Eski Terörle Mücadele Özel Temsilcisi Edip Başer, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin (TSK) Özgür Suriye Ordusu (ÖSO) ile birlikte Suriye'nin Kuzeybatısı'nda bulunan Afrin'e yönelik gerçekleştirdiği Zeytin Dalı Harekâtı'nın fevkalade doğru olduğunu ancak yeterli olmadığını; Doğu'ya doğru, Münbiç de dahil, Irak sınırına kadar devam edilmesi mecburiyetinde olunduğunu söyledi. "ABD Menbiç'ten çıkmayacağız diyor. Türk diplomasisinin çok yoğun bir şekilde devrede olması, bu yolu açması lazım" diyen Başer, "ABD ile savaşacak değiliz, bu yanlış da olur. Ama gerekirse İncirlik'in kapatılması konusu güçlü bir biçimde gündeme gelmeli" ifadesini kullandı.
Amerika'nın 22 ülkenin sınırlarını değiştirmek istediğini kaydeden Edip Başer, "Bunun haritasını yıllar önce çizdiler” dedi.
Sözcü'den Özlem Gürses'in sorularını yanıtlayan Edip Başer'in açıklaması şöyle:
– Siz Terörle Mücadele Özel Temsilcisi olarak görev yapan ilk ve tek isimsiniz. Kim istemiş bunu?
Kimin talebidir bilmiyorum ama dönemin Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt aradı, kendisi sınıf arkadaşımdır, o bildirdi görevi. O zaman emekli olmuştum ama bu devlet beni 13 yaşında aldı kucağına, ülkeme yararım olacaksa ne zaman çağrılırsam giderim. Tayyip Bey “Paşam, terörle mücadele için Amerikalılarla işbirliği yapmak istiyoruz” dedi. Bir koordinasyon mekanizması oluşturmak için 2006'da işbaşı yaptık.
– Amaçlanan neydi?
Belli ölçülerde karşılıklı istihbarat paylaşımı vardı zaten ABD ile aramızda. Göreve gelir gelmez “Ne talep edeceğimizi” çalıştım. Üç madde çıkardım. Bir; PKK'nın Avrupa kaynaklı finans desteklerinin kurutulması alanında güç birliği. Çünkü PKK, Avrupa ülkelerinde uyuşturucu satışı başta olmak üzere birçok illegal yoldan kazanç sağlıyor. Avrupa Birliği Polis Teşkilatı EuroPoll'un raporuna göre yılda 350-400 milyon dolar gibi bir para. Bu para, PKK'nın kasasına giriyor ve Avusturya'dan Glock tabanca, öbüründen RP 27, en son teknoloji ileşim sistemleri, tümünü temin ediyorlar.
– Bu isteklerinizin ilkiydi. Diğer ikisi?
Amerikalılara; Avrupa ülkeleri üzerindeki etkinizi kullanarak PKK'ya verilen siyasi desteği de sonlandırmaları konusunda Türkiye'ye yardımcı olun. Üçüncü talebimiz de şuydu; “Barzani artık size tam bağımlı durumda, söyleyin PKK'ya lojistik destek faaliyetlerini durdursun.” 7'si Türkiye'de, 9 toplantı yaptık. Son toplantıyı Washington'da yaptık.
– Amerikan askerlerinin PKK kamplarında çekilmiş fotoğraf ve videolarını da göstermişsiniz değil mi?
Doğrudur. Beyaz Saray'daki toplantıda tüm o görüntüleri masaya koydum. Dedim ki ”Bakın biz bunları Türk halkına anlatamayız…” Silah temin ettiklerine dair kesin bir bilgi yoktu, ama şu vardı o görüntülerde; PKK kampına gelmiş bir pikap, pikaptan mühimmat, su bidonları, yiyecekler indiriliyor. Bu arada pikabın şoför mahallinde bir Amerikalı asker oturuyor. Bunun tek anlamı vardı bizim için; demek ki lojistik faaliyetlerin korunmasında ABD belli bir rol oynuyordu.
Terörle Mücadele eski Özel Temsilcisi, emekli Orgeneral Edip Başer, Özlem Gürses'in sorularını yanıtladı. Edip Paşa, “2002 yılında 2. Ordu Komutanlığı'ndan emekli oldum. O tarihte sadece Amanos Dağları'nda bir kısım örgüt mensubu kalmıştı. Onun dışında bölgede terör eylemi hemen hemen sıfırlanmış vaziyetteydi. Şimdi maalesef bu noktalara kadar geldi” ifadelerini kullandı.
– Nedir şu anda yaşadığımız?
Amerika'nın bölgede stratejik hedefleri var, bunların başında da bir Büyük Kürdistan kurulması projesi var. Neden ABD buna ihtiyaç duyar? Çünkü Amerika artık Türkiye'ye pek fazla güven duymuyor. Karşılıklı bir güven kaybı yaşanıyor. Amerika'nın bölgede sağlam olarak üslerini kurabileceği bir devlete ihtiyacı var. Zaten yıllar önce bir Amerikan askeri dergisinde bu haritayı çizdiler. Bizden 5-6 vilayeti de içine alan… Sonra Barzani 2007 yılında bir almanak bastırdı, aynı harita onun kapağında da vardı.
– ABD'nin planı devam mı ediyor?
