Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) soruşturması kapsamında tutuklanan eski Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Dairesi Başkanı Sabri Uzun, "terör örgütüne bilerek ve isteyerek yardım" suçundan yargılandığı davanın ilk duruşmasında tahliye edildi.
Anakara 22. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmaya, tutuklu sanık Uzun, avukatları ve yakınları katıldı. Duruşmayı izleyenler arasında eski Emniyet Müdürü Hanefi Avcı da yer aldı.
Kimlik tespitinin ardından savunmasına başlayan Uzun, meslek hayatı boyunca FETÖ ile mücadele ettiğini anlattı.
Örgütün kirli yüzünü anlatan bir kitap yazdığını, yurt dışındaki örgüt üyelerinin iadesi için yetkililerin bu eserinden yararlandığını anlatan Uzun, "Kitabın son cümlesini 'Hakkınızı helal edin' diye yazdım. Bugüne kadar böyle bir cümle okuduğunuz kitaplarda geçiyor mu? Türkiye Cumhuriyeti'nde benden daha fazla FETÖ ile mücadele eden birisi çıkarsa davadan çekilirim" diye konuştu.
Görevde bulunduğu dönemde FETÖ'cüler hakkında çok sayıda dava açtığını, bu kapsamda yaklaşık 30 kez ifadesine başvurulduğunu aktaran Uzun, "Benim hakkımda 2014'te biri ifade vermiş, 'Cemaate yakın' demiş. Ben bu adamı tanımıyorum. 2015'te de Batman'da bir polis memuru ifade vermiş. Aradan kaç yıl geçmiş, demek ki bunlar biriktirilmiş. 2016'dan beri yakın koruma altına alınmış biriyim. Korumalar Ankara İl Emniyet Müdürlüğü personeli ama onlara sorulmuyor 'Bu adamın FETÖ ile bağlantısı var mı?' diye" ifadelerini kullandı.
Sosyal medya hesabı üzerinden yaptığı paylaşımların hatırlatılması üzerine Uzun, "Paylaşımların hepsi doğrudur, bana aittir. Düşündüklerimi, hissettiklerimi ve yanlış gördüklerimi paylaştım. İntikam duygusuyla paylaşmadım" cevabını verdi.
Mahkeme Başkanı Bahtiyar Çolak'ın "2002'de FETÖ'ye ilişkin bir rapor hazırlandı mı?" sorusuna Uzun, dönemin Devlet Güvenlik Mahkemesi Savcısı Nuh Mete Yüksel'in İstihbarat Daire Başkanlığından örgüte ait kuruluşların listesini talep ettiğini aktardı.
Tespit ettikleri 500'e yakın şirketi savcılığa bildirdiklerini anlatan Uzun, "Tarihleri tam olarak çıkaramıyorum ama FETÖ'nün bu şirketlerini yazdık. Hatta Nuh Mete Yüksel, 'Bugüne kadar en fazla bilgi bize İstihbarat Başkanlığından geldi' demişti. Buna da dikkatinizi çekmek istiyorum" diye konuştu.
Uzun ve avukatlarının savunmasının ardından tanık beyanlarına geçildi.
Tanık Cahit Polat, 2003'te kendisini, "Sabri Uzun'un adamı" diye tanıtan bir kişinin iki katlı evini satması için kendisine baskı yaptığını iddia etti.
Polat, söz konusu kişinin Uzun'un talimatı ile kendisine baskıyı yapıp yapmadığına dair bilgisinin bulunmadığını sözlerine ekledi.
Tanık Hulusi Cemil Altınlı da Sabri Uzun ile uzaktan akraba olduklarını, bir dönem istihbarat şubede polis memuru olarak görev yaptığını ifade etti.
Uzun'un İstihbarat Daire Başkanı olarak atandığında tebrik etmek için makamına gittiğini belirten Altınlı, şöyle devam etti:
"Sabri Uzun, görüşmemizde Fetullahçıların devlet kurumlarını ele geçirmeye çalıştıklarını, emniyet istihbaratta da çoğaldıklarını, Türkiye'deki cemaat ve tarikatların insanların maneviyatına yönelik çalışmalar yaptığını ancak Fetullahçıların devlet kadrolarında virüs gibi çoğaldıklarını aktardı. Aynı zamanda, 'Bunlar devlet içine yerleşiyor, bizim de bunların içine girmemiz gerekiyor. Gel seni bunları içine sızdırayım. Hatta bunların içine sızmaya gerek yok, bunlar bizim içimizde.' dedi. Bu resmi bir görevlendirme değildi, zaten yasalar buna izin vermiyordu. Telefon yerine şahit olduklarımı şifahi olarak bildirmemi istedi. Diyarbakır'da göreve başladıktan sonra örgütle bağlantı kurabilmek için muhafazakar bir görüntü vermeye başladım. Açıktan namaz kıldım, sağ parmağıma gümüş yüzük taktım. Zor oldu ama eşimin başını kapatmasını sağladım. Bir zaman sonra Fetullahçılar bana 'Yanlış yapıyorsun, 28 Şubat sürecinden geçiyoruz, hedef olursun, gel bunu biz de gizli yapalım.' dedi. Bu şekilde onlarla temas kurdum. Sonra bu durumu Ankara'ya gelerek Uzun'a bildirdim. O da alnımdan öptü, tebrik etti."
FETÖ'nün içine sızdıktan sonra örgütün kendisinden emniyet birimlerine ilişkin bilgi talep ettiğini aktaran Altınlı, "FETÖ, şehit Emniyet Müdürü Gaffar Okan'ı hiç sevmiyordu. O dönem istihbaratçılar arasında ülkücüler ile FETÖ'cüler arasında çatışma vardı. Diyarbakır'da da böyle iki başlılık çıktı. Bu durum Gaffar Okan'a gidiyor, o da 'Devlette iki başlılık olmaz' deyip çoğunluğu Fetullahçı olan istihbaratçıları başka birimlere gönderiyor. Bu nedenle örgüt onu sevmezdi" diye konuştu.
Tanık Tamer Topsakal da Sabri Uzun'u şahsen tanımadığını ancak meslek büyüğü olarak bildiğini, FETÖ ile ilişkisine şahit olmadığını ifade etti.
İlk ifadesinde, "Sabri Uzun, cemaate yakın birisiydi." şeklindeki ifadesi hatırlatılan Topsakal, "İfademde bize kumpas kuranların Sabri Uzun döneminde görev yapan isimler olduğunu söylemiştim. Bu ifadem yanlış aktarılmış olabilir. Şu anki beyanlarım doğrudur" dedi.
Tanık eski Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Emin Arslan ise 2003'te FETÖ mensubu polislerin rütbe almalarına şerh koyduğu için kumpasla tutuklandığını söyledi.
Uzun'u FETÖ ile mücadele eden bir isim olarak bildiğini aktaran Arslan, suçlamalara ilişkin hususlara şahit olmadığını ifade etti.
Sanık, avukatları ve tanık beyanlarının ardından ara karar yönelik mütalaasını sunması için söz verilen savcı, Uzun'un tutukluluk halinin devam etmesini talep etti.
Ardından ara kararını açıklayan mahkeme, adli kontrol şartıyla Sabri Uzun'un tahliyesine hükmetti.