Fundanur Öztürk/ Ankara
Fransa seyahati sonrası 5 Mart'ta Türkiye'ye dönen Ebrari, seyahatinden iki gün sonra rahatsızlandığını ve 7 Mart'ta Haydarpaşa Numune Hastanesi Acil servisine gittiğini söylüyor.
Ebrari bir gece hastanenin karantinasında kaldığını ve korona dâhil bazı testler yapıldıktan sonra 14 gün evden çıkmamak şartıyla taburcu edildiğini anlatıyor:
"Ciddi bir ağrı, halsizlik, boğaz ağrısı, öksürük ve burun tıkanıklığı yaşamaya başlayınca Haydarpaşa Numune Hastanesi'ne gittim. Ben söylemeden kendileri, 'Yurtdışına çıktınız mı son günlerde diye' sordu. 'Evet' dediğim gibi hemen beni ortak alandan çıkarıp farklı bir kapıdan, kullanılmayan bir bölüme aldılar. Hemen maske verdiler. Benle ilgilenen görevlilere özel giysiler, maskeler ve gözlükler getirildi."
"O gece sabaha kadar karantinada kaldım. Bir kere tuvalet ihtiyacım için ördek verdiler. Kan testi ve ciğer filmi çektiler. Korona testi için ağızdan burundan örnekler aldılar. Ciğer ve kan test sonuçları sabaha kadar çıktı ama esas belirleyici testler bunlar değil. Bunlar şüpheyi güçlendirici ya da azaltıcı testlermiş. Asıl test ağız burundan alınan örneklerin sonuçlarıydı. Bunun gelmesi 3 gün sürdü."
Ebrari, sabah saatlerinde akciğer ve kan testlerinin sonucu gelmesinden sonra kendisine 'karantina belgesi' imzalatılarak taburdu edildiğini anlatıyor:
"Ciğer ve kan testlerinde korona ile ilgili bir emareye rastlanmadı. Hastanede kalmak istemiyordum, doktorların da o yönde bir önerisi olmadı ve beni tuttukları ortam da pek uygun değildi. Bana bir karantina belgesi imzalattılar. O belgeyi imzalayarak; 14 gün boyunca belgede belirttiğim evde kalacağımı, kimseyle görüşmeyeceğimi, zorunlu olduğu halde maskeli olacağımı taahhüt ettim."
Ebrari'nin imzaladığı belgede, evde karantina kurallarını ihlal ettiğinin tespit edilmesi halinde 2 aydan 1 yıla kadar hapis cezası alacağı belirtiliyor.
Söz konusu cezaya gerekçe olarak Türk Ceza Kanunu'nun "Bulaşıcı hastalıklara ilişkin tedbirlere aykırı davranma" başlıklı 195. Maddesi gösteriliyor.
Evde karantina belgesinde şu ifadeler yer alıyor:
"TCK'nın "Bulaşıcı hastalıklara ilişkin tedbirlere aykırı davranma" başlıklı 195. Maddesinde yer alan "Bulaşıcı hastalıklardan birine yakalanmış veya bu hastalıklardan ölmüş kimsenin bulunduğu yerin karantina altına alınmasına dair yetkili makamlarca alınan tedbirlere uymayan kişi, iki yıldan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır" hükümleri kapsamında hakkında Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulacağı hususunda tarafıma bilgilendirme yapılmıştır."
"BU BİLGİLENDİRME SONRASINDA EVDE İZLEM UYGULAMASINI KABUL EDİYORUM. EVDE İZLEME İLİŞKİN TALİMATLARA UYACAĞIMI TAAHHÜT EDERİM. AKSİ DURUMDA EVDE İZLEMİN SONLANDIRILARAK YETKİLİLERCE BELİRLENECEK YERDE (hastane, çadır, vb) İZOLASYON UYGULAMASINI AÇIKÇA BEYAN VE KABUL EDİYORUM."
Ebrari bu belgeyi imzaladıktan sonra evine dönerek kendisini izole ettiğini ve hastanede kendisiyle ilgilenen bir doktorun gün aşırı kendisini arayarak durumuyla ilgili bilgi aldığını anlatıyor:
"Eve döndükten sonra da benimle çok ilgilendiler, her şeyi anlattılar. Kendimi hiç ilgisiz, alakasız hissetmedim. Korona sonucuyla ilgili olarak ben henüz sormamışken, 'Henüz sonuç gelmedi' diyerek bilgilendirme yaptılar. Korona testinin negatif olduğu sonucu bana üç gün sonra, evimde izole haldeyken ulaştı."
