Agos Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hrant Dink cinayetine ilişkin kamu görevlilerinin yargılandığı 2'si tutuklu 35 sanıklı davaya devam edildi. Duruşmada savunmasını yapan Eski İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah " mantıkla Hrant Dink'in avukatları da koruma talebinde bulunmadıkları gerekçesiyle suçlu görülmelidir. Agos Gazetesi'nde çalışan üç sekreterin de ihmalle yargılanmaları gerekirdi" dedi.Cerrah ihmelin kendisine değil İl Koruma ve Merkez Koruma Komisyonu'na ait olduğunu savundu.
Eski İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek'in "Celalettin Cerrah, 17 Şubat tarihli yazıyı (Trabzon'dan İstanbul'a gönderilen ses getirecek eylem yazısı) imha etmemi istedi" ifadeleri ile ilgili olarakak da konuşan Cerrah, söz konusu belgeden haberi olmadığını öne sürdü. "Eğer haberim olsaydı bunu valiliğe bildirirdim. Asayiş toplantısında Ramazan Akyürek, bu yazılardan bahsetmeyerek benden ve bakanlardan gizlemiştir. Sorduğumda da 'Hiçbir bilgim yok' demiştir" diye konuştu.
İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen duruşmada, tutuklu sanıklar eski İstihbarat Daire Başkanı Ramazan Akyürek ve eski İstanbul İstihbarat Şube Müdürü Ali Fuat Yılmazer ile hükümlü Ogün Samast da getirildi. Tutuksuz sanıklardan dönemin İstanbul İstihbarat Şube Müdürü Ahmet İlhan Güler, dönemin Trabzon Emniyet Müdürü Reşat Altay, eski İstihbarat Daire Başkanı Sabri Uzun ve eski İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah ile sanık avukatları ve Dink ailesinin avukatları da duruşmada hazır bulundu. Duruşmaya bir kısım sanıklar da SEGBİS aracılığıyla görüntülü ve sesli olarak katıldı.
Eski İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah savunmasında, Erhan Tuncel'in sorgusu sırasında Yardımcı İstihbarat Elemanı olduğunun ortaya çıktığını belirterek ona bu görevi veren emniyet görevlisi Muhittin Zenit'i bilgisine başvurulmak üzere İstanbul'a çağrıldığını belirtti. Cerrah, "Olayın biran önce aydınlatılması için Muhittin Zenit, İstanbul'a çağırılmıştır. Yargılama sırasında ortaya çıkan bilgilere baktığımda Muhittin Zenit'in İstanbul'a gelmemesi, o tarihte Erhan Tuncel'in sorgusuna katılmaması, soruşturmayı kesintiye uğratmış ve olayın jandarmayla ilgili boyutunun ortaya çıkmasını geciktirmiştir. Yardımcı İstihbarat Elemanı, kiminle görüşmüşse ona güvenir, bize güvenmez. Bu yüzden kendisinin gelmesini ve sorguya katılmasını istedik. Maalesef bir türlü kendisini getirtemedik" dedi.
İddianamede Dink için koruma tedbirleri almadığı gerekçesiyle görevi ihmalle suçlandığını ifade eden Cerrah, "Öldürülen Dink'in koruma altına alınması için bir görevim bulunmamaktadır. Öyleyse bu suçu nasıl işlemiş olabilirim? Hrant Dink'e yönelik saldırı planı Trabzon ili içinde planlanmış, şüpheliler takip edilmiş ve gerekli istihbari çalışmalar yapılmıştır. İstanbul İstihbarat Şube Müdürlüğü bilgilendirilmiş ve kendisine düşen görevi yerine getirmiştir. Hrant Dink öldürülene kadar ve hatta ölüm olayı sonrasında bile Trabzon İstihbarat Şube Müdürlüğü'nün yazısından tarafıma bilgi verilmemiştir" diye konuştu.
