Eski Devlet Bakanı Eyüp Aşık, organize suç örgütü lideri Sedat Peker’in İçişleri Bakanı Süleyman Soylu hakkında ileri sürdüğü iddialarını değerlendirdi. “Ben hükümete şeffaflık tavsiye ederim. ‘Benim TBMM'de çoğunluğum var' demeyecek, Meclis'te komisyon kurup bu konuları araştırmalı” diyen Aşık, “Bu işlerin üstü örtüldükçe, ‘Nasıl olsa milletvekili çoğunluğumuz var, nasıl olsa kuvvetimiz var' dedikçe bu dedikodu yüz misli yayılacak, dedikoduya herkes eklenecek. Cumhurbaşkanı Tayyip Bey istemezse hiçbir şeyi meydana çıkartmak mümkün değil” diye konuştu.
Aşık, “Ben Susurluk'la, çetelerle, mafyayla 3 yıl amansız mücadele verdikten sonra böyle bir tuzağa düştüm. Oradan çıkmak için de milletvekilliği ve bakanlıktan istifa ettim. Ben bugün bakıyorum, hayatımın en önemli siyasi kararını vermişim. Kendi kendime ‘Aferin bana' diyorum” ifadelerini kullandı.
Devlet Bakanlığı döneminde o dönem aranan Alaattin Çakıcı ile telefon konuşması televizyonlarda yayımlanmasının ardından hakkında soruşturma açılabilmesi için hem bakanlıktan hem de milletvekilliğinden istifa eden; yargılanma sonucunda da beraat eden Eyüp Aşık, Sedat Peker’in ülke gündemine oturan ve İçişleri Bakanı Soylu’yu hedef alan iddialarına ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Sözcü yazarı Saygı Öztürk’e konuşan Aşık’ın açıklamaları şöyle:
– İstifanızda toplumsal duyarlılık etkili oldu mu?
Alaattin Çakıcı, ABD'den beni telefonla aradığında konuştum. Olay bakanlığımla ilgili bir konu değildi. Ama ben toplumun hassasiyeti karşısında istifa etmek ihtiyacı hissettim. Şimdilerde öyle bir hassasiyet yok. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun hukuki durumunu söyleyeyim: Kendisi, Savcılığa başvurup hakkında soruşturma istemesi yetmez. Hakkını da yemeyelim, Peker'e korumalar onun bakanlığından önce verilmiş.
– Bakan, ‘Ben suçsuzum, yargılanmak istiyorum' derse ne yapmalı?
Onun rica edeceği yer TBMM Başkanlığı'dır, Tayyip Erdoğan'dır. Diyecek ki, ‘Dokunulmazlığımın kaldırılması için AK Parti de oy versin. Ak Parti oy vermeden çoğunluk sağlanamadığı için dokunulmazlığı kaldırılamaz. Yani, dokunulmazlık kaldırılmadan istifa etmiş olsa bile dokunulmazlık kalkmış sayılmaz. Süleyman Bey de o kararı veremez. O karar Tayyip Bey'in vereceği karardır.
Bakan Bey gider Cumhurbaşkanı'na, ‘Ban sıkıldım, yoruldum hakkımdaki iddialardan dolayı da mahkemede yargılanmak istiyorum. O mahkeme 6 ay sürer, beraat ederse o zaman bambaşka da bir Süleyman Soylu olur, tartışılan bir durumdan çıkar.
– Çıkar amaçlı organize suç örgütleri niçin çoğalıyor?
Fethullah Gülen de organize suç örgütüydü. Şimdi de organize suç örgütleri sayılırken kaçar adamı olduğu da, ‘Şunu yapıyorlar, bunu yapıyorlar, Devletten yardım alıyorlar' deniliyor. Eskiden istihbarat örgütleri uyumlu çalışmıyordu. Onun için de faili meçhul cinayetler çözülemiyordu.
– Şimdiki durumu nasıl görüyorsunuz?
Toplum bu işin dedikodu kısmına çok teşne. Yani Sedat Peker ne derse 3-5 milyon kişi videosunu izliyor. Olaylar ne kadar olmuş önemli değil. ‘Ne tavsiye edersin?' dersen; ben hükümete şeffaflık tavsiye ederim. ‘Benim TBMM'de çoğunluğum var' demeyecek, Meclis'te komisyon kurup bu konuları araştırmalı. Sonuçta, bunları komisyon da mahkemeye havale etsin. Bu işlerin üstü örtüldükçe, ‘Nasıl olsa milletvekili çoğunluğumuz var, nasıl olsa kuvvetimiz var' dedikçe bu dedikodu yüz misli yayılacak, dedikoduya herkes eklenecek. Cumhurbaşkanı Tayyip Bey istemezse hiçbir şeyi meydana çıkartmak mümkün değil.
– Susurluk sürecini de yaşadınız. O zamanla şu anda ki yaşananlar arasında ne fark var?
Fark şu: O zaman araştırılabiliniyordu. Her şeyin üstüne hem medya hem parlamento hem yargı gidebiliyordu. Şimdi gidemeyeceği, gidilemeyeceği kanaati ile bu fısıltı gazetesi çok acımasız bir şekilde çok yaygın bir şekilde devam ediyor. Ne tavsiye edersin dersen: Şeffaflık tavsiye ediyorum.
Ben Susurluk'la, çetelerle, mafyayla 3 yıl amansız mücadele verdikten sonra böyle bir tuzağa düştüm. Oradan çıkmak için de milletvekilliği ve bakanlıktan istifa ettim. Ben bugün bakıyorum, hayatımın en önemli siyasi kararını vermişim. Kendi kendime ‘Aferin bana' diyorum.”