Uzmanlara göre evlilik için kadınlarda 20'li yaşın ortaları, erkeklerde 30'lu yaşların başı ideal. Evlenme gibi boşanmada da kritik eşikler var. 10'uncu yılda boşanmalar artıyor. 10'uncu yılı devirenler için boşanma riski azalıyor.Türkiye’de en önemli boşanma sebeplerinden birinin erken yaşta yapılan evlilikler olduğunu söyleyen evlilik terapisti Armağan Samancı uyarıyor: “Mutlu bir evlilik için belli bir olgunluğa erişmek şart. Evlilik için kadınlarda 20’li yaşların ortaları, erkeklerde 30’lu yaşların başı ideal.”Bağcılar Eğitim ve Araştırma Hastanesi Evlilik Danışma Merkezi Sorumlusu, Psikiyatri Klinik Şefi Doç. Dr. Armağan Samancı anlattı.Kadınlar evlilikten ne bekler? Kadınlar için ilişkinin zenginliği duygusallıkta gizli. Kadınlar kendilerine duygusallık ve güven sağlayacak, neşeli bir ilişki peşinde koşuyor. Erkekler bunu sağlayamadığı zaman, otomatik olarak bir çatışma başlıyor. Batıda kadınlar bu eksikliği başka ilişkilerde arayarak kapatmaya çalışıyor; ülkemizde ise kadınlar eşini duygusal bir beklenti içine sokuyor. Böyle olunca da duygusal çatışmalar başlıyor. Kadınlar elmas bir yüzük değil, kocasının kendisini düşündüğünü hissetmek istiyor. Bu kadınların doğasında olan bir şey. Zaten çapkınların en büyük yetileri, kadınlara kendilerini kraliçe gibi hissettirmeleri!Bu çatışmalar zamanla artar mı?Evlilikteki çatışmaların ilk sinyalleri, daha evliliğin başlarında ortaya çıkabilir. Evliliğin ilk günlerinde birbirine hoşgörüyle yaklaşan çiftler ilerleyen zamanda birbirlerinin hatalarını görmeye başlar. Başlangıçta eşler bu hataları, birbirlerini inciteceklerini düşünerek söylemekten kaçınırlar. Zamanla hatalar birikir ve eşler bir gün patlama noktasına gelir. Yani evlilikteki problemler bir günde oluşmaz. Yavaş yavaş birikmeye başlar ve kritik bir eşiği aşınca çatışma iyice ortaya çıkar. Genellikle bu problemler de net ortaya konmaz; ‘Evliliktir, geçer’ gibi bir yaklaşım içine girilir. Ancak zaman onların aleyhlerine işler. Bu yüzden problem olduğu noktada paylaşılmalı, paylaşırken de şu nokta göz önünde bulundurulmalı: Bazı problemler çözülebilir, bazıları da çözülemez. Önemli olan çözülebilecek olanlar üzerinde yoğunlaşıp, diğerlerini bırakmak. Aksi halde ilişkiden geriye bir şey kalmaz. Hem kadın hem erkek cephesinde en çok şikâyet edilen şey evlendikten sonra unutulmak. Duygusal olarak eşlerinin gözünde bir numara olmak çok önemli. Birçok kişi ‘Eşim çok çalışıyor, onun için bana zaman ayıramıyor’ gibi gerekçelerle kendini kandırabilir. Ama bir noktadan sonra bu güveni sarsacak bir şey olduğu zaman otomatik olarak ilişkiyi sorgular.Evlilik aşkı öldürür mü?İnsanlar evlenmeden duygusal anlamda çok daha yoğun şeyler yaşayabiliyor. Çünkü özellikle flört dönemlerinde aşk, insanların hafta sonunda yaşadıkları, yaşam sorumluluklarının çok fazla olmadığı bir şeydir. Onun için öğrenciler daha kolay aşık olurlar. Çünkü günlük yaşamın sıkıntıları, sorumlulukları, bir sürü problemi onlardan uzaktır. Bugün evlilikle düşman bir sosyal içerikte yaşıyoruz. Çiftlerin ev tutmasından eşya taksitine girmesine kadar her şeyi problem. İlişkiyi rahatlatan bir yaşam tarzına sahip değiliz. Bu nedenle ilişkiler hızla yıpranabiliyor. Özellikle evlendikten sonra bireyler yaşamlarını hep şunu yapalım, bunu yapalım, şöyle olsun üzerine kurdukları ve bu sıkıntıları yaşadıkları için ilişki ve aşk tükenebiliyor.Farklı beğenilerin olması evlilikte sorun yaratır mı?Farklı zevklerin olması son derece normal. Erkek ya da kadının evlendikten sonra bireysel kimliğini kaybetmemesi lazım. Ancak bu, kadının her hafta sonu annesine, eşinin de arkadaşlarıyla futbola