Suçlamanın tamamen hukuk dışı olduğunu ve kişilere yönelik koruma tedbirlerinin ilgili komisyon kararı doğrultusunda valiliklerce verildiğini savunan Cerrah şunları söyledi:
"Ortada bir ihmal varsa dahi bu İl Koruma ve Merkez Koruma Komisyonu'na aittir. Öldürülen Hrant Dink ile ilgili acil koruma kararının alınabilmesi için gerekli olan bilgi, belge ve talimatlar olay öncesi tarafıma hiçbir şekilde ulaştırılmamıştır. Trabzon Emniyeti İstihbarat Şube Müdürlüğü'de yine bu dinleme ve takip yamasına rağmen koruma tedbirleri konuda tarafımıza herhangi bir talepte bulunmamıştır. Sonuç olarak gerek İstihbarat Daire Başkanlığı, gerekse istihbari bilginin asıl kaynağı olan Trabzon Emniyeti İstihbarat Şube Müdürlüğü, bu konuda değerlendirme yaparken sadece eldeki bilgilerle yola çıkarak koruma kararının alınmasını düşünmemişlerdir. Bu bilgilerin ve olayın hiçbirisine vakıf olmayan birisi olarak tarafımın sorumlu tutulması mümkün değildir. Ortada bir ihmal varsa bu Trabzon İstihbarat Şube Müdürlüğü, İstihbarat Daire Başkanlığı ve İstanbul Valiliği'ne aittir."
Cerrah, "İstanbul Valiliğinin ve Valinin, Dink'e yönelik tehditlerden haberi vardır. Dink aranmış ve Valilikte görüşülmüştür. Dönemin Valisi bana haber vermemiştir. Dink'e yönelik tehditler toplantılarda gündeme gelmemiştir.” dedi.
Hrant Dink'in İstanbul Valiliği'ne çağrılarak hayati tehlikesini olduğuna yönelik uyarılmasından da haberi olmadığını belirten Cerrah, "Sadece İl Emniyet Müdürü olmam sıfatıyla suçlu görülmem mantıksızdır. Aynı mantıkla İçişleri Bakanı da suçlu olmalıdır. Hatta aynı mantıkla Hrant Dink'in avukatları da koruma talebinde bulunmadıkları gerekçesiyle suçlu görülmelidir. Yine aynı mantıkla hareket edersek Agos Gazetesi'nde çalışan üç sekreterin de ihmalle yargılanmaları gerekirdi. Çünkü cinayet öncesinde Ogün Samast, gazeteye gelip Hrant Dink ile görüşmek istemiştir. Samast, Dink'i göremeyince iki saat dışarıda beklemiştir. Bu sekreterler, Dink'in tehdit edildiğini bildikleri halde ne polise, ne de Dink'e bilgi vermişlerdir" diye konuştu.
Her ay rutin yapılan İl Asayiş Toplantılarında İstanbul'a ilişkin olayların gündeme getirildiğini anlatan Cerrah, o dönem Dink'e yönelik eylemlerin gündeme geldiğini, ancak öldürüleceğine ilişkin bir konunun gündeme gelmediğini ifade etti. Cerrah, 17 Şubat tarihli yazıdan (ses getirecek eylem) ve F4 raporundan bilgisi olmadığını söyleyerek "Eğer haberim olsaydı bunu valiliğe bildirirdim. Asayiş toplantısında Ramazan Akyürek, bu yazılardan bahsetmeyerek benden ve bakanlardan gizlemiştir. Sorduğumda da 'Hiçbir bilgim yok' demiştir" şeklinde konuştu.
Resmi koruma talebi olmadan yakın koruma veremeyeceğini de belirten Cerrah, İstihbarat Daire Başkanlığı'nca 81 ilde azınlıklara yönelik tepkisel eylem yapılacağına yönelik yazının doğrudan Dink ile ilgili olmadığını, genel istihbari yazı olduğunu belirtti. 45 yıllık devlet memuru, 38 yıllık da polis olduğunu ifade eden Cerrah, Trabzon İstihbarat Müdürlüğü'ndeki sanıkların birbiriyle çelişkili ifade verdiklerini, en son da 'İstanbul'a yazı gönderdik' diyerek suçu İstanbul Emniyet Müdürlüğü'ne atmaya çalıştıklarını söyledi. Hakkında 2007 yılından bu güne kadar 7 kez soruşturma yapıldığını ve 4 kez lehine karar verildiğini belirten Cerrah, tarafına atılı bir kusur bulunamadığını ileri sürdü. Cerrah, "Bu olayda Trabzon emniyetinin, planlı istihbarat dosyasını hemen açması gerekiyordu. Çünkü ellerinde birisinin öldürüleceği bilgisini almışlardır. Bunu İstihbarat Daire Başkanlığı'na bildirmesi gerekiyordu. İstihbarat Daire Başkanlığı'nın da İstanbul ve Trabzon arasında koordinasyonu sağlaması gerekiyordu" dedi. Celallettin Cerrah, "Görevimi dürüstçe yerine getiren bir devlet adamı olarak Dink'in öldürülmesinde hiçbir kusurum yoktur. Beraatimi talep ederim" dedi.
