2003 - 2006 yılları arasında NATO'nun Afganistan Kıdemli Temsilcisi olarak Kabil'de görev yapan eski CHP Genel Başkanı ve eski Dışişleri Bakanı Hikmet Çetin, Türkiye'nin Afganistan'ı yalnız bırakmaması gerektiğini söyledi. Daha önce Afganistan'da temsilcilik görevinde de bulunan Çetin, Afganistan'ın tarihi açıdan Türkiye bakımından çok özel olduğunu ifade ederek Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni dünyada ilk tanıyan ülke olduğunu hatırlattı.
Çetin, "Ben Afganistan’da 3 sene yaşadım. Afgan halkı kadar Türk halkını seven bir başka ülke yok. Hepsi öyle. Taliban’ı da öyle, Türkmenler öyle. Özbekleri bırakın, Tacikler öyle, Hazaralar öyle. Benim kişisel görüşüm Türkiye, Afganistan’ı yalnız bırakmamalıdır. Yani Atatürk’ten kalan bir mirastır, yani önem vermiştir" dedi.
"Ben Afganistan’da 3 sene yaşadım. Afgan halkı kadar Türk halkını seven bir başka ülke yok. Hepsi öyle. Taliban’ı da öyle, Türkmenler öyle. Özbekleri bırakın, Tacikler öyle, Hazaralar öyle. Benim kişisel görüşüm Türkiye, Afganistan’ı yalnız bırakmamalıdır. Yani Atatürk’ten kalan bir mirastır, yani önem vermiştir" diyen Çetin, "Sadabat Paktı’nı kurarken, kimsenin aklına gelmezken İran, Irak ve Afganistan demiştir. Ama şöyle olmak koşuluyla; Taliban da evet diyecek, hükümet de evet diyecek. Eğer mutlaka askerler hepsi çekilsin derse çekilebilir. O durumda Taliban’la Afgan Hükümeti anlaşırlarsa Türkiye konusunda, ben Türkiye’nin orayı yalnız bırakmaması gerektiği kanısındayım. Ama şimdi konuşulduğu gibi değil, sanki emrivaki yapılıyormuş gibi değil, Taliban onayı olmadan olmaz" ifadelerini kullandı.
Siyasi fikir dergisi olarak yayınlanan ve çalışmalarını CHP İstanbul Milletvekili Yunus Emre'nin yürüttüğü İkinci Yüzyıl Dergisi 3. sayısında; 13 maddelik CHP’nin İkinci Yüzyıl Beyannamesi'nin "Dış Politika" maddesi çerçevesinde, uzman isimlerle Tükiye'nin dış politikası konuşuldu.
Dergiye verdiği röportajda, Türkiye'nin dış politikasını değerlendiren Eski CHP Genel Başkanı ve eski Dışişleri Bakanı Hikmet Çetin, Türkiye'nin Afganistan'ı yalnız bırakmaması gerektiğini ifade ederek iki ülkenin tarihi ilişkilerine dikkat çekti.
Afganistan konusunda dile getirilen "'Amerika’nın bekçiliğini yapacağız, Amerika’nın orada taşeronluğunu yapacağız, NATO’nun taşeronluğunu yapacağı' laflarını ben doğru bulmuyorum" diyen Çetin, "Şimdi bir kere Türkiye’nin NATO’nun bir üyesi olduğunu, eşit bir üyesi olduğunu ve Türkiye’nin onayı olmadan hiçbir kararın alınamayacağını bilmemiz lazım" dedi.