Condoleezza Rice açıkça söyledi bunu, “Bölgede 22 ülkenin sınırları değişecek” diye. ABD'nin amaçları devam ediyor; İsrail'in güvenliği, Rusya'nın etkin bir pozisyon kazanmasını engellemek ve İran'ın etkisini sınırlamak. Bakın bugün de “Menbiç'ten çekilmiyoruz” diyor.
– Bu operasyon kararı fevkalade doğrudur ve bu harekat Doğu'ya doğru, Menbiç dahil, mutlaka Irak sınırına kadar devam ettirilmek mecburiyetindedir.
– Operasyon sürecinde askerin nereye, ne kadar gireceğine, nasıl ilerleyeceğine sahadaki komutanlar karar vermelidir, onlara bırakmalıyız bu tür konuşmaları.
– Unutmayın ki muntazam bir orduyla savaşmıyorsunuz, her türlü alçaklığı mubah gören bir örgütten söz ediyoruz. Özgür Suriye Ordusu ile ilgili de yorum yaparken dikkat etmeliyiz, bu harekatta tek müttefikimiz şu anda onlar. Türk askeri onlarla yan yana savaşıyor. Bu anlamda ÖSO'yu kahraman ilan etmek de, sürekli eleştirmek de aynı derecede yanlış olur.
– Günümüz koşullarında böyle bir askeri mücadeleyi başarıya götürmenin en önemli koşullarından biri çok aktif ve çok etkin bir diplomasi. İkincisi çok yaygın bir istihbarat, üçüncüsü ulusça sağlam bir biçimde bir arada olmak. Ve elbette siyasetçilerin bunlara zarar verecek eylem ve söylemlerden uzak durması. Bunları sağlamıyorsanız bu harekata büyük zarar veriyorsunuz demektir.
– ABD Menbiç'ten çıkmayacağız diyor. Türk diplomasisinin çok yoğun bir şekilde devrede olması, bu yolu açması lazım. ABD ile savaşacak değiliz, bu yanlış da olur. Ama gerekirse İncirlik'in kapatılması konusu güçlü bir biçimde gündeme gelmeli.
– Biliyorsunuz başlangıçta çok büyük bir stratejik hata yaptı Türkiye. Neydi bu hata? Suriye'de bu karışıklıklar çıktığında süratle Esad karşıtı bir pozisyon alındı. İşte o ilk yanlış adımla Türkiye bu noktaya geldi. Oysa Türkiye-Suriye merkez hükümeti ile işbirliği yaparak bu sıkıntıların üstesinden gelebilirdi.
– Neden görevden alındınız…
O süreç şöyle yaşandı; Alman Die Welt Gazetesi benimle bir röportaj yaptı. O tarihlerde Yaşar Büyükanıt 27 Nisan internet bildirisini yayınlamıştı. Röportajda muhabir bu konuyu da sordu “Silahlı Kuvvetler, Abdullah Gül'ün Cumhurbaşkanı olmasına neden karşı?” dedi. Ben de “Silahlı Kuvvetler Türkiye Cumhuriyeti'nin laik yapısı ile ilgili fevkalade hassastır. Abdullah Gül'ün, Tayyip Erdoğan'ın, Bülent Arınç'ın geçmişte laiklik karşıtı açıklamaları var, bu hassasiyetten kaynaklanan bir hatırlatmadır bu” dedim. Bu açıklamalar çıkınca “Abdullah Gül sizinle görüşmek istiyor” dediler. Gittim kendisine, “Paşam sizden beklemiyorduk böyle bir şey” dedi. “Burada yanlış olan bir bilgi var mı? ‘Yok böyle bir şey' diyorsanız bunu tartışalım” dedim. Kalktım İstanbul'a döndüm. Ertesi sabah Yeditepe Üniversitesi'nde dersteyken eşim telefon etti, “Televizyon verdi şimdi, seni görevden almışlar…” dedi. “İyi etmişler” dedim. Böyle öğrendim yani.
– Ve açılım süreci başladı…
Habur karşılamaları, Ankara'da serilen kırmızı halılar… Bu adımlar şundan atılmıştır; tarih bilgisinden ve öngörüden yoksunluk. Zaten bu ikisi de Atatürk'ün en önemli özelliğidir. Daha Kurtuluş Savaşı biter bitmez demiş ki; “Ben bu bölgede barış içinde yaşayabilmek için etrafımda bir barış kuşağı oluşturmak zorundayım.” Sadabat Paktı, Bağdat Paktı, Balkan Antantı, tüm bunları arka arkaya kurmuş, üye olmuş.
– Terörle Mücadele Özel Temsilciliği devam etseydi farklı noktada olur muyduk?
Önce şunu söyleyeyim, terörle müzakere olmaz, terörle mücadele olur. Fevkalade öngörüsüz bir karardı, ama devletimizi yönetenler terörle müzakere noktasına geldiler, Dolmabahçe görüşmeleri, Oslo buluşmaları, açılım süreci, tümünü yaşadık. Silahlı Kuvvetler karakollardan, kışlasından çıkamaz, örgüte operasyon yapamaz hale getirildi. Çünkü talimat öyleydi. Kaç tane can kaybettik o açılım sürecinin sonunda, düşündükçe insanın gözleri yaşarıyor. Sayın Öcalan halen de “Sayın”lığını devam ettiriyor İmralı'da. Türkiye terörle mücadelede stratejik bir karar vermek zorunda, tüm gücüyle ne gerekiyorsa yapmak durumunda. Çok net bir karar bu, terörü doğduğu yerde boğmak zorunda.