Eskişehir Valisi Güngör Azim Tuna, Gezi Parkı eylemleri sırasında uğradığı sopalı saldırı sonucu 38 gün komada kaldıktan sonra yaşamını yitiren 19 yaşındaki Ali İsmail Korkmaz'ın ölümü olayında görüntülerin polis tarafından silinmediğini söyledi.
Vali Tuna, Eskişehir Polis Evi’nde kahvaltılı basın toplantısı düzenledi.
Kemal Atlan'ın DHA'da yayımlanan haberine göre, toplantıda çeşitli konulara değinen Vali Tuna, Gezi Parkı protestoları sırasında uğradığı saldırı sonucunda yaşamını yitiren Ali İsmail Korkmaz’ın ölümü olayı ile ilgili olarak da şunları söyledi:
“İlk başta arkadaşları dövdüğü şeklinde açıklama yaptığım yönde bir anlam yüklediler. Böyle bir maksadımızın olmadığını ifade etmeye çalıştık ama tabi ki anlamak isteyen anladı, anlamak istemeyen anlamadı. O hengamede o da karambolde gitti. Halen o şekilde yorum yapanlar var. Zaten o gün bu hadise gerçekleştikten sonra ölen gencimiz biliyorsunuz hastaneye gidiyor. Hastanede eli sopalı 5-6 kişi tarafından, sivil kişiler tarafından dövüldüğünü ifade ediyor. Nitekim aynı şekilde karakola da avukatıyla gittiklerinde aynı şekilde ifade ediyor.
Burada polise yönelik bir itham yok o ona kadar. Yani orada öyle bir şey yok. Biz tabii ki polisimize sahip çıkarken, bir ifadede bulunurken bunu biliyoruz. Zaten işin içindeyiz. 'Polis yapmadı' derken ve bunun arkasında olduğumuzu hep söylerken bu düşüncelerle hareket ettik. Ama arkadaşlar takdir edersiniz devlet memuru hem görevdeyken dikkat etmeli kendisine hem de görev dışındayken. Yani o gün sivil de olsa, sivil vatandaşlarımızın arasına karışmış insanımız olabilir tabi nitekim olduğu çıktı ve gereken de yapılıyor dedik. Şu an tutuklandılar. İnsanları sorumluluktan kurtaramıyor. Ama yapacağınız şu olabilir: Tamamen bir teşkilata mal etmek, bir kuruma mal etmek bu belki haksızlık olur. Çünkü polis size her zaman lazım. Ama onlar kendi başlarına zaten çalışmıyorlar. Kanunlar doğrultusunda çalışıyorlar. Bize bağlı olarak çalışıyorlar. Yine yargı mekanizmasına bağlı olarak çalışıyorlar. Bunun dışında keyfi davranışlarda bulunmaları söz konusu değil. Zaten bunun hesabını herkes verir. Nitekim veriyor. Bunu da herkes görüyor. Ben bu noktada kamuoyunun vicdanının rahatladığını düşünüyorum.
Öncelikle o gün görüntüler polisimiz tarafından hemen toplanmış ve adli mekanizmaya teslim edilmiştir. Bu noktada polis tarafından bir karartma, gizleme hadisesi yapılması söz konusu değil. Ama oradaki işyeri sahibi tarafından yapılan bir müdahale zaten sonradan teknolojik imkanlarla yeniden kazandırılarak olayın çözülmesi sağlanmıştır. Bu noktada gerçekten devlet büyük gayret sarf etmiştir. Bu olayın çözülmesi noktasında yargının doğru karar vermesi noktasında elinden geleni yapmıştır. Buna gerçekten seviniyoruz. Ama üzücü bir olay. Neticede bir gencimizi kaybettik. Bunun içinde yürekten üzülüyoruz. Dileğimiz bu tür olayların tekerrür etmemesidir.
Ama bir taraftan da şöyle düşünüyor değiliz. O çocuklarımızı polisle karşı karşıya getirenler de hiç mi suçlu değil. Yani olayları provoke edenler, tüm görüntüler ve fotoğraf karelerinde zaten belli oluyor. Bu provokasyonu yapanlar ellerinde taşlarla ön saflarda olmuyor. Onlar hemen geri çekilip polisle gençlerimizi karşı karşıya bırakıyorlardı. Bunları da görmek lazım. Onların da bu işte suçu, günahı var. Bunu da unutmamak lazım. Bizim daha da dikkatli olmamız lazım. Polis ve jandarmanın amiri olarak biz kamu görevlilerinin verdiğimiz kararlarda ve söylemlerimizde mutlaka daha dikkatli olmamız gerekiyor. Bunun da bilincindeyiz. Varsa bir yanlışımız bundan dönmesini de biliriz. Bilmediğimiz bir şey de varsa bilenlere sorup, öğreniriz."