'Eski Türkiye-yeni Türkiye lafı siyaseten söylenmiş en büyük yalan'

'Eski Türkiye-yeni Türkiye lafı siyaseten söylenmiş en büyük yalan'

CHP Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Bekaroğlu, 'Eski Türkiye-Yeni Türkiye' lafının Türkiye'de 'siyaseten söylenmiş en büyük yalan' olduğunu belirterek Cumhuriyet tarihinde bu kadar büyük yalanı kimsenin söylemediğini ifade etti.

Mehmet Bekaroğlu, partide mescit açılmasının esasen bir ihtiyacı karşıladığını belirterek, CHP'nin bir kitle partisi olduğunu ve her toplum kesiminden insanlar bulunduğunu söyledi. Bekaroğlu, "Mescit bir ihtiyaç, 5 vakit namaz kılıyor insanlar. Bu ihtiyaç karşılandı, olay bundan ibaret. Bunun dışında bir takım yorumlar yapılabilir. Bunlar çok önemli şeyler değil. Bir ihtiyaç giderildi, siyaseten bunun üzerinde çok fazla durmanın bir anlamı yok" ifadelerini kullandı.

 

'Partiden kopmalar CHP'yi güçlendirir'

 

Cihan Haber Ajansı'nın haberine göre, CHP'deki istifalara ilişkin bir soruya Bekaroğlu, kitle ve sosyal demokrat bir parti olduklarını hatırlattı. Bu ayrılma yada sancıları normal olduğunu belirten Bekaroğlu, "Kitle partisi dediğimiz zaman her tür kimlik burada bulunur ama ilkeler ve program tektir. İlkeler sosyal demokrat ilkelerdir. CHP'nin altı oku var, Atatürk ilkeleri var; elbette var ama onlar da sosyal demokrat ilkeler çerçevesinde günümüze göre yeniden okunuyor. Halkçılığı, milliyetçiliği hepsi, yeni döneme uygun bir şekilde okunuyor. Farklı okuyanlar, partide bir yer bulamıyor ve ayrılıyor. Bu anlaşılır bir şey. Bu CHP'yi zayıflatmaz tam tersi CHP'yi sosyal demokrat çerçevede kararlılığı, CHP'yi daha güçlendirir, kuvvetlendirir. Değişik toplum kesimlerinde karşılık bulmasını sağlar." diye konuştu.

CHP Eskişehir Milletvekili Süheyl Batum'un ihraç istemiyle disipline sevk edilmesi konusunda Bekaroğlu, "Ben de o MYK'da bulundum. Anlatılanlar, hiçbir partinin kabul edemeyeceği bir disiplin olayı için disiplin kuruluna sevk edildi bir milletvekili arkadaşımız" ifadelerini kullandı.

 

'Bu kadar ağır ithamla karşı karşıya kalan başka bir siyasal ekip olmadı'

 

Toplumsal ve siyasala dair sözü olan herkesin siyasal İslam tanımı içine konulabileceğini, o zaman Mümtaz'er hocanın yanlış, haksızlık yaptığının söylenebileceğini dile getiren Bekaroğlu, şöyle devam etti: "Ama siyasal İslam derken Adalet ve Kalkınma Partisi ve onun etrafında kümelenenler, Hayrettin Karaman Hoca anlaşılıyorsa evet yani tükendi. Dertlerinin İslam, hak, hukuk, adalet olmadığı; bütün bu kavramların siyasal iktidar için bir araç olarak kullandıkları ortaya çıktı. Bu ülkede siyasal tarihinde dünya kadar siyasetin karışmış olduğu yolsuzluk, haksızlık, talan, yağma bir sürü olaylar var. Ama bu dönemde, hele 17-25 Aralık'ta söylentiler, mahkeme kararlarından söz etmiyorum, söylentiler açısından bu kadar ağır bir ithamla karşı karşıya olan başka bir siyasal ekip olmamıştır. Bu anlamda öyle. İslamı, dini şöyle ya da böyle yorumlayan insanlar, gruplar için herkese genellemek doğru değil. Mevcut modern devletin araçlarını ele geçirip, buradan yukarıdan aşağıya toplumu İslami anlamda değiştirmek, dönüştürmek projesi olan İslamcılık yada siyasal İslam, Türkiye pratiğiyle aslında sadece Türkiye pratiğiyle değil, İran, Pakistan, Mısır'da olup bitenleri hepsini değerlendirdiğimiz zaman bu proje çok büyük bir yara almıştır. Bunlar da öncekiler gibi devleti bir birikim ve tahakküm aracı olarak gördüler, ele geçirdiler ve birikim aracı olarak kullandılar. Kullanırken bir sürü haksızlığa, yolsuzluğa, talana, yağmaya, kent yağmasına, rantına alet oldular; gördük. Yine 12 Eylül'ün kurumlarını nasıl tahakküm aracı olarak kullandıklarını gördük. Eski vesayetçiler, tahakküm olarak kullanıyorlardı. Değişik toplum kesimlerine baskı aracı olarak kullanıyorlardı. Bunlar da yine tahakküm aracı olarak kullanıyorlar, değişik toplum kesimlerine baskı aracı olarak kullanıyorlar. Bu anlamda Mümtaz'er hoca bunu diyorsa siyasal İslam yada İslamcılık iflas etmiştir. Mevcut araçları, iktidarın enstrümanlarını gözden geçirmek, demokratikleştirmek, buna kafa yormak gerekiyor. "