Savunmasının ardından Celalettin Cerrah'ın çapraz sorgusuna geçildi. Cerrah'a, "Koruma ile ilgili sorumluluğun valilikte olduğunu söylediniz? Ancak siz de İl Koruma Komisyonu'na üyesiniz. Bu kapsamda tüm sorumluluğu valiliğe yüklemek doğru mu?" diye sorulunca "Komisyonda söz sahibi vali beydir. Biz koruma verilsin desek bile o hayır derse koruma verilmez. Ayrıca koruma verilecek kişi ile ilgili MİT'ten ya da diğer istihbarat birimlerinden bilgi gelmelidir" şeklinde yanıt verdi. Kendi döneminde hayati tehlike yönünde istihbarat aldıklarında hemen harekete geçtiklerini söyleyen Cerrah, şarkıcı İbrahim Tatlıses'e yönelik eylemi istihbarat almalarının ardından bunu durdurmalarını da örnek olarak anlattı. Duruşmaya ara verildi.
Aranın ardından, davanın öğleden sonraki oturumunda eski İstanbul Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah ile eski İstanbul İstihbarat Şube Müdürü Ali Fuat Yılmazer arasında ilginç diyaloglar yaşandı.
Duruşmada, tutuklu sanık Ali Fuat Yılmazer "Cinayetin faili yakalanmış ama arkasındaki güç açığa çıkarılmamış. Cinayetin arkasındaki gücü ortaya çıkarmak için bana ne gibi talimatlar verdiniz? sorusu üzerine Cerrah, "Benim talimat vermem gerekmez. Siz şube müdürü olarak bunları hazırlayıp getirmeniz lazım. Talimat vermem. Sizin görevinizdir" dedi. Bu yanıt üzerine Ali Fuat Yılmazer, "Herhangi bir talimat vermediği anlaşılıyor. Bunların açığa çıkarılması için ben Başbakanlığa kadar gittim" deyince Cerrah, "Şube Müdürü Başbakan'a gidiyor. Kimsin sen? Nasıl gittin Başbakan'a?" dedi. Ali Fuat Yılmazer, "Bu konuya sonra değineceğim. Ben cinayetle ilgili çalışmalar yaptım. Yaptığım çalışmalarla ilgili Cerrah'a açıklama yapmak istedim. Beni dinlemedi. Konuyu kapatmamı istedi" dedi. Cerrah da "Emniyet müdürü ağabeyine belden aşağı vuruyor" diye tepki gösterdi.
Sözlerine devam eden Yılmazer, İstanbul İstihbarat Şube Müdürü olarak göreve başladıktan sonra 570 olan personel sayısının 165 kişi azaltıldığını sordu. Bunun üzerine Celalettin Cerrah, "Bana 165 kişilik liste getirdi. Karakol polislerini İstihbarat Şube'ye almak istediğini söyledi. Karakol polisinden istihbaratçı olmaz diye kabul etmedim. Bunun üzerine beni dönemin İçişleri Bakanı Beşir Atalay'a şikayet etti. Beşir Atalay, İstanbul'a geldiğinde bir toplantıda, bana kızarak 'Neden izin vermiyorsun?' dedi. Bunun üzerine ben de 165 kişiye izin verdim. Daha sonra yine bir liste getirdi. Ben yine aynı nedenleri sununca Beşir Bey beni Ankara'ya çağırdı. 'Yönetmelik var' dedim. 'Vereceksin' dedi. Ben de verdim. Eski istihbaratçıları temizledi. İsim isim liste getirdiği hiçbir işe yaramaz sokak polisini istihbarata aldı. İstihbaratta iyi arşivci polis kalmadı. İstihbarat elemanını İstihbarat Daire Başkanlığı seçer. Kursa tabi tutar. Kendi kadrosunu oluşturdu. Yalansa yalan desin" diye konuştu. Yılmazer de "Yalan" dedi.
Ali Fuat Yılmazer'in "Bugüne kadar hangi şube müdürünün alnından öptünüz?" sorusuna Cerrah, "Sen hariç, Ahmet İlhan Güler'in başarılı çalışmaları nedeniyle her gün alnını öperim" dedi. Bunun üzerine Yılmazer, "Devrimci Karargah Operasyonu sonrası 'Faili bulanın alnından öpeceğim' dedi. Buldum. Alnımdan öptünüz" deyince Mahkeme Başkanı Canel Rüzgar, "Demek ki aranızda iyi şeyler de yaşanmış" dedi. Bunun üzerine duruşmaya yeniden ara verildi.