Eski takımını diriltme savaşı

Eski takımını diriltme savaşı

T24- Oyuncuların ayrıldığı takıma bir ay önce yeni bir teknik direktör geldi: Hakan Kutlu. O, Ankaragücü’nü reddedemezdi çünkü 28 yıl formasını taşımıştı. Yedeklerle, gençlerle takım kurup mücadele verdi ama Sivas maçında oyuncularına yedek forma bile bulamayınca isyan etti.

Hürriyet'in haberine göre, çöküş, Ankaraspor ile birleşme kararının alındığı 2009’daki o kongreyle başladı. Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’in oğlu Ahmet Gökçek ve Cemal Aydın arasındaki çekişme, Ankaragücü’nü borçlu, transfer yasaklı, mahkemelik bir takım haline getirdi.

Bu sezonun başından beri Ankaragücü’nde sıkıntılar vardı. Kadrosu iyiydi sezona başlarken. Ama şu an sezona başlayan kadrodan 17 kişi eksilmiş durumda. A2 takımından takviye yaptık ve Bank Asya 1. lige, 2. lige kiralık gönderdiğimiz futbolcuları geri çağırdık. Bu yapımla da alakalı, yakınmayı sevmeyen bir insanım.

Daha önce Ankaragücü’nde ve çalıştırdığım diğer takımlarda da yine sıkıntılar vardı. Ama burada iş öyle bir raddeye geldi ki artık kamuoyunu bilgilendirmek gerekiyordu. Zaten bu noktaya gelen başka da bir Süper Lig takımı olmamıştır. Sivasspor maçından 15 gün öncesinden başlayarak bizzat malzemeler için anlaşmalı firmayla yoğun temasta bulundum. Kulübün taahhüdünü karşılamasını istediler. Ben de eşofmanı, anorağı, tişörtü, şapkasından vazgeçtim, en azından forma gelsin dedim. Ne yazık ki, Sivas'a tek takım formayla gittik. Çocuklar ilk yarı o yoğun kar yağışı altında mücadele edip sırılsıklam formalarıyla ikinci yarıya çıkmak zorunda kalınca ben de artık bunu kamuoyuyla paylaşmak istedim.

Takıma geleli bir ay kadar oldu. Hani iş başa düştü derler ya işte öyle. Biz Ankaragüçlüyüz, bana edilen teklifi geri çevirmem hoş olmazdı. Göreve gelirken dönemin başkanıyla iki hedef belirlemiştik. İlk başta elimize verilen kadronun bu yıl devam etmesini sağlamak. İkincisi de transfer yasağının kalkması. Transfer yasağı kalkmasa bile, “11 futbolcumuzu daha kaybetmeyelim” demiştik. Ne yazık ki, ne o futbolcuların devam etmesini sağlayabildik ne de transfer yasağını kaldırabildik. Mersin İdman Yurdu’nu Mersin’de yendik. Çok iyi oynadığımız bir maçta Gaziantep beraberliği var. Beşiktaş ile beraberliğimiz var. Sivasspor'a karşı başarılı olamadık. Oraya mevcut kadromuzdan bile dört sakatla gittik. Bu çocuklar Süper Lig antrenmanı almamış, yoğun tempoyu kaldıracak fiziksel yapıya sahip değil.

Şu ana kadar hiç para alamadık. Futbolcu arkadaşlarımız para almadan teknik ekip olarak almamız yakışmaz zaten. Bizden önce futbolcu arkadaşlarımızın hak edişleri var. Onlardan sonra sıra bize gelirse alırız, yoksa almayız. Transfer yasağı kalkmazsa mevcut kadromuz yetersiz. 18 kişiyle antrenman yapıyoruz. Bu şartlarda Bank Asya’ya düşerse orada da yaşamını devam ettirmesi çok zor Ankaragücü’nün.

Her şeye rağmen oynayacağız

Devlet Bakanımız Suat Kılıç’ın destek açıklaması beni umutlandırdı. Tabii o desteğin sadece forma ve kamp malzemesiyle sınırlı kalmayacağını ümit ediyorum. Türkiye’de futbol, Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş’tan ibaret değil. Ankaragücü de en az onlar kadar geçmişe sahip bir takım. Elbette takımın mali durumu büyük sorun. Zaten futbolcular da kendilerine ödeme yapılamamasından dolayı ayrıldı. Kısa süre önce arkadaşlardan üçü bu sürece girdi. Verdikleri süre bu hafta doluyordu ama çocuklardan bir hafta daha haklarını ertelemelerini rica ettim. Allah razı olsun, bu talebimi kabul ettiler. Önemli de bir maçımız var Gençlerbirliği ile (bugün). Ankara derbisi sonuçta. İnşallah tam kadro çıkacağız. Her türlü olumsuzluğa rağmen bu maçta galip gelmek istiyoruz.

