Eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı: 'Millî ve yerli terörist'e forma giydirilip sahaya salındı

Eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı: 'Millî ve yerli terörist'e forma giydirilip sahaya salındı

Milliyetçi Hareket Partisi'nin gençlik teşkilatı olarak bilinen Ülkü Ocakları'nın eski genel başkanlarından Yeniçağ gazetesi yazarı Servet Avcı, İstanbul seçimine damga vuran Abdullah Öcalan tarafından kaleme alınan mektuba dair değerlendirmede bulundu. Avcı, mektubu ilk açıklayan kişi olan Doçent Ali Kemal Özcan'ın Öcalan için kullandığı "yerli ve milli" ifadesine atıfta bulunarak, "Her seçim sahalarda görmeye alıştığımız 'yerli otomobil' veya 'yerli uçak' yerine 'millî ve yerli terörist'e forma giydirilip sahaya salındı" ifadesini kullandı.

TIKLAYIN: Şapkadan çıkarılan Öcalan tavşanı

Avcı eleştirilerini Yeniçağ gazetesindeki "Yerli otomobil yetişmedi yerli terörist versek!" başlıklı yazısında sürdürdü. "Bu nasıl ilkesizliktir? Bu nasıl kuralsızlıktır? Hiçbir seçim galibiyeti ama hiçbir seçim galibiyeti, bir teröristbaşının himmetine değer mi?" sorularını soran Avcı yazısının devamında şunları kaydetti:

Seçim sonuçları ne olursa olsun, Türkiye bu utancı onlarca yıl üzerinde taşıyacak!.. Bu nasıl bir çaresizliktir ki bir bebek katilinden yitip giden seçimleri toparlaması isteniyor? Ve kuralsızca galibiyet peşinde koşanlardan bir kişi bile vicdanını dinlemiyor, "Teröristbaşı eliyle gelecek galibiyet bin mağlubiyetten daha kötüdür" diyemiyor!..

Son iki referanduma bakın… 'Hayır' diyenler 'PKK'yla aynı safta olmak'la suçlanıyordu… O suçlayıcılar şimdi Apo'nun suya attığı can simidine tutunmaya çalışıyorlar!.. Bu ne korkunç bir çelişki, ne büyük bir rezalettir!..

***

Aynı tayfa daha dün Apo'ya 'teröristbaşı' veya 'bebek katili' diyenlere kızıyordu… El sıkışılmıştı ve Apo artık 'saygın bir muhatap'tı!..

Devletin televizyonu ve ajansının dilinde temizlik yapılmıştı!.. Hâkim siyasete göre o artık 'İmralı' koduyla anılacaktı… Çözüm süreci boyunca PKK'ya 'terör örgütü' bile denilemedi… Denilemezdi çünkü çözüm masasının diğer tarafında onlar oturuyordu…

Apo'ya ve PKK'ya karşı gayet yumuşak dile geçenler, bu sürece karşı çıkanlara karşı tamamen acımasız bir dili kullanıyordu: "Morg bekçileri… Mezarlık bozkurtları… Kandan beslenenler…  Teröristlerin ruh ikizleri… Terör bitince konuşacak lâfı olmayanlar… Analar ağlasın isteyenler vs…"

***

Sonra ne oldu? Masa devrildi… Devletin çekildiği sokaklardaki hendekleri temizlemek için Cizre'de, Sur'da, Nusaybin'de, Silvan'da ve diğerlerinde bine yakın şehit!..

Terör örgütü, yine terör örgütü oldu!.. 'İmralı' kayboldu!..

En son Diyarbakır'daki o meydanda, PKK'lıların ve onları dosta edinen çözümcülerin göz yaşları içinde dinledikleri o mektuptan sonra yeni bir mektupla çıktı piyasaya 'İmralı'!..

İstanbul seçimlerine müdahale ediyor ve devletin ajansı bunu servis ediyor!.. Bu utancı taşıyacak omuz var mıdır bilmiyorum ama kızaracak yüzün az olduğunu tahmin edebiliyorum!..

***

"Yunanistan destekliyor" dediler, "Pontus" dediler, olmadı…

"Valiye it dedi" dediler, olmadı…

"Bunlar teröristleri işe alacaklar" dedikleri anda Ankara Büyükşehir örneği ağızlarını kapatıyor…

"Moderatörle birlikte kumpas kurulmuş" dediler, olmadı...

Eğer 'koz' sayılırsa  'son koz' veya 'ihtiyaç akçesi' sahaya sürüldü…

Her seçim sahalarda görmeye alıştığımız 'yerli otomobil' veya 'yerli uçak' yerine 'millî ve yerli terörist'e forma giydirilip sahaya salındı…

***

Seçim gelip geçer ama korkunç olan şu: Bu destek karşılığında ne verildi? Herhalde bebek katiline sağlanan 'seçimlere müdahale yetkisi' karşılıksız değil… Şahsen bu mektubun çok etkili olabileceğini, seçimlerin seyrini değiştirebileceğini düşünmüyorum ama bir seçim uğruna kimlerin ülke adına nelerden vazgeçebileceğini düşünmek son derece ürkütücü…

'Beka' kavramının seçimlerde bu derece 'özne' hâline getirildiği bir ülkede bir terörist başı aracılığıyla kemiriliyor olması izah edilebilir bir çelişki olamaz…

Yazık!.. Binlerce kere yazık!..