Eski HSYK üyesi Nesibe Özer'in hâkim kardeşi itirafçı oldu: Ablam cemaatçi!

Eski HSYK üyesi Nesibe Özer'in hâkim kardeşi itirafçı oldu: Ablam cemaatçi!

15 Temmuz darbe girişiminden sonra tutuklanan ve ihraç edilen eski Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) üyesi Nesibe Özer’in kardeşi Yargıtay üyesi Necmi Özer itirafçı oldu. Özer, etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanarak verdiği ifadesinde ablası Nesibe Özer’in Fethullah Gülen cemaati içerisinde yer aldığını, cemaatin talimatıyla HSYK üyesi olduğunu söyledi.

Hürriyet'ten Mesut Hasan Benli'nin haberine göre, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından tutuklanan Yargıtay üyesi Necmi Özer, Ankara Cumhuriyet Başsavcısı Harun Kodalak ve Başsavcıvekili Hakan Pektaş koordinasyonunda devam eden soruşturmada, 9 Kasım tarihinde yeni bir ifade verdi. Ablası eski HSYK üyesi (2010-2014) Nesibe Özer hakkında çarpıcı iddialarda bulunan Necmi Özer tahliye edildi. Necmi Özer, özetle şunları söyledi:

"Evlenince dünya görüşü değişti"

“Ablam Nesibe Özer Fetullah Gülen cemaati içerisindedir. Fethullah Gülen cemaatinin talimatı doğrultusunda da HSYK adayı olup, seçilerek bu kurulda görev yapmıştır. Biz ailecek sosyal demokrat bir yapıya sahiptik. Ablam da evlenene kadar bu şekildeydi. Aynı meslekten olan Süleyman Ersöz ile evlendikten sonra dünya görüşünde değişikler başladı. Evlendikten sonra hâkim adaylığı döneminde de dışarıda başörtüsü takıp adliye içerisinde çıkarıyordu.

"Gülen ablama eşarp gönderdi"

"2004 yılı içerisinde annemin Keçiören’deki evinde bir araya geldik. Ablam televizyonda bir dini sohbetin seyredildiği bir ortamda benimle de dini bir sohbete başladı. Bu esnada Fetullah Gülen’in kendisine bizzat kendisinin isminin yazıldığı imzalı bir kitap ile eşarp gönderdiğini belirtti. (Özer, o tarihte hâkim olarak görev yapmaktaydı.) Bunun üzerine annem, ‘Kızım bu adam herkese böyle hediye mi gönderiyor’ dedi. Ben de ‘İlkokul mezunu dahi olup olmadığı belli olmayan bir kişinin sözlerine inanıyorsunuz’ dedim. O da bana sert bir şekilde ‘Senin inancın zayıf olduğu için anlayamazsın’ dedi. Bu görüşmeler esnasında ben, ablam Nesibe Özer ile eniştem Süleyman Ersöz’ün Fetullah Gülen cemaati içerisinde önemli ve etkin görevlerinin olduğunu anladım. Eniştem Ersöz ile dini konularda tartıştığımız, hatta karşılıklı olarak fiziki müdahaleye dönüşen sohbetlerimiz olmuştur.

"Kıdem ve liyakat dikkate alınmadı"

"Ablam, Fetullah Gülen cemaatinin desteklediği bir isim olarak HSYK seçimlerine girmiştir. HSYK seçimlerinden sonra 2. Daire Başkanı olduğunu biliyorum. 2010 yılında HSYK’nın yeni yapısı oluşunca 160 kişiyi Yargıtay üyesi seçti; kıdem ve liyakat olmaksızın seçimler olduğunu gördüm. Benim ve diğer arkadaşlarımın fikri, Yargıtay seçimlerinde kendilerine yakın Gülen cemaati mensuplarını seçtikleri yönündedir.

"Önemli olan kardeş olmanız"

"Ankara Ticaret Mahkemesi Başkanı iken Yargıtay üyeliğine aday oldum. Ablam Nesibe Özer’in yanına gittim. Ben üyeleri gezerken ablam beni aradı, Yargıtay üyeleri seçimi için etkin olan kişilerle beni tanıştıracağını söyledi. Bir restoranda buluştuk. Mehmet Kaya ve Aydın Boşgelmez geldi. Ben kendi terfilerimden bahsetmeye başladım. Boşgelmez, eli ile bana dur işareti yaparak ‘Hâkim bey bizim için bunların bir önemi yok, biz sizi Nesibe Hanım’ın kardeşi olarak tanıyoruz. Bizim için önemli olan Nesibe Hanım’ın arada olması, sizin aynı anne ve babadan olmanızdır’ dedi.

