Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun eski başdanışmanı Etyen Mahçupyan, T24 Genel Yayın Yönetmeni Doğan Akın'ın Yeni Şafak yazarı Ali Bayramoğlu'nun medyaya ilişkin görüşlerini ve kendisini "28 Şubat geçmişinin koruduğu" iddiasını değerlendirdiği yazısı için "karalama" ifadesini kullandı.
Akın, Bayramoğlu'nun geçmişte "gazetecilik dşında işleri olan medya patronlarını" ağır ifadelerle eleştirmesine karşın Yeni Şafak'ın sahipleri Albayraklar'ın devletle işlerinin "yüzünü ağarttığını" yazdığına işaret etmişti. Yazıda, Bayramoğlu'nun, medya-devlet ilişkilerini eleştirirken, Balıkesir SEKA fabrikasının 1800 dönüm arazisi, 181 lojmanı ve sosyal tesisleriyle birlikte ve idari yargının iptal kararlarına rağmen 9 yıla yayılan üç taksitte toplam 1 milyon 100 bin dolara Albayraklar'a devredilmesine kayıtsız kalması örnek verilmişti.
'Hansel ve Gretel ve Ali Bayramoğlu' yazısını okumak için tıklayın
Mahçupyan, Bayramoğlu'nu "28 Şubat geçmişinin değil, davet edildiği Erdoğan'ın uçaklarında sormadığı soruların, devletten aldığı ihaleler tartışma yaratmasına rağmen patronunun işlerini övmesinin de" koruduğunu dile getiren Doğan Akın'ın yazısı için "karalama, nefret, hakaret" ifadelerini kullandı.
Bayramoğlu'nun geçmişteki ve bugünkü görüşlerinden alıntılarla yazılan yazıdaki örnekler ve işaret edilen çelişkilere cevap vermeyen Mahçupyan, hiçbir kişi ve kurumla ilişkisi bulunmayan T24'ü "finanse edenler" olduğu yolunda asılsız bir iddia da öne sürdü.
Etyen Mahçupyan'ın, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve hükümete en yakın iş adamlarından, AKP Hakem Kurulu üyesi Ethem Sancak'a ait Akşam gazetesinde "Sizin masallarınız, bizim hikâyemiz" başlığıyla yayımlanan (30 Temmuz 2015) yazısı aynen şöyle:
Doğan Akın geçen hafta başı T24 sitesinde bir karalama yazmış. Nefretin kuluçka döneminin epeyce uzun sürebildiğini gösteren ‘Hansel ve Gretel ve Ali Bayramoğlu’ başlıklı makalenin özü şu: Albayraklar’ın gazetesinde çalışan Bayramoğlu, patronunun olumlu işlerini anlatırken onun bu parayı nasıl hükümet sayesinde kazanmış olduğunu sorgulamıyor. Herhalde Doğan Akın kendi sitesini finanse edenlerin o parayı nasıl kazanmış olduğunu biliyordur… Ayrıca herhalde kendi çevresinin bugüne dek çeşitli patronlardan aldığı salt transfer parasının ne kadar olduğunun da farkındadır. Bu bir yozlaşma dünyası ve medyadaki herkesi dolaylı da olsa kirletiyor. Belki bu nedenle Akın yazısını doğrudan Ali’ye hakaretle bitirmiş. Nefretini yansıtmak açısından yazılanın ‘yeterli’ olmadığını hissetmiş…
Söz konusu makale ‘daraltılmış’ gerçekliğin nasıl ahlaksızlığa zemin oluşturabileceğinin bariz bir örneği… 1990’ların ortasında Anadolu’daki bir müşterim aramıştı. “Bugün burada bir devrim oldu” dedi. “Kırk yıldan beri ilk kez bir devlet ihalesi Koç gurubu dışında ve yerel bir işadamına verildi”. AKP o devrimin siyasi öznesi olarak ortaya çıktı. İslami kesimin hasbelkader iktidara uzanmasını değil, toplumsal ve tarihsel bir ‘geri tepmeyi’, yerli ve sahici olanın ‘meseleye’ el koymasını ifade etti… O nedenle bu partinin iktidarını bitirebilmek için her şey yapıldı ve hâlâ deneniyor. AKP’nin ise arkasında asker, yargıç, bürokrat yoktu. Eline hiç silah almamıştı. Üstelik global oryantalizmin gözünde fıtraten gayrimeşruydu… Elindeki bütün koz sandıktan çıkan oydu. Bir de bu kavganın ‘askerlerini’ oluşturacak olan medya. Dolayısıyla AKP hızla kendi medyasını oluşturdu. Bu kaliteli bir gazeteciliği ifade etmedi, ama kamusal alanda belirli bir sesin ayakta kalmasını ve direnç üretmesini sağladı. Nitekim sonuçta ortaya muhabiri ve patronuyla gazetecilik değil, her iki kesimi de kuşatan bir ‘medya savaş alanı’ çıktı.
Ne var ki AKP’yi destekleyen bir medya yaratılması para gerektiriyordu ve bu kesimin işadamları Cumhuriyet’ten palazlanma şansına sahip olmamışlardı. Bugün medya zarar yazan bir girişim ama her kesimden bunca patron hâlâ devam ediyor. Acaba neden? Doğan Akın bu soruyu da sorabilirdi ama anlaşılan ‘gazeteciliğin’ bir sınırı var.
Ancak asıl soru Akın ve çevresindeki cemaatin niçin böyle nefret dolu olduğudur. Belki de bu kadar ‘iyi’ gazeteci olmalarına rağmen toplumun onları anlamsız ve işlevsiz kılmasıdır rahatsız eden. Belki Ali’ye de bu nedenle böylesine vurmak isteği duyuyorlar. Çünkü Ali bu toplumun sahici ve yerli kısmıyla konuşabilen, onları etkileyebilen, düşündürten ve onlarla birlikte düşünebilen biri… Kısacası toplumu değiştiren dinamiğin parçası…
Akın ise bu toprakların hikâyesinin dışında kalmış olmanın sonucunda bir masal anlatıcısı ve karakter karalayıcısına dönüşmüş. Birinin üzerine çamur atıp sonra da ‘ayna ayna söyle en güzel kim’ demeyi gazetecilik sanmış. Devam etmesinde mahsur yok… Etrafındaki ‘sensin, biziz’ nidalarıyla mutlu olan cemaat de varsın devam etsin. Nasıl olsa hayat gerçekliğin hikâyesinde yürüyor ve döküntülerin kurtulması için geriye çakıl taşı bırakmıyor.