gitmesi anlamına gelmemeli. Elbette bu ayrışma belli bir ölçüde gerekli. Ama bu zaman dilimi, eşiyle yaptıklarının yanında küçük bir alan tutmalı. Çünkü fiziksel ayrılık ne kadar artarsa ilişkideki ayrılık da o kadar fazlalaşır, bir zaman sonra iki insan birbirine yabancılaşır. Hobiler, beğeniler konusunda her zaman ortalama bulunamaz belki ama bazen birinin bazen diğerinin isteği yerine getirilmeye çalışılmalı. Çocuk kararı ne zaman verilmeli?Evlenir evlenmez çocuk yapmak büyük hata. Ailelerin etkisi altında kalarak kesinlikle hemen böyle bir karar alınmamalı. Çünkü evliliğin ilk yıllarındaki enerji daha sonraki yıllar için gerekli. Çiftlerin aynı evi paylaşması, uyum süreci biraz zaman alır. Evlenen çiftlerin farklı uyku saatleri, farklı yeme, tuvalet alışkanlıkları, farklı zevkleri, farklı tepki seviyeleri olabilir. Bireylerin ilişkilerinde kendilerini yaşamasına fırsat bırakmadan, uyum sorunu aşılmadan çocuk sahibi olmak evlilikten enerji çekilmesine yol açar. Birbirlerini yeterince tanımadan, sevgilerini çoğaltmadan eve bir çocuk gelirse, evlilikteki uyum sorunu daha ileri bir zamana atılmış olur. Ya da eksik kalmış şekilde devam eder. Bu da ilerisi için potansiyel risk demektir.İdeal zaman nedir?En azından ilk birkaç senenin geçmesi önemli. Bu çocuk için de iyi bir karar olur. Çünkü çocuk da kendisi için duygusal anlamda güven duyacağı bir ortam arar. Çocuk sahibi olma aşamasında bireylerin gözden geçirmeleri gereken en önemli noktalardan biri anne -babalığa hazır olup olmadıklarıdır. Duygusal olgunluğa ulaşamamış kişiler, kendi isteklerinin karşılanması önceliğinden taviz vermeyenler anne-baba rolünde başarısız olur. Çiftlerin değişecek yaşam tarzına hazırlıkla olması da gerekli. Çünkü çocuk, eşlerin kendilerine ayırdıkları zamanın önemli bir kısmını alır. Özellikle bebeklik döneminde uykusuz geceler, bebeğin hastalığı yüzünden yapılan programların ertelenmesi, çocuğun ilgi beklemesi gibi birçok faktör yüzünden yaşam biçimi değişir. İşte tüm bunlar göz önünde bulundurulmalı. Batı ülkelerinde kadınlar genellikle güven duymadıkları ilişkilerde çocuk yapmıyorlar. Ancak bizim ülkemizdeki evlilikler bireylerin evliliğinden çok ailelerin evliliğidir. Aileler de ilişkide ‘Çocuk olsun’ fikrini çok empoze ettikleri için maalesef erken çocuk sahibi olunuyor. Çocuk baskısına karşı çiftlerin ailelerine şunu hissettirmeleri lazım: ‘Bizim yuvamız bir kale. Ve kapıdan ancak biz izin verirsek girebilirsiniz.’ Böyle bir duygu yaratılırsa aileler de kendilerini geri tutarlar. Ama ilişkiniz güçsüzse, kaleyi fethetmek daha kolaydır. Evlilikte güvenin rolü nedir?Evlendiğiniz kişi güvenilir biri değilse, onu ne kadar severseniz sevin evliliğinizin bitme ihtimali çok yüksek. İlişkilerine bağımsızlaşmış, kimsenin hakkını çalmadan ve bozmadan yaşam tarzı sürmeye çalışan, zor anda kolayı seçmeyen ve geçmişte güven sorunu nedeniyle işinde, ilişkilerinde problem yaşamayanlar güvenilir insan profilini oluşturur. Eğer eşiniz geçmiş ilişkilerinde, işinde problem yaşıyor ve başkalarının hakkını gasp ederek bir hayat sürüyorsa, bilin ki aynı şeyleri sizin için de yapacak. Evlilik için ideal yaş var mı?En önemli boşanma sebeplerinden biri çok erken yaşta evlilik. Bu nedenle belli bir olgunluğa erişmek mutlu bir evlilik için şart. Kadınlarda 20’li yaşların ortaları, erkeklerde 30’lu yaşların başı ideal. 