Eski CHP Genel Başkanı ve eski Dışişleri Bakanı Hikmet Çetin'in açıklamaları şöyle:
"Bütün dünya NATO’ya girmeye çalışırken, sayısı 15 iken 30’a çıktı. NATO’nun hataları var mı? Bana göre hatası şurada var. Şunu görmemiz lazım. Rusya ile NATO ve Amerika arasında barış, istikrar olmadığı sürece dünyada rahat yok. Dünya şimdi yeni bir Soğuk Savaş dönemine gidiyor. Bu Soğuk Savaş dönemi bir anlamda demokratik ülkelerle tam demokratik olmayan ülkeler arasında. Yani Asya ile Batı arasında. Yani bir yandan Rusya ve Çin, bir yandan Amerika, Avrupa Birliği ile beraber. Türkiye bu noktalarda ne yapacak? Yani ben Türkiye, Avrupa kurumlarında güçlü olduğu zaman dünyada saygınlığı daha artar diye düşünüyorum. Türkiye, Avrupa Birliği üyesi, NATO üyesiyken daha çok saygı duyarlar. Dünyanın bir gerçeği bu. Tekrar ediyorum. Yine Atatürk’ün bir lafı var. Tabii ki değer yargılarımızı Batı. Ama Batı ile işbirliği yaparken hiçbir ülkenin emperyalist emellerine de alet olmayacaksınız. Bu bizim Türkiye’nin Cumhuriyet kadrolarına borcumuzdur…"
"Biliyorsunuz 11 Eylül’de 2001’de saldırı olunca ertesi günü Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi 1368 sayılı kararla dedi ki bu dünya barışına ve istikrarına bir darbedir ve Amerika’nın öncülüğünde oluşturulacak bir güce dünya ülkelerini destek vermeye çağırdı. Aynı gün 12 Eylül 2001, NATO 5. Maddeyi devreye soktu, yani kollektif savunma maddesini. Bir defa uygulandı, o da orada uygulandı. Ve NATO ülkelerini de yardım etmeye çağırdı. Türkiye de o sırada asker gönderdi Afganistan’a. Başta 2000 kadar asker gitti. İngiltere’nin komutanlığında ISAF kuruldu, destek, yardım ve güvenlik gücü. İngiltere’nin komutanlığından sonra bizim Akın Zorlu Paşa Korgeneral ISAF’ın komutanlığını aldı. ISAF’la yürütülemeyince 2003 yılında, 10 Ağustos 2003’te NATO komutayı devraldı. Ondan sonra bir NATO gücü olarak 2003’ten son zamanlara kadar gitti. Bütün bunlarda biz şunu gördük, bu konuda ortak bir raporumuz da var: “Askerle bu işi çözemezsiniz” dedik bütün dünyaya!"
19 yıl uğraşıldı, NATO oradaydı, askerle bu konunun çözülmesi mümkün değil, Taliban öldürmekle terörü önleyemezsiniz. Bana bir Taliban gencin söylediği bir laf var, çok etkilemişti beni.
Ben dedim ki ona “bak bütün dünya burada, NATO burada, Amerika burada, Rusya destek oluyor, herkes burada…” “Siz bizimle baş edemezsiniz” dedi. “Niye?” dedim “Sizin askerler yaşamı seçmişler, ben ölümü seçtim, ölümü seçen adamla, yaşamı seçenler baş edemez” dedi."
"Şubat 2020’de Khalilzad Amerika temsilcisi uzun uğraşlardan sonra Taliban’a anlaşma imzalattı. Anlaşma uzun. Ben iki önemli maddesini söyleyeyim; Birinci madde Mayıs 2021’e kadar bütün yabancı güçler, bakın parantez içinde tekrarlıyorum, “bütün yabancı güçler, Afganistan’ı terk edecek”. Bütün yabancı güçler, NATO dâhil!
İkinci önemli madde, Afgan hükümetiyle Taliban arasında anlaşma imzalanacak. O anlaşma arasında bir geçiş hükümeti olacak. O geçiş hükümetinde Taliban da yer alacak. Ondan sonra da gerekli yasalar çıkarıldıktan sonra da seçime gidilecek diye. 1 Mayıs’ta olmadı, Biden dedi ki “biz yeni geldik, bize biraz süre verin” dedi. Bu yüzden İstanbul’da toplantı yapılacaktı yapılamadı. Taliban gelmedi, çünkü Taliban’a göre merkezi hükümet kukladır. Yani Eşref Gani onlara göre kukla Cumhurbaşkanı’dır, tanımıyorlar onu."
