Uzun yıllar seks işçiliği yapan, artık İngiliz Guardian gazetesinde "seks" üzerine yazan Amerikalı Melissa Gira Grant, "Ayrımcılıkla savaşmalısınız, seks işçiliğiyle değil" dedi. Grant, seks işçilerinin sorunlarının çözümü için, "Dinleyin, inanın, değer verin, onlara kaynak ve güç sağlayın. Bütün cevaplar seks işçilerinde var" ifadelerini kullandı.
Hürriyet gazetesinden Mehmet İren'in "Eski fahişe yeni gazeteci anlatıyor, bu kez konumuz: Seks değiş 'iş'" başlığıyla yayımlanan (27 Temmuz 2014) röportajı şöyle:
Melissa Gira Grant uzun yıllar seks işçiliği yapmış Amerikalı bir gazeteci. ‘Playing The Whore’ (Fahişeyi Oynamak) adlı kitabında “Kadın toplumun ötekisiyse fahişe kadınların da ötekisidir” diyor ve işin politik boyutuna kafa göz giriyor.
Kitabınız seks işçiliği yapmış bir gazetecinin gözlemlerinden ziyade bir manifesto havasında. Motivasyonunuz neydi?
10 yılı aşkın bir süredir serbest gazetecilik yapıyorum. Bu kitap da o deneyimimin bir ürünü. Ama sen dahil herkes bana yazarlığımdan önce seks işçiliğimi soruyor. Oysa bu kitaptaki esas işçilik seks işçiliği değil, araştırma ve yazma süreci. Senin de doğru anlamayı başardığın üzere kitabın amacı seks işçiliğini nasıl anladığımızı ve konu hakkındaki politikaları değerlendirmek. Bu bir günlük değil. Neden içinde otobiyografik hikâyelerimin de olmasını beklediğinizi anlamıyorum.
Seks işçiliğinin, erkeklerin kadınları kendilerinden aşağıda görme eğilimlerini desteklediği görüşüne ne dersiniz?
Seks işçiliği üzerine tek bir feminist analiz yok. Amerikan feministleri 1970’lerde fahişeliği ortadan kaldırmak yerine onlarla ortak amaçlar bulmak ve politik olarak desteklemek için uğraşıyorlardı. Anaakım feministlerin seks işçiliğini engellemek ve sektörün çalışanlarını işlerinden etmek için yapılan düzenlemeleri savunmaları, üstelik de bunun onların kendi iyiliği için olduğunu söylemeleri son 10 yılda ortaya çıkan bir şey. Halihazırda kendileri de feminist olan pek çok seks işçisi buna elbette şiddetle karşı çıkıyor. Ayrıca da asıl, işlerine ve haklarına karşı bu tavrı takınanların onları kendilerinden aşağıda görme eğiliminde olduğunu düşünüyorlar.
‘Seks işçiliği’ tanımlamasında ‘seks’ten çok ‘işçi’ kelimesine odaklanılması gerektiğini savunuyorsunuz. Rollerin parayla belirlendiği bir ilişki türünde hiçbir problem yok mu?
Bu seks işçiliğine dışarıdan bakanların bakış açısını yansıtan bir yorum. Seks işçileri açısından mesele bu kadar komplike değil. Bu yaşamak için yaptıkları şey. Bu kadar basit. İnsanların çoğunluğu bütün varoluşlarını işyerindeki rolleri üzerinden anlamlandırmaz. Seks işçileri de bu anlamda istisna değil.
Porno yıldızları Salon, Daily Beast gibi sitelere makaleler yazıyor; GQ, Vogue gibi dergilere röportajlar veriyorlar. Seks endüstrisi eskisinden daha cazip ve ışıltılı bir hal mi alıyor?
Büyük yayınların sektör çalışanlarına seks hakkında yazı yazdırmasını ‘cazibe’ ile karıştırmamalısınız. Ayrıca ‘ışıltılı’ kısmıyla ilgili şunu söyleyeyim, o yayınlar her zaman için seks işinden daha az kazandırıyorlar. İşi bırakıp da sadece oralarda çalışmayı kabul eden bir seks işçisinin aylık kazancı düşer.
Kendinizi feminist olarak tanımlamıyorsunuz herhalde?
Hayatımın büyük kısmında feministtim. Ama bu kesinlikle seks işçiliği yapmadan önceydi. Bu yüzden anaakım feminizmin seks işçilerini nasıl reddettiğini görmek acı verici. Ama bazı feministlerin seks işçilerini dinlemediği ve onların deneyimlerinden faydalanmadığı gözönüne alınırsa konuyu anlamamaları son derece normal. Ama asıl mesele bazı insanların seks işçilerini dinlemek ya da anlamak istememesi değil, onların ne düşünüp, ne istediğini onlardan daha iyi bildiklerini zannetmeleri. Üstelik de hayatlarında bu işlere hiç bulaşmadıkları için neden bahsettiklerini bilmemelerine rağmen.
Bütün seks işçileri için bir seçim ve özgür iradeden bahsedebilir miyiz?
