Eski Cumhuriyet Savcısı Ali Özgündüz, 17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet iddialarına ilişkin operasyonunun ardından eski İçişleri Bakanı Muammer Güler'in savcılara, "Benim, oğlumla yaptığım görüşme tapelerini çıkardın, imha edin" dediğini öne sürdü. Savcılığın bu talebe, "Bu delil niteliğindedir, bunları çıkarmam" diye karşılık verdiğini iddia eden Özgündüz, "Muammer Güler, bu talebiyle 'montaj' denilen konuşmaları kabul ediyor, bunların belgeleri var" ifadesini kullandı.
‘Reza'nın “Rıza”sını Kazananlar' isimli bir kitaba imza atan Özgündüz ayrıca, "Zafer Çağlayan, Egemen Bağış, Muammer Güler, Reza Zarrab'ın ve Halk Bankası Genel Müdürü'nün olduğu 17 Aralık, dört dörtlük bir soruşturmadır. 10 üzerinden 9'u hak ediyor. Ancak Erdoğan Bayraktar'ın içinde olduğu dosya ham bir dosya. O dosyada deliller tam toplanmamış" diye konuştu.
Özgür Düşünce'den Hüseyin Keleş'e konuşan Ali Özgündüz'ün açıklamaları şöyle:
"17-25 ile ilgili kamuoyunda ciddi bir bilgi kirliliği vardı"
Kitaba ne zaman başladınız?
17-25 Aralık süreci Meclis'te AKP'lilerin oylarıyla kapatıldıktan sonra başladım. Kamuoyunda çok ciddi bir bilgi kirliliği vardı. AKP, 17 Aralık'ı, kendisine bir ‘darbe' olarak nitelendirdi. Eski bir Cumhuriyet savcısı olarak dosyaya baktığımda, dört dörtlük bir yolsuzluk gördüm. Bunun da kamuoyunda derli toplu bilinmesi gerektiğini düşündüğüm için bu kitabı yazdım.
Kitabı alanlara ne sunacaksınız?
Örneğin İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığının bu fezlekeleri gönderirken üst yazısı var; 4 sayfalık. Belgeyi biliyordum ama bulamı-yordum. Belki AKP'li komisyon üyelerinin bile çoğu bunu görmedi. Sonra bu belgeyi elde ettim ve kitaba da koydum. Bu belgenin önemi ne? Muammer Güler, 17 Aralık'tan sonra savcılar görevden alındıktan ve emniyet dağıtıldıktan sonra, savcılığa talepte bulunuyor; ‘Benim, oğlumla yaptığım görüşme tapelerini çıkartın, imha edin' diyor. Savcılık da ‘Bu delil niteliğindedir, bunları çıkarmam' cevabını veriyor. Muammer Güler bu talebiyle ‘montaj' denilen konuşmaları kabul ediyor. Yine yolsuzluk alt komisyon üyelerinin İstanbul'da yaptığı incelemeler var. Tutanakta da var, yaptıkları incelemelerde 10 Numaralı klasörde kayıp bir evrak tespit ediyorlar. Ama peşine düşmüyorlar. Bu işlemler için bir de yolluk alıyorlar. Miktarı önemli değil ama kamuoyu bunu bilsin. Ayrıca tanıkları Ankara'ya çağırmak yerine İstanbul'a ayaklarına gidiyor görüşmeler için.
O zaman daha çok belge var gün ışığına çıkmayan.
Aslında çok fazla var. Benim elimde de var. Hepsini kitaba koysaydım, kapsamı çok geniş olacaktı. Bir başlangıç bu. Birçok şeyi kamuoyu bilmiyor. Mesela savcılığın verdiği takipsizlik kararında ve Meclis Komisyonu'nun ‘Yüce Divana sevk etmeme' kararında, bu olayların olmadığı söylenmiyor. Bunu herkes bilsin.
Komisyonla ilgili tahmininiz ne yöndeydi?
