Eski Refah Partisi Milletvekili Hasan Hüseyin Ceylan, 28 Şubat öncesi birçok manşetin yalan olmasına rağmen askerlerin talimatıyla manşetler atıldığını söyledi. Ceylan, “Erol Özkasnak ve Çevik Bir emir verdi. Guinness rekorlarına girecek türde uydurma yalan manşetler atıldı” dedi.
TBMM darbe ve Muhtıraları Araştırma 28 Şubat Alt Komisyonu eski Refah Partisi Milletvekili Hasan Hüseyin Ceylan’ı dinledi.
Gazetelerde 28 Şubat kararlarına ilişkin “imzaladı”, “hoca direniyor” gibi manşetlerin atıldığını hatırlatan Ceylan, dönemin MGK Genel Sekreteri İlhan Kılıç’ın iki kez partiye, bir kez (Pazar sabahı) Hoca’nın konutuna, bir kez de Başbakanlığa üzerinde üniformasıyla belgeyi imzalatmak üzere geldiğini ancak Erbakan’ın Kılıç Paşa ile görüşmediğini ve belgeyi imzalamadığını söyledi.
Dönemin DGM savcısı Nuh Mete Yüksel’in emriyle evinin arandığını 1997 Eylül ayında milletvekilliği devam etmesine rağmen 50 jandarmanın ellerinde silahlarla evini kuşattığını anlatan Ceylan “Ellerinde arama emri de yoktu, ama evime geldiler. Bu arada kızıma milli güvenlik dersinde öğretmeni baban idam edilecek diyerek psikolojisini bozmuştur. Ailem benim yüzümden mağdur olmuştur” dedi.
Oran sitesinde milletvekili lojmanlarında otururken Polatlı Topçu Okulu’ndan ismini vermeyen bir albaydan “Senin dilin çok uzadı seni sallandırırız” şeklinde ölüm tehdidi aldığını öne süren Ceylan, 28 Şubat’ın ardından idamla yargılanan tek milletvekilinin kendisi olduğunu belirtti.
Ceylan sözlerini şöyle sürdürdü:
“O dönemde Osman Özbek Paşa Erbakan’a en ağır şekilde hakaret etti. Özbek’in emekliye ayrılmasıyla ilgili dosya verdik. Başbakan Erbakan dosyayı Demirel’e verdi. Cumhurbaşkanı alsın istedi. Daha sonra meşhur ‘paşanın öfkesi bir boşalmadır’ manşeti atıldı. 28 Şubat, A’dan Z’ye Demirel projesidir.”
Konuşmasında iki gazetecinin tutuklanması olayına da değinen Ceylan şöyle konuştu:
“Bir ironi yapayım. Mustafa Balbay’a acıyorum. Tuncay Özkan ve Mustafa Balbay o dönemde Fatih Çekirge’nin yaptığının onda birini yapmamıştır. Ertuğrul Özkök, Zafer Mutlu, Sedat Ergin, Fatih çekirge yalan manşetlerden dolayı yargılanmalıdır.”
Yargılandığı dönemde Akın Birdal ve Can Dündar’ın kendisini ziyaret ettiğini ve Birdal’ın bu ziyaretten yarım saat sonra vurulduğunu anlatan Ceylan, sadece o dönemdeki değil bugün yapılan haksızlıkları da onaylamadığını fikir suçlularının hapse atılmasına karşı olduğunu söyledi.
Ceylan, “Uğur Mumcu Erbakan hocaya en yakın gazeteciydi. Her hafta bize gelir birlikte mantı yerdik. Uğur mumcu, Ahmet Taner kışlalı cinayetlerinden sonra da bütün katliamları şiddetle kınamıştık” diye konuştu.
Komisyondaki milletvekilleri, o dönemde RP cephesinden gelen ve basına yansıyan “kanlı mı kansız mı olacak”, “mum söndü” gibi sözleri de hatırlattı. Ceylan özellikle “mum söndü” lafını söyleyen dönemin Adalet Bakanı Şevket Kazan’a atıfta bulunarak “O sözü çok iyi hatırlıyorum. O bakan hakkımdaki 32 fezlekeyi geldiği anda işleme koymuştur” dedi. Ceylan “İmam hatipler bizim arka bahçemiz” sözünün ise hiçbir zaman Erbakan tarafından kullanılmadığını vurguladı.
Erbakan’a gelen bir rapor üzerine kendisini çağırdığını, ihraç etmek istemediğini, Meclis’teki odasında ağlayarak kendisinden istifasını istediğini anlatan Ceylan, “Kendi camiamızda da yalnızlaştırıldık, sahipsiz bırakıldık. Ayrıca bir askeri emirle SKG’tan mayıs 2012’ye kadar bir kuruş alamadım. Bir trilyona yakın (10 yıllık) Meclis’ten alacağım var” diye konuştu.
Ceylan, “TSK içindeki cunta yapısının bu kadar ahlak dışı bu kadar hukuk dışı olabileceğini hiç tahmin etmemiştik. Bizim yapamadığımızı bu hükümetin yaptığını görüyorum. Ergenekon balyoz davaları sonuçlanacaktır. Ulusalcı olduğunu söyleyip sonradan omurgasız davrananlar Ergenekon kimliğine büründüğü için bugünkü tablo ortaya çıktı” dedi.
Araştırma komisyonunun soruşturma komisyonuna dönüştürülmesini isteyen Ceylan, 73 milletvekilinin cunta tarafından istifa ettirildiğini, kendilerinden istifa ettirilen 16 milletvekilinin ihaleler aldığını öne sürdü “Bu milletvekillerinin Anasol-d hükümeti bitimine kadar ki mal varlıkları araştırılsın” dedi.