Yaklaşık 30 yıldır "MHP" ve "Türkiye'de milliyetçilik" üzerine çalışan gazeteci - yazar Kemal Can, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın AKP için kullandığı, “metal yorgunluğu” ifadesinin yanına “dişli uyumsuzluğu”nu da ekleyip yeni adımlar atma niyetinde olduğunu iddia etti. Can, Erdoğan'ın, “patron kim” konusunu açıklığa kavuşturma niyetinde olduğunu söyleyerek, "Bu hazırlıklara, uzun zamandır konuşulan kabine revizyonunun da eklenmesi güçlü bir olasılık" ifadesini kullandı.
Can'ın Cumhuriyet'te "Evdeki hesap tutmuyor" başlığıyla (13 Nisan 2018) yayımlanan yazısı şöyle:
Türkiye’de ve dünyada, Suriye gündeminin son derece belirleyici olduğu bir hafta yaşandı. Bir süre de böyle gitmesi muhtemel. Süreç korkulduğu gibi genişleyen ve büyüyen bir savaşa doğru yol almasa bile, artık bölgedeki dengeler daha net tavırlar gerektirecek gibi. Yine bu gündemle bağlı olarak, “savaş” endişesi zaten yükselmekte olan dövizi de tetikledi. İktidar çevrelerinin hâlâ “algı” ile açıklamaya çalıştığı ekonomik sıkıntı ağırlığını hissettirmeye devam ediyor. Üstelik, ekonomi yönetimindeki çekişmeler aşikâr hale geldiği için sorunların çözümüne ilişkin güven de hızla azalıyor. Dış politika ve ekonomide yaşanan bu sert gündemin iç politikaya da yansıyacağı çok açık. İktidar saflarındaki ekip çekişmeleri, gerilimler de ittifakın yarattığı ivmeyle daha görünür olmaya başladı. Suriye’de girilen yeni süreç, iktidarın Afrin sayesinde sağladığını iddia ettiği “metal yorgunluğunu bitiren diriliş hamlesini” açıkça zayıflatacak. Çünkü, ABD’ye ve yedi düvele karşı verilen antiemperyalist savaş söylemini, Trump’ın füzelerinin peşinden giderek sürdürmek ve bu tabloda hem Amerika’yı hem “öyleyse sen de Afrin’den çık” kartını gösteren Rusya’yı idare etmek kolay değil. Velevki olay fazla yayılmadı ve şimdilik net tavır almadan bu dalga atlatıldı ama yine de Afrin “dopinginin” önemli bir kısmının şimdiden heba olduğu, etkisinin zayıfladığı söylenebilir. Suriye’de yapılacak yeni hamlelerle yeni avantajlar yaratmak için de zeminin artık daha elverişli olmayacağı ortada. Esad’ın kalkanı veya ABD’nin inzibatı olma arasındaki sıkışma riski sürdükçe, buradan “milli heyecan” üretmek zor. Bölgenin yeni bir dünya savaşına kapı aralayacak kadar ısınması, piyasaları rahatlatmak için açıklanan “teşvik paketinin” bütün havasını bozdu, gündemden düşürdü. Sürekli inkâr edilen ama asla gündemden kalkmasına izin verilmeyen erken seçim olasılığının iş çevreleri ve bürokrasi üzerindeki baskısı da artık taşınmaz hale gelmiş durumda. Cumhurbaşkanı’nın canlı yayında ekonomi bakanı ve bürokratlarını suçlaması, danışmanının bakanlara “İngiliz beslemesi” diyecek kadar ileri gitmesi, Erdoğan’ı ekonomik sorunlardan azade tutacak kayıkçı kavgası sınırını çoktan aştı. Bütün bunlara, sorunları kalıcı biçimde çözecek adımlar atmak yerine gaza basmanın tercih edilmesini ve beş yılda iki katına çıkan doların “mantıksız” biçimde yükseldiğinin iddia edilebilmesini de ekleyelim. “Çıkıp yeniden yazmaya başlayan” Ahmet Şık’ın dünkü haberinden öğrendiğimiz üzere, hükümetin İçişleri Bakanı kendi emrindeki polisler tarafından dinlenmiş. Bu operasyonun arkasında da hükümetin başka bakanının olduğu iddia ediliyor. Açılan soruşturmada ifade veren Emniyet görevlileri de, “metal yorgunluğu” nedeniyle görevden alınan belediye başkanlarının yerine atanacaklarla ilgili araştırma yaparken “sehven” bu dinlemenin olduğunu söylüyorlar. Haberin kendisi yeterince vahim ama gerekçesi olarak ortaya konulan hatanın anlattığı durum daha da vahim. Yeni bir rejim inşa etmeye soyunmuş olanlar, büyükşehir belediye başkanlığına atayacakları isimlerin güvenilirliğini polise “dinleterek” öğrenmek zorunda kalacak kadar güvensiz. Bu tablo, iktidarın “metal yorgunluğu” ile açıklanamayacak karmaşıklıkta bir güven ve kadro sorunuyla karşı karşıya olduğunu gösteriyor. AKP’nin ikinci seçim yasası paketi yerine cumhurbaşkanlığı sistemi için gerekli uyum yasalarını hazırlamayı öne aldığı yolundaki haber de, dün Cumhuriyet’te yer aldı. Emine Kaplan’ın haberine göre, talimat doğrudan Cumhurbaşkanı Erdoğan’dan. Belki de, “metal yorgunluğu” yanında “dişli uyumsuzluğu” konusunda da adımlar atma ihtiyacı duyan Erdoğan, “patron kim” konusunu açıklığa kavuşturma niyetinde. Bu hazırlıklara, uzun zamandır konuşulan kabine revizyonunun da eklenmesi güçlü bir olasılık. Özetle; iktidar için “cumhur ittifakı”, avantajları garantiye alan seçim yasası, “muhalefetsiz” Afrin hamlesi, ekonomiyi ısıtacak teşvik paketi ve medyanın iyice sorunsuz hale getirilmesi gibi hızlı bir seri tamamlamış olmasına rağmen evdeki hesap yine çarşıya uymuyor.