Eski NATO Daimi Temsilcisi Ceylan: Omurgası zayıflamış bir güvenlik ve savunma politikasını ayakta tutmak imkansızdır

Eski NATO Daimi Temsilcisi Ceylan: Omurgası zayıflamış bir güvenlik ve savunma politikasını ayakta tutmak imkansızdır

Yakın döneme kadar Türkiye'nin NATO Daimi Temsilciliği görevini üstlenen emekli büyükelçi Fatih Ceylan, "ulusal savunma stratejisinin geleceği"ni değerlendirirken önemli uyarılarda bulundu. Diplomatik kariyerinin büyük bir bölümü uluslararası savunma stratejilerinde odaklanan ve Türkiye'nin önde gelen NATO uzmanlarından olan Ceylan, "Son dönemdeki gelişmelere bakıldığında, özellikle Batı ile olan ilişkiler bağlamında içte ve dışta zihinleri bilerek veya başka hesaplarla bulandırmaya ve zihin karışıklığı yaratmaya dönük söylem ve yaklaşımlar manzumesiyle karşılaşmaktayız" görüşünü dile getirdi. Türkiye'nin dış politikada bir 'kafa karışıklığı' yaşadığını ifade eden Ceylan, "Kimlik çatışması modunda Avrupalıyla müzakere edip, sonuç alınacağını varsaymak hata olur ve orada kaşınmaya hazır önyargıları körüklemekten başka bir amaca hizmet etmez" ifadelerini kullandı.

Emekli büyükelçi Fatih Ceylan,"Türkiye'nin yüzyıllara dayalı devlet anlayışı, tercih ve teamülleri esasen bu bölgelerdeki liderler ve toplumlar nezdinde Türkiye'yi daha cazip kılan, bir çekim merkezi olarak gören bir kabule dayalı olagelmiştir. Son yıllarda ise, özellikle dış politikada yapılan tercihler dolayısıyla bu ülkeler nezdinde de ihmal edilemeyecek çapta ve boyutlarda sorular ve endişeler ortaya çıkmıştır" yorumunda bulundu.

Tecrübeli diplomat, birçok "mazlum ülkenin" Türkiye'yi "Batı'daki temsilcileri" olarak gördüklerini ifade etti. Ceylan, "Yüzünü Batıya, özellikle de Avrupa'ya dönük tutan, sağlam organik bağlar kurmuş bir Türkiye bu gruptaki ülkeler için gerçek ve kendileri lehine işler durumda bir pusula olagelmiştir" diye yazdı.

"AB 'hedeftir' söylemi tek başına yeterli değil"

Ceylan, Avrupa Birliği'ne üyelik konusunda açıklama yapmaktan çok tam üyelik çalışmalarına dikkat edilmesi gerektiğini de ifade etti. Eski NATO daimi temsilcisi, "Hemen her diplomatik konuşma notuna Avrupa ile olan ilişkilerimiz bağlamında "AB tam üyeliği bizim için stratejik hedeftir" diye başlamanın üyelik için yeterli olmadığını belirtti.

Tecrübeli diplomat, Türkiye'nin batı ile derin diplomatik bağları olduğuna dikkati çekerek, "Avrupa Konseyinin kurucu üyesi olan, NATO'nun tam üyesi bulunan, Avrupalı birçok kurum ve kuruluşla yıllara sari ilişkiler ağı geliştirmiş ve AB ile üyelik müzakereleri yürütmeye halen istekli olduğunu dile getiren, Avrupa güvenlik ve savunmasında kilit rol oynayan bir Türkiye, eğer Avrupa'da geleceğe dönük şimdikinden elbette farklı bir algı yaratabilirse karşımıza olumlu bir tablo çıkması şansı daha yüksek olacaktır. Diğer yandan, mesele sadece algıya da indirgenemez. Olumlu algıyı destekleyecek ve buna içerik kazandıracak adımların vakit geçirilmeksizin atılması zorunludur. Bu yöndeki adımlar, Avrupa güvenlik ve savunmasında hakettiğimiz yeri almak ve rolümüzü elbette kendi çıkarlarımızı da azami ölçüde gözetecek yön ve tarzda oynayabilmek için elzemdir" görüşünü dile getirdi. 

Türkiye'de son yıllarda NATO karşıtı söylemin güç kazandığını söyleyen Ceylan, "Bu zihin karmaşası kimilerini tam haklarla üyesi bulunduğumuz NATO'yu terörist bir örgüt olarak ilan etmeye kadar götürmüş, Türkiye'de PKK/PYD/DHKP-C/FETÖ/IŞİD'ın son dönemde bir dizi terör eylemi gerçekleştirmeleri üzerine ise terörle mücadelede NATO'ya gerekli desteği sağlaması ve yardımlaşma sergilemesi için aralıksız çağrılarda bulunulmuştur" ifadelerini kullandı.