Bana bu soruyu profesyonel olarak yazı yazmamla ilgili sorar mıydın? Yazılarım karşılığında para almak veya almamak gibi bir ‘seçim’ şansım var mıydı? Pekâla bedavaya da yazabilirdim. Peki bir hikâyeyi çok ucuza yazmakla hiç yazmamak arasında bir seçimden söz edebilir miyiz? Ya da bana kitabımı tanıtmak için sarfettiğim çabaya dair bir ‘seçim’ şansım olup olmadığını sorar mıydın? Soruları klişe, kişisel ya da saygısızca olan bir röportaj teklifini geri çevirmek ile “Reklamın iyisi kötüsü olmaz” diyerek cevaplamak arasında bir ‘seçim’ yapıyor muyum? ‘İş’ dediğimiz şey bizi her zaman hiç de cazip olmayan seçenekler arasında seçim yapmaya mecbur kılar. Bu seks işiyle değil doğrudan doğruya ‘iş’in kendisiyle ilgili bir sıkıntı.
Öyle mi? Örneğin Türkiye’de trans bireylerin seks işçiliği dışında çok fazla seçenekleri olmuyor. Onları da yazarlarla kıyaslayabilir miyiz?
İşsizlik ve sosyal ayrımcılıkla karşılaşan transların seks işçileri arasında yüksek oranda temsil edildiği bir gerçek. Bu bir ayrımcılık meselesi. Diğerlerinden daha fazla damgalanıyorlar. Ama seks işçiliğini ‘sadece seçme şansı olmayan insanların yapacağı’ bir iş olarak bir daha damgalamak az seçeneği olan insanlara yardım eden bir yaklaşım değil. Ayrımcılıkla savaşmalısınız, seks işçiliğiyle değil.
Kitapta bir arkadaşınızın söylediği “Kimse beni restoran endüstrisinden kurtarmaya çalışmıyordu” cümlesi üzerine kurulu bir bölüm var. Gerçekten de birine kahve servisi yapmak ile seçmediğin biriyle yatmak arasında teknik bir fark olmadığını mı savunuyorsunuz?
Neticede o cümleyi ben sarfetmedim. Hiç para karşılığı kahve servisi yapmadım. Bu yüzden de hizmet sektöründe çalışanların ne istediklerini onlardan daha iyi bildiğimi iddia edemem. Hayatında hiç seks satmamış insanların seks işçilerinin neye ihtiyacı olduğunu bildiklerini iddia etmesini ve daha da ileri giderek bir de onları kurtarmaya kalkışmalarını saçma buluyorum.
Seks işçiliği konusunda ideal politika nasıl olmalı?
Dinleyin, inanın, değer verin, onlara kaynak ve güç sağlayın. Bütün cevaplar seks işçilerinde var. Çözümleri de biliyorlar. Onlara bunu gerçekleştirmeleri için imkân sağlamamız yeterli. Doğru politikaların anahtarı da burada. Çok az insan onları dinliyor. Bu sayı artmalı.
Neyse ki Grant’ın atarından nasibini alan bir tek biz değiliz. Kitabında, Amerika’da 2011’de hazırlanıp 2014’te tekrar yükselen ‘Gerçek erkekler kızları satın almaz’ kampanyasını da yere gömüyor:
“Kurtarma endüstrisindekiler Ashton Kutcher ve Sean Penn gibi isimleri tutup ‘Gerçek erkekler kızları satın almaz’ gibi sloganlarla klişe YouTube video’ları hazırlıyorlar. Bütün bu yapılanlar hakkında farkındalık yaratılmaya çalışanlara değil, farkındalık adına bunları yaptığını iddia edenlerin marka değerlerini artırmaya yarıyor.”
Gazeteciler bu konuda tembel. Fotoğraflara bakmanız bile yeterli. Mutlaka arabaya eğilmiş, yüzü görünmeyen bir kadın kullanılır. Yüzü olmayan bu sterotipi yaratmaktan sorumlular. Daha iyi eleştiriler getirmeleri hadi onu yapamadılar daha iyi reflekslere sahip olmalılar. Artık sosyal medyaya bakarak bile seks işçilerinin hikâyelerine ulaşmak mümkün. Bu yüzden bahsettiğim haberleri yaparak büyük tehlikelere atılıyormuş gibi yapan muhabirler bence komik duruma düşüyor.
1978 doğumlu olan Grant’in yazıları Nation, Atlantic, Wired, Guardian, Slate, Jezebel başta olmak üzere pek çok yayında yer alıyor. Özellikle seks, politika ve teknoloji üzerine yazmakta. Verso Yayınları’ndan çıkan Playing The Whore’un haricinde Occupy Wall Street eylemleri sırasında kurulan halk kütüphanesinin hikâyesini anlatan Take This Book (Bu Kitabı Al) ve çeşitli insanların başından geçen seks anılarının yer aldığı Coming and Crying (Gelmek ve Ağlamak) isimli iki kitabı daha var.