Takım son üç yılda kuyuya düştü

Ankaragücü, 2009’dan beri kongre süreçlerinden geçti. Ankaraspor, Ankaragücü’nün yönetimine geçti. Ankaraspor küme düşürüldü; aynı yönetim Ankaragücü’ne devam etti. Daha sonra kongreler iptal oldu, yeni başkanlar seçildi. Ve büyük bir borcun altına girildi. Birleşme süreci olsaydı ya da olmasaydı bunlar yaşanır mıydı onu tam kestiremiyorum. Ama Ankaragücü son üç yılda çok büyük bir yükün altına girdi. 100 milyon liradan bahsediyoruz ki, bunda hem yönetimlerin, hem de çekişmelerin ciddi etkisi var. Hem Ahmet Başkan (Gökçek) ile görüştüm, hem Cemal Başkan (Aydın) ile görüştüm ama bir sonuca ulaşamadım. Şu an Ankaragücü’nde öyle bir boşluk var ki, yeni bir kongre söz konusu. Yönetim kurulu da kulüple çok fazla ilgilenemiyor. Ne kulüp başkanı ne de yönetim kurulundan biriyle son 15 gündür hiçbir görüşmemiz olmadı.

Planını Twitter'dan okudum

Melih (Gökçek) Başkan'ı Twitter’da takip ediyorum. Ankaraspor, Ankaragücü AŞ’yi kurup isim hakkını almıştı. Ankaraspor’un Ankaragücü’nün adını alıp devam etmesi gibi bir planı olduğunu orada okudum. Ankaraspor’un bu isimle devam etmesi aynı tadı vermez. Ankaragücü Anonim Şirketi olur. Burası 102 yıllık bir camia. Düşünün, kulübün malzemecisi 40 yıldır burada çalışıyor. İstiklal Savaşı'na katılmış bu takım kurulduğunda. 1930’lu yıllarda Atatürk, Ankaragücü’nü ziyaret etmiş, ona kavun ve üzüm ikram etmişler. Demiş ki, “Kavunun sarısı çok güzel, misket üzümünün de laciverti.” Kulübün renkleri sarı lacivert olmuş. 1981’de Ankaragücü, 2. ligde oynamasına rağmen kupayı kazanmış. Kupa finali oynamadan önce dönemin Ankara Valisi Mustafa Gönül, o dönemin Devlet Başkanı Evren’e bir teklifle gidiyor; o da, “Kupayı alırlarsa 1. lige çıksınlar” diye bir düzenleme yaptırıyor. Ankaragücü de kupayı alıp 1. lige çıkıyor.

Aralarında para toplayıp getiriyorlar

Takımdaki çocukların yürekli mücadelesi, camialarına sahip çıkması taraftarı da etkiledi. Herkesin unuttuğu bir şey vardı; Ankaragücü olmazsa taraftar da olmaz, futbolcu da. Geçen hafta buradaki personele dağıtılması ve futbolculara Mersin maçı primlerinin ödenmesi için 30 bin lirayı getirip bana teslim ettiler. Tesisin mutfak ihtiyaçlarını bile getiriyorlar. Deplasmana gidiş geliş masraflarını kulüp menajerlerimiz eski yeni yöneticilerden, bulabildiğinden alıyor; o şekilde gidiyoruz. Orada da sıkıntılarımız var tabii. Mesela devre arasında Antalya’ya kampa gidemedik. Ankara’da bu soğukta çalıştı çocuklar. 

Soyunma odasına konuşmaları için önceden hazırlanırım

 

Lise mezunuyum. Üniversite okumak futbolcu açısından çok zor. Spor Akademisi mezunu bazı arkadaşlarımız var. İsterdim aslında okumayı, spor akademisi mezunu olmayı. Gençken kitap da okumazdım. Daha çok futbolculuğumun son yıllarında yine futbolla ve günlük hayatla ilgili kişisel eğitim kitapları okumaya başladım. Uygun gördüğüm sözler çıkarsa maçlardan önce soyunma odası konuşmalarında kullanıyorum. Oyuncuların motive olması bakımından soyunma odası konuşmaları oldukça önemli. O konuşmalar için önceden hazırlık yapar, düşünürüz.

Bir şampiyonluk yaşamak istiyorum

Hayatım hep futbol. Sabah en geç dokuzda, onda kulüpte olurum. Antrenörlük futbolculuktan çok daha stresli. Futbolcuyken bir tek kendinden mesulsun. Ama antrenörlükte 24 futbolcunun 18’ini seçip 11’ini de sahaya sürüyorsun. Alınan her türlü sonuçtan, hepsinin kişisel performansından sorumlusun. Camiası, taraftarı, gazetecisi derken antrenörlük daha stresli bir iş. Zaten bir araştırmada dünyanın en stresli mesleği antrenörlük seçilmiş. Ankaragücü, Bank Asya 1. lige düşer ve orada şampiyonluğa oynayacak bir yönetim anlayışı olursa Ankaragücü’nde devam etmek isterim. Yoksa 2. ligde ne futbol oynadım ne de antrenörlük yaptım. Antrenör olarak tabii ki kişisel hedeflerim var. Ben de bir şampiyonluk yaşamak istiyorum.