"Türkiye Brüksel’de pazarlıklar yapıyor, “biz kalalım, biz kardeşiz” diye. Taliban “hayır” diyor. Taliban ile çok müzakereler yapıldı. Evet, bütün Afgan halkı Türkiye’yi çok sever, Taliban dahil. Ama Taliban diyor ki “siz de yabancı güçsünüz, çünkü NATO ile geldiniz, sizin de gitmeniz lazım”. Orada bir hata yapıldı, açıklamada. “Pakistan’la beraber” dendi. Afgan hükümetine ve Afgan halkının büyük bir kısmına göre “biz 15 senedir Pakistan’la savaşıyoruz” diyorlar. Çünkü Taliban’ın merkezi Peşaver, yani Pakistan. Tabii ki Pakistan çok önemlidir. Tabii ki Pakistan’ın siyasi desteği çok önemlidir. Ama havaalanını sanki birlikte koruyormuş gibi olması mümkün değil. Bir kere söz konusu olan askeri havaalanıdır. Sivil havaalanının bazı teknik konularına yardımcı olunabilir. 6 yıldır Türkiye orada. Türkiye daha önce de yaptı, fakat esas işletmesi sadece askeri havaalanıdır. Sivil havaalanını bir şirket işletiyor, o devam ediyor…"
"Taliban şimdi araziye çok hakim. Taliban’da iki grup var, kabaca söylüyorum. Birinci grup askeri grup, katı İslamcı, radikal yani akla gelebilecek yapılanları yapan radikal gruplardır. İkinci grup siyasi grup, uzlaşmacı grup. Şimdi isterse Taliban kısa bir süre içinde yönetimi devralabilir. Yani öyle görünüyor, ben de öyle görüyorum. Ama aralarında anlaşamıyorlar. Çünkü Taliban göreve gelirse 3 şey olur: Bir, yardımlar kesilir. Hem sivil hem askeri yardımları kesilir. İki, bütün yabancı misyonlar terk eder Afganistan’ı. Tamamen terk eder. Ve inanılmaz kargaşalıklar çıkar. Onun için devralmak istemiyorlar."
"Ben Afganistan’da 3 sene yaşadım. Afgan halkı kadar Türk halkını seven bir başka ülke yok. Hepsi öyle. Taliban’ı da öyle, Türkmenler öyle. Özbekleri bırakın, Tacikler öyle, Hazaralar öyle. Benim kişisel görüşüm Türkiye, Afganistan’ı yalnız bırakmamalıdır. Yani Atatürk’ten kalan bir mirastır, yani önem vermiştir. Sadabat Paktı’nı kurarken, kimsenin aklına gelmezken İran, Irak ve Afganistan demiştir. Ama şöyle olmak koşuluyla; Taliban da evet diyecek, hükümet de evet diyecek. Eğer mutlaka askerler hepsi çekilsin derse çekilebilir. O durumda Taliban’la Afgan Hükümeti anlaşırlarsa Türkiye konusunda, ben Türkiye’nin orayı yalnız bırakmaması gerektiği kanısındayım. Ama şimdi konuşulduğu gibi değil, sanki emrivaki yapılıyormuş gibi değil, Taliban onayı olmadan olmaz. Çok uğraştı Türkiye ama şimdiye kadar Taliban evet demedi. Yani “eveti” belki şöyle diyebilir; “Önce siz de çıkın NATO ile beraber, sonra biz Hükümetle beraber sizi davet edebiliriz”. Türkiye’nin bunun üzerine çalışması lazım. Taliban’ı dışlayarak, Hükümeti dışlayarak yapılacak bir hareket yanlış olur. Risklidir, çok risklidir. Yani Taliban’ın onayının olmadığı bir şey çok risklidir. Pakistan’ın siyasi desteği son derece önemlidir, olmadan olmaz. Ama fiilen onlarla beraber havaalanının yönetimini almak son derece yanlıştır, risklidir. Olmaz yani. Zaten hükümet de, Afgan Hükümeti de kabul etmez. Ben tekrar ediyorum. Biz bana göre Afgan halkını yalnız bırakmamalıyız. Türkiye dediğim gibi ortak bir davet olduğu zaman, ki şu anda 300-400 kişi var havaalanında. Yani eğitim, biraz da eğitim yapan askerler var. Eğitimlerine, ordunun, silahlı kuvvetlerin eğitimine, polisin eğitimine Türkiye destek olmalıdır. Bunun Türkiye için de Afganistan için de çok yararlı olacağına inanıyorum…"
"Kurulacak olan ortak hükümette de altını çizmek istiyorum, bedelini kadınlara ödetmemeliler. Ben oradayken kadınlar sürekli gruplar halinde ziyarete gelirlerdi, “yapılacak olan barışın bedelini kadınlara ödetmeyin” derlerdi. Bu son derece önemli."
İkinci Yeni Yüzyıl Dergisi'nde yer alan röportajın tamamını okumak için tıklayın