 

'Cumhuriyet tarihinde bu kadar büyük yalanı kimse söylememiştir'

 

Eski-Yeni Türkiye kavramıyla ilgili bir soruya da Bekaroğlu, bunların 'büyük bir yalan' olduğunu ifade etti. Cumhuriyet tarihinde bu kadar büyük yalanı kimsenin söylemediğinin altını çizen Bekaroğlu, algı yönetimi anlamında yalan olduğuna dikkat çekti.

'Erdoğan ve AK Parti iktidarının' bir süre sanki vesayet sistemiyle mücadele ediyor gibi, yeni bir Türkiye kuruyor gibi göründüğünü belirten Bekaroğlu, ama eski Türkiye'nin simetride yeniden kurduklarını ifade etti. Bütün araçlarıyla, enstrümanlarıyla eski Türkiye'yi kurduklarını anlatan Bekaroğlu, "Eski Türkiye'de, demokrasilerde asla olmaması gerekli olan kırmızı çizgiler, milli siyaset belgeleri filan vardı, yazılmayan anayasalar vardı, derin devlet filan vardı. Eski vesayetçileri iktidardan uzaklaştırdılar, kendileri bu tarafta aynen milli siyaset belgesini, kırmızı çizgileri koydular. Burada önemli olan, eski ve yeni Türkiye'yi ayırt edecek olan milli siyaset belgesinin, kırmızı çizgilerin olup olmadığıdır. Neyin milli siyaset belgesine giriyor girmiyor olması değildir. Varsa böyle bir şey, mevcut hukuk sisteminin dışında siz tehlikeler ortaya koyup daha sonra yurttaşlarınıza karşı hukuku ona öyle bunu bu şekilde işletecekseniz ki eski Türkiye'de bunlar vardı, şimdi aynı şeyi bunlar yapıyorlar. Sadece bu örnek bile Erdoğan'ın oluşturduğu şeyin bir algı yönetimi olduğu, büyük bir yalan olduğudur. Eski Türkiye'dir bu. Eski Türkiye'den sadece aktörler değişmiştir.

 

'Eski Türkiye duruyor'

 

Eski Türkiye'de de YÖK vardı. Türkiye'yi o zaman eski yapan YÖK gibi bir kurumun bulunmasıydı. Yoksa YÖK'ün başkanının Kemal Gürüz olması değildi. Şimdi aynı YÖK duruyor, YÖK'ün başkanı Çetinsaya veya bilmem ne; hiçbir şey farketmez. Eski Türkiye'de milli siyaset belgesi vardı, Türkiye'yi eski yapan o belgenin var olmasıydı. Mevcut, normal hukukun dışında paralel bir hukukun işlemesiydi, problem bu idi. Orada milli siyaset belgesine PKK'yı, şeriatçıları, ülkücüleri yazmak; şimdiki milli siyaset belgesine cemaati, cemaatleri yazmak hiçbir şeyi değiştirmiyor. Aynı eski Türkiye'nin şeyleri devam ediyor. Eski Türkiye bütünüyle duruyor. Daha fazla bir şey var: Sayın Erdoğan'a eski Türkiye'nin 82 Anayasasının Cumhurbaşkanına getirmiş olduğu yetkiler yetmiyor, şimdi başkanlık istiyor. Üstelikte bu başkanlıkta dünyanın hiçbir yerinde olmayan Meclisi feshetme, kanun hükmünde kararname çıkarma, yargı ve bütün üst kurulların üyelerini tek başına atma yetkisi istiyor. 12 Eylül Türkiye'si eski Türkiye'ydi; Erdoğan'a bu yetmiyor, bunu yeniden tahkim edip kurmak istiyor. Bu, yeni Türkiye filan değil. Zaten Haziran'da yapılacak seçimlerde de bu tartışılacak: Başkanlık sistemi ile Parlamenter sistem, eski Türkiye-Yeni Türkiye. Yeni Türkiye lafı, Türkiye'de siyaseten söylenmiş en büyük yalandır." şeklinde konuştu.