Ben bu soruları soran milletvekillerinin sonunda Yüce Divan'a gönderilmesi yönünde oy kullanacağını tahmin ediyordum. Nitekim karar vermek için yapılan son komisyon toplantısında, Komisyon Başkanı Hakkı Köylü ne olduysa telefon geldi ve toplantıdan çıktı. Geri döndüğünde komisyon toplantısını erteledi. Birkaç gün sonraki toplantıda Yüce Divan'a gönderilmeme yönünde karar çıktı. Bana göre son toplantıda karara dışarıdan müdahale edildi
Dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın'ın soruşturmadan haberi olmadığı anlaşılıyor. Bu, 17 Aralık'ı nasıl etkiledi sizce?
Olmaması lazım zaten. Ceza Usul Kanunu'na da göre, il emniyet müdürünün bu işlerden haberdar olmaması gerekir. Çapkın'a haber verilseydi bu soruşturma yürümezdi. Operasyon 17 Aralık'ta başladı. 17 Aralık'tan yaklaşık 20 gün önce Muammer Güler İstanbul Emniyet Müdürü'nü ziyaret etti ve bu konuyu görüştü. Reza Zarrab'a kefil oldu. Emniyet Müdürü haberdar olsaydı yapabilirler miydi? Ekim ayında ‘Ben senin önüne yatarım' diyor Muammer Güler. İşkillenme devam ettiği için Çapkın'la görüşüyor. Normalde İçişleri Bakanı emniyet müdürünü ziyaret etmez. Valiye gelir; gerekirse emniyet müdürünü oraya çağırtır. Zaten bu yüzden operasyon 17 Aralık'ta yapıldı. 1 hafta, 10 gün bile beklenseydi bu operasyon yapılamazdı. O kadar kritik günlerdir yani.
MİT'in bilgilendirme notu var, Zarrab ile bakanların ilişkisine yönelik?
İşte o bilgilendirmeden sonra gereği yapılsaydı ve bakanlar görevden alınsaydı, hükümet yoluna devam edecekti. Bakanlar değiştikten sonra operasyon yine yapılsa da dönemin Başbakan'ı çıkıp derdi ki, ‘Ben bazı ihbarlar aldım ve bakanları değiştirdim' derdi. Bunu yapsaydı AKP değil yüzde 49, yüzde 59 alırdı. Herkes de alkışlardı. Bu olaydan nasıl darbe çıkarıyorlar, ben çıldırıyorum. Halkı kandırıyorlar darbe zırvasıyla.
Hukuk rayına oturursa geri dönüş davaları olur mu?
Bu tür suçlarda zaman aşımı 15 yıldır. 15 yıl boyunca bu dosya her zaman açılabilir. Siyasilerle ilgili kısma gelirsek, 276 namuslu mil- letvekili parlamentoya gittiği gün bu dosyalar açılır ve hak ettikleri yere gönderilir. Ama AKP iktidardan gideceğini anlarsa son bir hamley- le af çıkarabilir. Ama çıkarırsa kamu vicdanında bunun karşılığı olur.
Bu yolsuzluk meselesi kamu vicdanında çok da yer edinmedi.
Bence yer etti. Yapılan araştırmalarda halkın yüzde 80'i yolsuzluk olduğuna inanıyor. İnanıyor ama veriyor. ‘Çalıyor ama çalışıyor' diyor. Biz de muhalefet olarak öz eleştiri yapalım; bu ‘Çalıyor ama çalışıyor' meselesini anlatamadık halka. Bunlar çalmak için çalışıyorlar aslında. Bir yerde iş yapacak ki, oradan çalsın. İhale verecek ki, çalsın. Bunlar komisyon almak, kamu mallarını yağmalamak için bu çalışmaları yapıyorlar. Bunu anlatamadık.
Bakanların Yüce Divan'a gönderilmesi meselesiyle ilgili kurulan komisyonda AKP'li üyelerin tavrı nasıldı?
Soruşturma önergesini ben hazırladığım için komisyonda yoktum. Fakat komisyon raporlarını okudum. Bazı AKP'li komisyon üyeleri merak ediyorlar ve ilginç sorular soruyorlar bakanlara. Özellikle Muammer Güler ve Egemen Bağış'a… AKP'li komisyon üyelerinin sorularından çok rahatsız oldu bakanlar. Hatta bazı bakanlar ‘Bu soruyu bana soramazsın' diyor. Bunlar kamuoyuna yansımadı.
