Evde kalmak zorunda bırakılan 65 yaş ve üstü bireyler anlatıyor: Yaşlıları korumadılar sadece hapsettiler

Evde kalmak zorunda bırakılan 65 yaş ve üstü bireyler anlatıyor: Yaşlıları korumadılar sadece hapsettiler

Pandemi döneminde evde kalmak zorunda bırakılan kesim 65 yaş ve üzeri yaşadıkları zorlukları anlattı. 

Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı'nın haber portalı, Gazetecilik Platformu'ndan Kübra Ay'ın haberine göre, Bartın’da yaşayan 65 yaşın üzerindeki yurttaşlar, süreci zorlu geçiriyor. Amasra Müzesi’nden emekli Hüseyin Kahraman (67), 17 senedir atlet olarak maratonlara katılmış. İlk kısıtlama haberini Selçuk Efes’te maraton koşusu hazırlığındayken öğrenmiş. Kahraman, “Ertesi gün maraton yapılacaktı, kısıtlamalar açıklanınca onlarca koşucu mağdur oldu, evlerine döndü” dedi. Amasra’ya dönen Kahraman, özellikle evde geçirdiği ilk hafta zorlandığını belirtti. Her gün düzenli olarak ortalama 15-20 kilometre Amasra çevresindeki köylere koştuğunu söyleyen Kahraman, en büyük zorluğun evde kısıtlı hareket kabiliyeti ile alışageldiği yaşam düzeninden koparak yaşamak olduğunu belirtti. Kahraman, evde kapalı olduğu süreçte salondaki camından dışarıyı izlediğini söyleyerek, “Birkaç polisle karşılaştım, camdan beni gördüler, ‘ne oldu kapandın mı eve şimdi?’ diye güldüler. Ben de güldüm, fakat bütün yaşamımı sekteye uğratan sokağa çıkma yasakları benim için dışarıdan göründüğü kadar eğlenceli değildi. Bu yüzden isyan ettim onlara da. ‘Ceza yazarsanız yazın, ben çıkacağım artık’ dedim. Onlar da ‘Madem öyle, çok görünmeden evin önünde koşabilirsin’ dediler”.

“Bir gün bile kıymetli”

Sporun yaşamında büyük yer tuttuğunu söyleyen Kahraman, evde kaldığı sürecin fiziksel ve ruhsal olarak kendisine zarar verdiğini anlattı. Kahraman, “Her anım kendimi atıl hissettiren bir biçimde kasvetliydi. Hâlbuki gün göreceğimiz zaman başladı bizim yaş grubu için. Bunca vakit çalıştık, tam da bu yaşlarda kendimiz için bir şeyler yapabilme fırsatımız vardı. Fakat geçen bir sene büyük ölçüde kayıplarla dolu. Bizim için bir günün dahi kıymetli olduğu yaşlardayız” dedi.

“Eve hapsetmek çözüm değil”

Yeme alışkanlığının bir dönem ciddi şekilde bozulduğunu da hatırlatan Kahraman, “Bütün arkadaşlarımda da aynı şey oldu, herkesin yeme alışkanlığı bozuldu. Kilo alımları ve vücuttaki esneklik kaybına sebep oldu. Bu durum bizim yaş grubu için epey tehlikeli… Sınırlı hareket etmekten dolayı normal beslensek dahi bu yine de fazla kiloya neden oldu. Bu süreçte ilk gözden çıkarılan çocuklar ve yaşlılar oldu, fakat onları eve tıkamazsın. Özellikle bizim yaş grubumuzu doğrudan eve hapsetmek çözüm değil, zira insan evde paslanır. Manen de fiziken de paslanır. Bu durumu en başından tasvip etmedim, doğru bulmuyorum açıkçası. Biz Bartın’da biraz daha şanslıydık, çünkü ormanı toprağı hâlâ bol buraların. Fırsatını bulduğumuz an çıkıyorduk fakat diğer şehirlerdeki yaşlılar bizler gibi değiller. Taş, beton içinde kaçabilecek imkânı yok, üstelik günlük rutinini bile gerçekleştiremiyor. Ölen altmış beş yaş üstü insanlar virüsten dolayı olduğu gibi, aynı zamanda kendilerine yaşama imkânı tanınmadığı için de bence kırgın öldü” dedi.

