Eski MİT'çi Öneş: Reina saldırısına karşı istihbarat da, güvenlik de yetersiz; siyaset çözüm üretmeli

Eski MİT'çi Öneş: Reina saldırısına karşı istihbarat da, güvenlik de yetersiz; siyaset çözüm üretmeli

Eski MİT Müsteşar Yardımcısı Cevat Öneş, Reina'da 39 kişinin hayatını kaybettiği terör saldırısıyla ilgili olarak “Böylesine bir eylem ihtimalinin yüksek olduğu biliniyor ve istihbaratlar dolaşıyor, Reina ise İstanbul’da konumu, ifade ettiği yaşam tarzı itibarıyla eylemlerde öncelik alabilecek bir yer ve bir kişinin böylesine hemen içeriye girip, eylemi yaptıktan sonra kaçması istihbaratın ve güvenliğin yetersizliğini zaten gösteriyor" dedi. Meydana gelen terör saldırılarının siyasal, sosyal, dış politika, psikolojik ve ekonomik boyutlarının olduğunu belirten Öneş, "Öncelikle siyasetin çözüm üretmesi gerekir. Siyasetin üretimiyle ilgili istihbarat bağlantısı, güvenlik bağlantısı konuşulabilir" ifadesini kullandı.

Milliyet yazarı Tunca Bengin'in, Cevat Öneş'in açıklamalarına da yer verdiği (2 Ocak 2017) yazısı şöyle:

Başımız sağolsun, yaralılara acil şifalar, bu son olsun...

2016’da çok sık yinelenen bu sözleri artık duymak istemeyen Türkiye’nin 2017’ye dönük ortak temennisi terörün son bulmasıydı. Ancak eskilerde olduğu gibi doğan bebek haberlerini dinlemeyi beklerken yeni yıla yine kan ve göz yaşıyla girdik. Terör bu kez benzerleri Avrupa, ABD’de görülen bir eylem türüyle ortaya çıktı ve gece kulübünde eğlenen korumasız, masum insanları katletti. Sonra da elini kolunu sallayarak kaçtı. Hem de tüm emniyet birimleri teyakkuzdayken...

Bu saldırının hedefi zamanlama, seçilen mekan, eylemin yöntemi açısından bakıldığında çok net. Günlerdir yılbaşı kutlamalarına dönük oluşturulan havayı fırsat bilip toplumsal fay hatlarımızı tetiklemek ve ülkeyi kaos ortamına sürüklemek. Tıpkı Beşiktaş’ta ya da Kayseri’deki katliamlarda olduğu gibi. Tek fark senaryonun bu kez insanların yaşam tarzı tercihleri üzerine kurgulanması. Açıkçası  terör sarmalındaki Türkiye açısından örgütün adı ya da teröristin  kimliği fark etmiyor. Çünkü içerde ve dışarıda teröre karşı amansız mücadele veren Türkiye tüm örgütlerin hedefinde ve yalnız... Dahası o örgütlerin arkalarında yabancı ülke gizli servislerinin olduğu da gerçek. Zira onların da  amacı da toplumdaki hassasiyetleri kaşımak, yoksa da hassasiyet yaratıp üzerine gitmek.

Yani dememiz o ki; bu bir alçağın tek başına yapabileceği bir eylem değil. Görünür ya da görünmeyen suç ortaklarının olduğu, hatta daha önceden keşif yapıldığı da açık. Dolayısıyla da bu noktada yanıt aranan soru şu:

Tetikçi uyuyan bir hücrenin mensubu mu yoksa kimseden talimat almadan harekete geçen yalnız kurt mu? Ya da eylem doğrudan bir gizli servis kurgusu mu?..Bu soruya eski MİT Müsteşar Yardımcısı Cevat Öneş’in yanıtı şöyleydi:

“Peşinen servis işi diyemeyiz ama uzun namlulu bir silahla yapılan bu eylemin daha önceden mutlaka gözetlemesi keşfi yapılmış ve kaçma ihtimallere üzerinde çalışılmış. Yapılış şekli, teröristin içeriye girişi, kısa zamanda eylemi yaparak kaçması ve şu ana kadar yakalanamaması tek kişi olmadığını kesinlikle gösteriyor. O nedenle  uyuyan bir hücrenin mensubu ya da Suriye’den sınırdan geçerek gelmiş, planlanmış bir eylem olarak bakılması gerektiğini düşünüyorum. Yalnız kurt olmadığı mutlak. Ancak bu katliamı yapan kişi yalnız kurt olsa dahi mesele Türkiye’nin içinde bu tür varlıkların bulunuşu ve önemli olan da bu. Çünkü bu durum Ortadoğu’yla ve Türkiye’nin doğrudan El Bab’da yaptığı mücadeleyle bağlantılı gelişme. DAEŞ’le mücadelede sadece Türkiye’nin ön planda gitmesi, teröristlerin doğrudan Türkiye’yi hedef aldığını ve bunu devam ettireceğini gösteriyor.”

Ya çok tartışılan istihbarat zafiyeti?