Reza Zarrab'ın ABD'de tutuklanmasının Türkiye'ye etkileri konuşuluyor. Sizin anlatılanlardan farklı bir bakış açınız, bilginiz ya da analiziniz var mı?
Reza Zarrab orada konuşurken ya da savcılıkla iş birliğine giderken, ‘Ben bu işlemleri yaparken, şu bakanlar, şu bürokratlar, şu banka müdürleri yardımcı oldu' dediği anda, bizimkiler de suça iştirak etmiş olur. Dolayısıyla ABD'li savcının yaptığı soruşturmada, buradakiler de sanık konumuna düşmüş olur. Bütün mesele ABD bunu nasıl kullanacak. ABD pragmatiktir ve kendi çıkarına bakar. ABD bunu kullanır.
Kalite açısından 17/25 soruşturmasına bir savcı olarak 10 üzerinden kaç puan verirdiniz?
Zafer Çağlayan, Egemen Bağış, Muammer Güler, Reza Zarrab'ın ve Halk Bankası Genel Müdürü'nün olduğu 17 Aralık, dört dörtlük bir soruşturmadır. 10 üzerinden 9'u hak ediyor. Ancak Erdoğan Bayraktar'ın içinde olduğu dosya ham bir dosya. O dosyada deliller tam toplanmamış.
Yani, Bayraktar'la ilgili daha farklı suç delilleri mi var?
Aslında yolsuzluk hacmi diğer üç bakanın bulunduğu dosyadan çok daha büyüktür. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ile TOKİ'deki yolsuzluk miktarı çok daha büyüktü. Bakanların dosyasında 60-70 milyon dolardan bahsediliyor ama öbür tarafta milyarlarca dolarlık bir yolsuzluk var. 25 Aralık'a gelince, zaten yaptırılmadı. Ben Allah'a inanan bir adamım. İnanmadığım bir meselede bir şey isnat edip, vebal altına girmekten korkarım.
Bu dosya davaya dönüşse ve siz de savcısı olsaydınız nasıl bir mütalaa verirdiniz mahkemede?
17 Aralık, dört dörtlük bir yolsuzluk, hırsızlık dosyasıydı. Ben bu dosyayla ilgili Cumhuriyet savcısı olarak mütalaa verseydim, mahku- miyet mütalaası verirdim. Haksız mal edinmekten, görevi kötüye kullanmaktan, rüşvet almaktan, rüşvete aracılık etmekten hepsi mahkum olurdu.
Hepsi kabul ediliyorsa neye dayanarak savcılar görevden alındı, emniyet tasfiye dildi?
Bütün mesele orada zaten. Burada yargıya darbe yapıldı. AKP'nin en başarılı olduğu nokta bu zaten. AKP elindeki medya araçlarını kullanarak gerçeği ters yüz edip suna- biliyor; halka yutturabiliyor. ‘Bana darbe yapıyorlar' diyerek yargıya darbe yaptılar.
Bazı savcılar şu an yurt dışında. Burada olsalar muhtemelen tutuklanacaklardı. Siz eski bir savcı olarak ne yapardınız?
Celal Kara'nın yurt dışına çıkışına anlam veremedim. Evet, gerekirse tutuklanacaksın. Temiz toplum mücadelesi kolay değil ki. Birileri bedel ödeyecek elbette. Zekeriya Öz'e gelirsek, aslında soruşturmada bir dahli yok. Sadece o birime bakan başsavcı vekiliydi.
Siz 31 Aralık 2013'te, bakanların oğulları, Reza Zarrab gibi isimler hakkında suç duyurusunda bulundunuz. Kılıçdaroğlu buna destek verdi mi?
Tabii ki. TBMM'deki grup toplantısında tapeleri yayımladı. Belki de o yüzden Kılıçdaroğlu'na karşı saldırı yapıldı Meclis'te. Biraz da öyle bakın olaya. O kimdi, nasıl geldi, nereden biliyordu o saatte oradan geçeceğini? Bana göre daha önce Meclis'e getirildi, keşif yaptırıldı, o adam özel olarak birilerinin tetikçisiydi