“Gazete aldırmadılar, eski kupürleri bile okudum”

Kendisini eski müteşebbis olarak tanımlayan 87 yaşındaki Sefai Yılmam, kısıtlamaların başladığı ilk gün düzenli olarak okuduğu gazetesini almak için markete yürürken karşılaştığı polislerin kendisine sertçe nereye gittiğini sorduktan sonra “Haydi, evine dön! Gazeteni de okumayıver, artık sokağa çıkamazsın.” dediklerini aktardı. Yılmam, bu tepkiden sonra evine döndüğünü, evden çıkmadığı süreçte biriktirdiği geçmiş gazeteleri kupürlerine kadar okuduğunu söyledi. İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nde yer alan iletişim hakkından mahrum Yılmam, şöyle devam etti:

“Yaşam sınırlandırıldığında ve fiziksel olarak mahkûm edildiğinizde zaten ölürsünüz. Yaşamı bir odaya mahkûm edilen binlerce yaşlı vardı. Bartın merkezde şöyle bir etrafınıza bakın göz alabildiğince bina vardır. Bir tek benim evim kaldı yeşiller içinde. Burayı asla imara açtırmayacağım. Salgın sürecinde betondan kaçmak istedik, böyle olacağı belliydi. Başka türlü bir yapılaşmanın, yaşamın mümkün olduğunu ve tabiatın cömertliğini göstermek için anıt gibi duracak burası.”

“Yaşlıları korumadılar sadece hapsettiler”

Sevim Alemdar da 92 yaşında bir ev kadını. Alemdar, şunları anlattı:

“Gazete almadan duramam ben, 90 yaş ve üstüne bir şey demezler belki diye çıktım sokağa ama tabii polislerin görüp de ikaz etmeleri üzerine eve döndüm. Gazete almak bahane açıkçası… Maksat hareket edebilmek, yer değişikliği ile ruhumu yenilemek, ama elbette günlük yaşamımın bu parçasını uzun süre gerçekleştiremedim. Kendi işimi kendim görüyorum, şu yaşımda da elbette beni diri tutuyordu bir cadde bile değiştirebilmek… Yaşım yüksek olduğu için pek fazla şikâyetçiyim diyemem, fakat altmış beş ila seksen beş yaş arası için aynı şeyi söyleyemem. Neticede dışarıda akan yaşamın doğrudan içinde olan yaş grubu kuşkusuz onlar. Hepsi çok zorlandı, bunu duyuyor ve de görüyoruz.”

“Korumadılar, hapsettiler”

Alemdar, “Sadece altmış beş yaş üstünü kısıtlamak da çözüm değil. Burada duyuyoruz kızı ya da oğlu çalışıyor, iş yerinde kapıyor virüsü getirip bulaştırıyor evdeki yaşlı insana. Yaşlı insan sokağa çıkmıyor, ömrü bir koltuğa mahkûm edilmiş vaziyette, ancak Covid-19’a yakalanmış neticede. Yani korumadılar ki bizleri bu kararlarla, sadece hapsettiler” dedi.

Hüseyin Çiçek (68), Maden Tetkik ve Arama Müdürlüğünden emekli ve uzun süredir hobi olarak el yapımı bağlama yapıyor. Kısıtlama sürecinde bütün zamanını evinin yanındaki atölyesinde bağlama yaparak ve diğer arkadaşlarıyla bağlama çalıp, sohbet ederek geçirdiğini söyledi. Çiçek, bu süreçte Sağlık Bakanı’nın önerdiği her şeye riayet ettiğini ve bakanlığın aldığı kararların isabetli olduğunu söyledi. Çiçek, ”Gençler çok duyarsız, bizleri umursamadan sokaklardalar… Gençlerin dikkatsizliği sebebiyle bizler hastalanıyoruz, üstelik kısıtlamaların uzamasına sebep olan yine genç nüfus. Aslında genç nüfusun ciddiyetsizliği nedeniyle altmış beş yaş üstü bireylerin sokağa çıkma kısıtlamasında denge yaratılamadı” dedi.ancak toplumun kanıksadığı biat kültürü öyle raddelere ulaştı ki salgın sürecinde altmış beş yaş üstü olarak birçok haktan mahkûm bırakıldık. Bu durumu da ivedilikle kabul ettik ve bir an dahi sorgulamadık” dedi. Yılmam, “Salgın süreci en başından doğru yönetilemedi, yönetilebilseydi özellikle biz 65 yaş üstünün hayatından bir sene eksilmezdi. Ölenler belki hala aramızda olurdu. Her gün istatistik açıklıyor gibi açıklanıyor vefat sayıları, onların her biri insan” diye konuştu.