayıp ordunun altını üstüne getirten kumpasçılar, birkaç gazeteciye neler yaptırmaz, sabah akşam demokrasiye götürüp demokrasisiz getirmez mi, düşünün... Hem... ‘Eyvah aldandık’ diyen siyasetçiler kumpasa iştirak suçlamasından sıyrılabilirken... Aynı ‘aldandık’ mazereti neden gazeteciler için geçerli olmuyor? Bugünden bakıp geçmişi yargılayacaksak daha çok işimiz var ayrıca. Çözüm süreci şartlarında Öcalan’ın İmralı koşullarının iyileştirilmesini, yanına canı sıkılmasın diye arkadaş gönderilmesini, PKK’yla silah bıraktırma görüşmeleri yürütülmesini filan... Her gün şehit verdiğimiz bugünün çatışma ortamından bakıp kanırta kanırta yargılayan muhalefete de hak verecek miyiz öyleyse? Çözüm sürecinde izlediği ‘çatışmasızlık’ siyaseti nedeniyle MHP ve CHP’lilerin, AK Parti’ye yönelttiği göz yumma, teröre yardım ve yataklık suçlamalarında da bugünden bakıp doğruluk payı görecek miyiz? Ya da tersi... Meclis’in denetleme çalışmaları kapsamında AK Partililerle cezaevlerinde her örgütten mahkûmu birlikte ziyaret ettiklerini unutup... Vay, teröristlere destek ziyaretine gitmişler diye bugün CHP’lilere mi çullanacağız? 17-25 Aralık’tan önce, ne istese verilmiyor muydu Cemaat’e? Ne Paralel Yapı vardı ortada, ne de kumpas lafı. Sonra Balyoz darbe davasının kumpas olduğuna hükmedildi. Ve kumpasa getirildiğini kabul eden herkes kenara çekildi, hesapları o dakika kapandı, geriye Taraf’çıları attıkları manşetten hesaba çekmek kaldı. “Bir anda karşınızda bir ordunun binlerce sayfalık resmi belgelerini, ses kayıtlarını bulunca gerçek olanlarla araya yerleştirilmiş sahtelerini birbirinden ayırmak kolay iş değildi. Yine de bunlar kötü gazetecilik için özür olarak kabul edilemez...” diyor Yıldıray Oğur mertçe. Ama kötü gazetecilikten, habercilik hatasından değil gizli askeri belgeleri çalma, çarpıtma ve amacı dışında kullanmaktan yani kumpasçılıktan yargılanıyor, 52 yılla. ‘Kullanıldık, ne aptalmışız’ savunmasıyla hesap vermekten kurtulmak var mıymış öyle derseniz... Aldatıldık diyen gazeteci değilse yırtıyor, gazeteciyse doğruca hapsi mi boyluyor bu durumda?