“Böylesine bir eylem ihtimalinin yüksek olduğu biliniyor ve istihbaratlar dolaşıyor, Reina ise İstanbul’da konumu,ifade ettiği yaşam tarzı itibarıyla eylemlerde öncelik alabilecek bir yer ve bir kişinin böylesine hemen içeriye girip, eylemi yaptıktan sonra kaçması istihbaratın ve güvenliğin yetersizliğini zaten gösteriyor. Karşılaştığımız olay evet bir terör olayıdır ama terör olayının siyasal, sosyal, dış politika, psikolojik, ekonomik boyutları var çok katmanlı bir olay o bakımdan mesele birinci planda öncelikle siyasetin çözüm üretmesi gerekir. Siyasetin üretimiyle ilgili istihbarat bağlantısı, güvenlik bağlantısı konuşulabilir.”

Özetle; ülke olarak çok zor ve tehlikeli bir süreçteyiz, dahası  yalnızız. Böyle bir dönemde ihtiyacımız olan tek şey kenetlenme ve sağduyu. Aman dikkat...

 

 

 

 

Başımız sağolsun, yaralılara acil şifalar, bu son olsun...

2016’da çok sık yinelenen bu sözleri artık duymak istemeyen Türkiye’nin 2017’ye dönük ortak temennisi terörün son bulmasıydı. Ancak eskilerde olduğu gibi doğan bebek haberlerini dinlemeyi beklerken yeni yıla yine kan ve göz yaşıyla girdik. Terör bu kez benzerleri Avrupa, ABD’de görülen bir eylem türüyle ortaya çıktı ve gece kulübünde eğlenen korumasız, masum insanları katletti. Sonra da elini kolunu sallayarak kaçtı. Hem de tüm emniyet birimleri teyakkuzdayken...

Bu saldırının hedefi zamanlama, seçilen mekan, eylemin yöntemi açısından bakıldığında çok net. Günlerdir yılbaşı kutlamalarına dönük oluşturulan havayı fırsat bilip toplumsal fay hatlarımızı tetiklemek ve ülkeyi kaos ortamına sürüklemek. Tıpkı Beşiktaş’ta ya da Kayseri’deki katliamlarda olduğu gibi. Tek fark senaryonun bu kez insanların yaşam tarzı tercihleri üzerine kurgulanması. Açıkçası  terör sarmalındaki Türkiye açısından örgütün adı ya da teröristin  kimliği fark etmiyor. Çünkü içerde ve dışarıda teröre karşı amansız mücadele veren Türkiye tüm örgütlerin hedefinde ve yalnız... Dahası o örgütlerin arkalarında yabancı ülke gizli servislerinin olduğu da gerçek. Zira onların da  amacı da toplumdaki hassasiyetleri kaşımak, yoksa da hassasiyet yaratıp üzerine gitmek.

Yani dememiz o ki; bu bir alçağın tek başına yapabileceği bir eylem değil. Görünür ya da görünmeyen suç ortaklarının olduğu, hatta daha önceden keşif yapıldığı da açık. Dolayısıyla da bu noktada yanıt aranan soru şu:

Tetikçi uyuyan bir hücrenin mensubu mu yoksa kimseden talimat almadan harekete geçen yalnız kurt mu? Ya da eylem doğrudan bir gizli servis kurgusu mu?..Bu soruya eski MİT Müsteşar Yardımcısı Cevat Öneş’in yanıtı şöyleydi:

“Peşinen servis işi diyemeyiz ama uzun namlulu bir silahla yapılan bu eylemin daha önceden mutlaka gözetlemesi keşfi yapılmış ve kaçma ihtimallere üzerinde çalışılmış. Yapılış şekli, teröristin içeriye girişi, kısa zamanda eylemi yaparak kaçması ve şu ana kadar yakalanamaması tek kişi olmadığını kesinlikle gösteriyor. O nedenle  uyuyan bir hücrenin mensubu ya da Suriye’den sınırdan geçerek gelmiş, planlanmış bir eylem olarak bakılması gerektiğini düşünüyorum. Yalnız kurt olmadığı mutlak. Ancak bu katliamı yapan kişi yalnız kurt olsa dahi mesele Türkiye’nin içinde bu tür varlıkların bulunuşu ve önemli olan da bu. Çünkü bu durum Ortadoğu’yla ve Türkiye’nin doğrudan El Bab’da yaptığı mücadeleyle bağlantılı gelişme. DAEŞ’le mücadelede sadece Türkiye’nin ön planda gitmesi, teröristlerin doğrudan Türkiye’yi hedef aldığını ve bunu devam ettireceğini gösteriyor.”

Ya çok tartışılan istihbarat zafiyeti?

“Böylesine bir eylem ihtimalinin yüksek olduğu biliniyor ve istihbaratlar dolaşıyor, Reina ise İstanbul’da konumu,ifade ettiği yaşam tarzı itibarıyla eylemlerde öncelik alabilecek bir yer ve bir kişinin böylesine hemen içeriye girip, eylemi yaptıktan sonra kaçması istihbaratın ve güvenliğin yetersizliğini zaten gösteriyor. Karşılaştığımız olay evet bir terör olayıdır ama terör olayının siyasal, sosyal, dış politika, psikolojik, ekonomik boyutları var çok katmanlı bir olay o bakımdan mesele birinci planda öncelikle siyasetin çözüm üretmesi gerekir. Siyasetin üretimiyle ilgili istihbarat bağlantısı, güvenlik bağlantısı konuşulabilir.”

Özetle; ülke olarak çok zor ve tehlikeli bir süreçteyiz, dahası  yalnızız. Böyle bir dönemde ihtiyacımız olan tek şey kenetlenme ve sağduyu. Aman dikkat...