Benim ilk günden beri hiç ateşim yoktu. Kendileri de ateşim olmadığı için sonucu negatif beklemelerine rağmen gayet üstüne düştüler ve prosedürleri eksiksiz yerine getirdiler. Sağlık görevlileri gereğini yaptı ve sanırım ilk şüpheli vakaları bendim. Karantina bölümünde tek kişiydim. Korona durumuna karşı bir hazırlık yapılmıştı ama görevliler benimle birlikte ilk defa giyindi, malzemeler yeni getirildi, bölüm yeni kurulmuştu."
Ebrari, 5 Mart'ta Paris'ten Türkiye'ye dönüşünde havalimanında her yolcunun ateşinin ölçüldüğünü söylüyor:
"Türkiye'ye döndüğümde havalimanı girişinde kontrolden geçtim. Alnıma bir alet tuttular, ateşim 36 dereceydi. Sonra 'Tamam çıkabilirsiniz' dediler. Fransa'ya girerken böyle bir kontrol yoktu. Ama Türkiye girişlerde bu kontrole başlamıştı."
Döndüğü günden hastaneye başvurduğu güne kadar ise kendince tedbiri elden bırakmamak adına bazı önlemler aldığını anlatıyor:
"Bu iki gün zaten sadece oğlumla Kaz Dağları'nda her zaman maskeli olarak görüştüm. Sonra yavaştan boğaz ağrısı hissetmeye başlayınca İstanbul'da evde tek başıma kalmaya karar verdim. Kendi özel arabamla İstanbul'a geldim."
"Hastalık belirtileri başlayana ve karantinaya girene kadar tedbirsiz davranmış olsaydım bu süreçte kendimi yiyip bitirebilirdim. Gerçekten ortada hiçbir şey yokken dahi tedbirli davranmak çok önemli. Bunun rahatlığını çok iyi yaşadım. Test sonucumu kimseye en ufak bir bulaştırma durumum olmadığından emin olarak bekledim."
"O yüzden yurtdışından gelenler başta olmak üzere tüm yurttaşların her zaman bu onumuzdaki birkaç haftalık süreç içinde ihtimal binde bir olsa dahi tedbirleri elinden bırakmamayı çok önemsemeleri gerektiğini düşünüyorum."
Korona testinin sonucunu beklediği ve o sırada evde yalnız kalarak geçirdiği günleri ise şöyle anlatıyor:
"Ben birkaç çok yakın arkadaşım dışında kimseye bir şey söylemedim, ailemin dahi haberi olmadı. Virüsten şüphelenmiyordum ama içimden 'Gayet tabi olabilir, Paris'te bağışıklığım çok düştü' diyerek olabilme ihtimalini de hep aklımda tuttum. Evden çıkmadığım süre içinde zor zorlandığım iki gün sadece birkaç yardım için yanıma geldi."
Ebrari, sonucu negatif çıktığı için 'artık özgür olduğunu' söylüyor ancak yine de zorunlu olmadıkça kimseyle görüşmeyeceğini ifade ediyor.
Ebrari, annesi HDP Milletvekili Hüda Kaya ile birlikte Şubat sonu Mart başına denk gelen Paris ziyaretinde belediye başkanları, politikacılar ve bürokratlarla da görüştüğünü ve Paris'te henüz alarm havası olmadığını söylüyor:
"Henüz Avrupa'da ilk vakalar gerçekleşiyordu. Kendimizce tedbirliydik tabii. Selamlaşmalarda, el temizliğinde, olabildiğince bir yerlere temas etmeme gibi kendimizce tedbirli olduk. Ki o zamanlar tedbirli olma gibi bir hava yoktu Fransa'da. Herkes gayet rahattı."
"Bir kaç kalabalık etkinlik ortamında bulundum. Belediye Başkanları, politikacılar ve bürokratlarla da görüştük. Onlar da gayet rahattı. Sokakta da herkes olabildiğince gayet rahattı. Sanıyorum Mart'ın ilk haftasında etkinliklerle ve müzelerle ilgili tedbirler başladı. Bence geç kalınmış tedbirlerdi."