"Beni Yargıtay'a cemaatçiler seçti"

"Aydın Boşgelmez, bana ‘Yargıtay’da çok sık seçim olacak. Bu seçimlerde bizim belirlediğimiz adaylara destek vermenizi bekliyor ve umuyoruz’ dedi. Akşam ablamla bu konuşmanın kritiğini yaptık. Kendisi bana konuşmanın olumlu geçtiğini söyledi, ‘Senin işin tamam’ dedi. Nitekim 10 gün sonra yapılan seçimde Yargıtay üyesi seçildim. O dönemde Fetullah Gülen cemaatinin destek vermediği kişilerin Yargıtay üyesi olamayacağını herkes bilmekteydi. Benim Yargıtay üyesi olmamı da ablam Nesibe Özer sayesinde Fetullah Gülen cemaati mensubu olan Mehmet Kaya, Aydın Boşgelmez ile cemaat mensubu olduğunu bildiğim HSYK üyeleri sağlamıştır.

"Blok oy kullanıyorlardı"

"17-25 Aralık 2013 sürecine kadar 2011 yılında seçilen, 160’lar tabir edilen Yargıtay üyeleri ile bunlardan sonra seçilen Yargıtay üyeleri blok oy kullandıkları için benim oyumun bir önemi yoktu. 2014 yılında sonra Gülen cemaati mensubu üyelerinin oya ihtiyaçları doğdu.

"Beni yakın markaja aldılar"

"Yargıtay üyesi olarak görev yaptığım dönemde genel kurulda kullanmış olduğum oy nedeniyle cemaatin tepkisini aldığımı biliyorum. Bu olaydan bir süre sonra, ablam bize akşam yemeğine geldi. ‘Akit gazetesinin bir olayı varmış, sen aleyhe oy kullanmışın’ dedi. Kendisine olayı anlattım, tazminata hükmedilmesi gerektiğini belirttim. O da bana ‘Ya bu işi takip ediyorlar, bize ETÖ’cü (Ergenekoncuları) seçiyorsunuz diye sitemler geldi, kararında haklı olabilirsin, ancak dikkat et bunları takip ediyorlar, yarın bir yere gelmek istediğinde bunları önüne çıkarırlar’ dedi. 2014’ten sonra Gülen cemaati mensupları beni yakın markaja almışlardır. Bu dönemde Gülen cemaat mensuplarının belirlediği adaya oy verdiğim doğrudur.”

ByLock'u duyunca panikledim

ByLock isimli programı da cezaevinde duydum. Duyduğum kadarıyla cemaat mensupları bu progamı kullanarak kendi aralarında haberleşmişler. Ablam Nesibe Özer, bizim eve geldiğinde evde bulunan wifi’yi kullanarak internete bağlanıyor, haberleşiyordu. Acaba ablam bizim interneti kullanıp bu haberleşmeye girdi mi diye paniklemeye bile başladım. Benim sosyal demokrat bir yapıya sahip olduğumu herkes bilmektedir. Bu yapılanma ve örgüt içerisinde ablam bile olsa, tüm mensuplarına gerekli cezaların verilmesini ve çekmelerini düşünerek beyanda bulundum.

"Vaaz kasetlerini kilerde saklardı"

"Ablam Mardin’den İstanbul’a tayin olduktan sonra annemin Ankara’daki evinde bir araya geldik. Ben kilerde siyah bir spor çanta gördüm. Çantanın içerisinde dini kitaplar ve Fethullah Gülen tarafından kaleme alındığı anlaşılan kitaplar gördüm. Ayrıca çanta içerisinde teyp kasetleri de vardı. Bunlardan birini teybe taktığımda Gülen’in vaazları olduğunu anladım. Ablam Nesibe Özer çantanın kendisine ait olduğunu, 28 Şubat dolasıyla başörtüsünü takmadığını, bu kitap ve kasetleri bir tedbir olarak buraya getirdiğini söyledi.