AKP iktidarı döneminde Kültür ve Turizm Bakanlığı yapan Ertuğrul Günay, anayasa değişikliğine ilişkin referandum sonucunu değerlendirdi. Türkiye’de ilk defa bir YSK Başkanı'nın oran açıklamadan bir tarafın kazandığını ilan ettiğini söyleyen Günay, “Aslında bu tam bir Pirus zaferidir. Bence kazanılmamış bir yarışmamış devlet erki, devlet gücü kullanılarak kazanıldığının ilan edilmesidir” dedi.
Günay, sandık sonuçlarının netleşmesinden sonra Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın, “Atı alan Üsküdar’ı geçti, boşuna uğraşmayın” sözüne, sandıktan ‘Hayır’ çıkan Üsküdar hatırlatmasıyla, “Cumhurbaşkanı'nın söylediği deyimden yola çıkarsak önce Üsküdar’ı kaybetti ardından İstanbul’u kaybetti” dedi. Günay, ekonomiye en büyük katkıyı yapan İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Antalya, Muğla, Hatay ve Diyarbakır gibi dinamik illerin de kaybedildiğine dikkat çekti.
Eski Bakan Ertuğrul Günay’ın referandum sonucu ve siyasetin bundan sonrasına ilişkin T24’e yaptığı değerlendirmeleri şöyle:
Sayın Cumhurbaşkanının söylediği deyimden yola çıkarsak önce Üsküdar’da kaybetti. Yıllardan beri siyaset yaptığı, oturduğu, özel ilişkileri olan ilçede kaybetti. Bu çok özel bence. Ardından İstanbul’da kaybetti. Yıllardan beri ilçe başkanlığı yaptığı İstanbul’da kaybetti. Türkiye’nin ekonomisine en büyük katkıyı yapan İstanbul, Ankara, İzmir. Adana Antalya, Muğla, Hatay ve Diyarbakır gibi dinamik illerde kaybetti.
Bütün bunların sonucunda yüzde birin altında bir farkla kazandığını iddia ediyor ve ilk defa YSK Başkanı oran açıklamadan bir tarafın kazandığını ilan etti. Aslında bu tam bir Pirus zaferidir.Bence kazanılmamış bir yarışmamış devlet erki kullanılarak kazanıldığını ilan edilmesidir. Sayın Cumhurbaşkanının tecrübeli bir siyasetçi olarak bu sonucu iyi okuyacağını bundan önce yaptığı gibi Türkiye’yi kanatmaktan ve kanırtmaktan bazı konularda zorlamaktan Türkiye’nin toplam iradesinin ötesinde konularda zorlamaktan kaçınacağını ve sakınacağını umut ediyorum.
Bundan sonra Türkiye’de asıl demokrasi mücadelesi başlayacak. AKP, 2013’de başlayan sürecin sonucunda Türkiye’yi 1946 seçimlerine getirdi. Oyların ve sayımın ciddi biçimde tartışmalı olduğu 70 yıllık demokrasi hayatımızda eleştirdiğimiz bin sonuçla bir kapanış yaptı ve iniş noktasında bunu iyi görmesi lazım bunu muhalefetin. Muhalefetin bu tutuk, iktidarın ezberini kullanan ezberinden vazgeçmesi lazım.
Bir adım daha ileri gidersem mevcut muhalefet kalıplarını kırıp Türkiye’nin yeni bir şekillenme yapması lazım. Ben bu son yıllarda yaşadığımız sürecin yeni siyasi şekillenmeleri zorladığını düşünüyorum. Toplumu birleştirecek olana etnik ve mezhebi ayrımı üzerinde siyaset yapmayan ama eşit yurttaşlık anlayışını tam anlamışla içine sindirmiş olan gerçekten evrensel hukuk değerlerine bağlı hem kalkınmacı hem sosyal adaletçi bir siyaset ortaya çıkarsa iktidarın ve muhalefetin de çok ciddi biçimde sarsılacağını düşünüyorum.