"Omurgası ve çıpası zayıflamış bir güvenlik ve savunma politikasını ayakta tutmak imkansızdır"

Uluslararası konjonktürde büyük kırılmalar yaşanmadığı sürece tehdit değerlendirmesinin dramatik değişimlere uğramayacağını belirten Ceylan, "İnce hesap ve dengeler tarihi süzgeçten geçirilip yerli yerine oturtulmadan olayların akışına göre bir duruş alınırsa hangi tehdide karşı ne tür tedbirler alınması gerektiği hususu da tartışmalı hale gelir. Dolayısıyla, bir köşeden diğerine savrulmak kaçınılmaz olur. Omurgası ve çıpası zayıflamış bir güvenlik ve savunma politikasını ayakta tutmak ve inandırıcı kılmak imkansızdır" değerlendirmesinde bulundu.

NATO'dan ayrılma taraftarlarının söylemleriyle ilgili de değerlendirmelerde bulunan tecrübeli diplomat, "Yukarıda sözü edilen dağınık tablonun belirginleşmesine paralel olarak bazı çevrelerce NATO'dan çıkmayı ima eden veya alenileştiren stratejik bir tercihin tekrar ısıtılması olgusu son dönemde yeniden su yüzüne vurmuştur. Elbette hiçbir ülke ve kurum sütten çıkmış ak kaşık değildir. Bir kurum içinde bulunmak NATO söz konusu olduğunda genel güvenlik çıkarlarınızla uyumluysa anlamlı olur. Değilse, niçin ikircikli bir durum hasıl olmaktadır? Aslında tablo devlet katında bulunmuşlar için belki de o denli ikircikli değildir. Çünkü, çıkışın getirebileceği zararın, içinde tam hak ve eşit sözle yer almanın sağladığı yarardan daha fazla olacağı görülmektedir. Bu konudaki bilançonun daha ziyade olumsuz yönlerini kamuoyuna aktarmak herhalde daha fazla siyasi rant elde etmeyi sağlamakta, tartışmalı da olsa madalyonun daha olumluya çalan diğer yüzünün paylaşılmasından genellikle imtina edilmektedir" diye yazdı.

Ceylan, analizini şu ifadelerle bitirdi:

"ABD-Avrupa, Avrupa-Rusya, Avrupa-Çin ve Avrupa-Bölgemiz denkleminin ve dengelerinin, Türkiye'nin çıkarlarının ilerletilmesi amacıyla kurulmasında stratejik akıl, sabır ve maharetin gösterilmesinde Avrupalı güçlerin karşısına güçlü çıkabilmek maksadıyla işe önce kendimiz için kendi mutfağımızdan başlamak şarttır. Kimlik çatışması modunda Avrupalıyla müzakere edip, sonuç alınacağını varsaymak hata olur ve orada kaşınmaya hazır önyargıları körüklemekten başka bir amaca hizmet etmez. Bu noktada önemli olan husus, Avrupalı muhatapların karşısına çıkacak olanların herhangi bir kuşkuya mahal vermeyecek, Avrupalıda da, tarih boyunca yoğrulmuş, Cumhuriyetin kurulmasıyla berraklaşmış kimliğimiz konusunda soru işareti uyandırmayacak, kendi ulusal değerleriyle kavgalı olduğu şüphesini doğurmayacak bir tarz ve davranış ortaya koyulması gereğidir."

Ceylan'ın 20 sayfalık analizinin tamamına buradan ulaşabilirsiniz

Fatih Ceylan kimdir?

Mehmet Fatih Ceylan 6 Ekim 1957 tarihinde Bursa'da doğmuştur. Robert Koleji ve 1979 yılı Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü mezunudur. 1979 yılında Dışişleri Bakanlığı'nın Kıbrıs İşleri Dairesi’nde aday meslek memuru olarak göreve başlamış çeşitli diplomatik görevlerin ardından 2006-2009 arasında Sudan büyükelçiliğinde bulunmuş, 2009-2010 yıllarında İkili Siyasi İşler Genel Müdürlüğü (Doğu Avrupa ile Kafkasya ve Orta Asya ülkeleriyle ilişkileri kapsamaktadır) görevini yürütmüştür ardından 2010-2013 yıllarında Doğu Avrupa, Kafkasya, Orta Asya ve Uluslararası Güvenlik işlerinden sorumlu Müsteşar Yardımcısı (İkili Siyasi İşler Müsteşar yardımcılığı) olmuş ve son olarak NATO Daimi Temsilciliği görevini yürütmüştür. Fatih Ceylan, evli ve 3 çocuk babasıdır.