20’li yaşlardan önce yapılan evliliklerin çok sağlıklı olması mümkün değil. Çünkü bireyselleşme henüz kazanılmamış durumda. Bireyselleşmeden, kişinin duygusal ve finansal yaşamını tek başına devam ettirmesini anlıyoruz.Ailenin müdahalesi evlilikte nasıl sorunlar yaratıyor?Türkiye’de çiftler evlendiklerinde aileleriyle de evleniyorlar. Ailelerde de sorunlu insanlar her zaman olabiliyor. Toplumda kişilik problemleri olanların oranı yüzde 10’a yakın. Ve bu karşınıza kayınvalideniz, görümceniz veya kayınpederiniz olarak çıkabilir. Maalesef bu insanlara karşı kazanmak da çok zor. Aslında ailede en büyük problem kayınvalide ve görümce.Neden böyle?Çünkü direkt olarak ailenin içine girebiliyorlar. Özellikle kayınvalide çocuğundan ayrılamayıp ilişkiyi de kendi ailesinin bir uydusu haline getirmeye çalışabiliyor. Genellikle ülkemizde gelinlerin yaptığı en büyük hata, kayınvalidelerini anneleri gibi kabul etmeye çalışmaları. Hiç sorun yaşanmaması için çok iyi davranma yolunu seçiyorlar. Fakat bir, o sizin anneniz değil; iki, bazı insanlara karşı çok iyi davranmak ille de onların size iyi davranacağı anlamına gelmiyor. Evli çiftlere önerim aileleriyle hep belli bir mesafeyi korusunlar. Bu mesafenin tutulması için de size eşinizin yardım etmesi gerekiyor. Tabii bu mesafeyi evlenmeden önce, ya da evliliğin ilk yıllarında oluşturmanız gerekiyor. Düzen başta oluşmamışsa zaten işler birbirine giriyor; çatışmalar başlıyor. Görümcelere gelince... Genellikle sorun erkeklerin evlenmemiş kız kardeşleri yüzünden çıkıyor. Aslında evlenmeyen bir grup da hızla artıyor. Ya da evlenen ablalar, kız kardeşler boşanıp aileye geri dönüyor. Bu guruptakiler yaşadıkları sıkıntılar yüzünden, koruyucu-kollayıcı bir ilişki istiyorlar. Bu insan da genelde ağabey ya da erkek kardeş oluyor. Bu durumda da görümceyle bir şekilde rekabet ortaya çıkıyor. Türkiye’de dikkati en çok çeken konu kayınvalidelerdir ama bir o kadar önemli bir konu da görümcelerdir. Eğer görümceler problemli bir kayınvalideyle müttefik oluşturursa, daha da büyük bir problem ortaya çıkar. Evlenen kadının kazanması da neredeyse imkansız hale gelir.Eşlere düşen görev ne olmalı?Objektif olmalılar ve kendi ilişkilerine yoğunlaşmalılar. Eskiden evlenenler kayınvalideleriyle birlikte yaşıyorlardı. Şimdi böyle bir şeyi hiçbirimiz istemiyoruz. Zaten boşanma profillerine baktığımız zaman, boşanmanın ana nedenlerinden birinin aile apartmanlarındaki yaşam olduğunu görüyoruz. Çünkü aile apartmanlarında kırsal kesim gelenekleri ve şehir kültürü birlikte. İki arada bir derede kalmış bir yapı boşanmaya kadar gidecek bir sürü problemi de doğurabiliyor. Bu arada ailelere düşen görevler de var. Günümüzde, özellikle maddi anlamda bir ilişkinin ayakta kalması çok zor. Bu nedenle ailelerin çocuklarını desteklemesi gerekiyor. Ama bu yardım bir tahakküm ilişkisi şeklinde olmamalı. Boşanmalar artıyor mu?Evet. Eskinin kavramı bir yastıkta kocamaktı. Bu, birçok sorunun öyle ya da böyle çözülmesini sağlıyordu. Şimdi insanlar bir yastıkta kocamak için evlenmiyorlar. İnsanlar daha iyi için evleniyor. Evlilik de daha iyiyi getirmediği zaman ‘Ben niye evliyim’, ‘Evliliğim devam etmeli mi?’ diye sorgulamaya gidiyorlar. Boşanma için kritik dönemler var mı?Evet. Mesela 10’uncu yılda boşanma oranları yükseliyor. Ama 10 yıl aşılınca boşanma ihtimali düşüyor. 10 yıllık evliliklerde geçmişteki problemlerin birikimi etkili oluyor. Bu süreç genellikle 35 -40’lı yaşlara denk düşüyor. Tam bu dönemde çocuklar artık büyümüştür, bireyler maddi açıdan bir yere gelmiştir. Ve artık ileride çok fazla bir şey yapmak için fırsatın olmadığı düşünülüyordur. Çiftler birden bire ‘Ben ne yaşıyorum, mutlu muyum, değil miyim?’ çizgisine girebiliyor. Bu noktaya gelmemek için ilişkinin hep başından itibaren sorgulanması gerekiyor. İlişki maddi zorluklar, çocuklar gibi gerekçelerle kasırgaya tutulmuş şekilde gitmemeli.