'Evlilik, güzel şeymiş'

'Evlilik, güzel şeymiş'
"Binbir Gece"nin oyuncularından Ceyda Düvenci, şu sıralar hayatının en mutlu, en keyifli günlerini yaşıyor. Onu bu kadar heyecanlandıran şey, sadece işadamı Engin Akgün ile hayatını birleştirmesi değil. Ünlü oyuncu, aynı zamanda dizi çekimleri, tiyatro projesi ve oyunculuk yüksek lisansı nedeniyle de hayatının en hareketli dönemini yaşıyor.Bir yanda evlilik telaşı, diğer yanda dizi ve tiyatro... Sizin için epey yoğun bir dönem olmalı... - Özel hayatımda bir değişim dönemi yaşıyorum tabiî. Yeni, paylaşımlı bir hayata geçiş var. Bu, benim için gerçekten çok büyük mutluluk. Diğer yandan, iş hayatım zaten uzun zamandır çok keyif aldığım bir çizgide ilerliyor, "Binbir Gece"nin iyi gidiyor olması ve bu projede yer almak beni çok sevindiriyor. Yüksek lisansımın bitmesine az kaldı, bu sene tez hazırlayacağım. Şimdi bir de dostlarımla tiyatro yapmanın heyecanı var. Sinan Tuzcu’nun yazdığı, Dolunay Soysert, Beste Bereket ve henüz kesinleşmeyen iki de erkek oyuncunun yer alacağı bir kadro ile tiyatro projemiz var. Galiba, ömrümün en mutlu yıllarından birini yaşıyorum. 31 yaşındayım ve her şey çok güzel! Nasıl bir ruh hâli içindesiniz? Aceleci, sakin, heyecanlı, endişeli... - Tabiî ki bir telaş var; ama çok tatlı bir telaş. Onun dışında, ruhum çok dingin ve çok mutlu. Yorgunum; ama hissetmiyorum. Geceleri geç yatıp, sabah 08.00’de çok dinç uyanıyorum. Çok güzel bir döneme girdiğimi hissediyorum. Günümüzde, evlilik çok zor alınan bir karar, insan iki kere düşünüyor; ama siz bir ay içinde evlenmeye karar verdiniz. Onun doğru insan olduğunu nasıl anladınız? - Bu, biraz da kendiliğinden gelişen bir süreç oldu. Engin, benim aslında 7 senelik arkadaşım. Bir akrabamın çok yakın tanıdığı. Dolayısıyla her şeyini bildiğim biri. Üstelik 7 sene önce, biz ilk tanıştığımız gün benimle evlenmeyi kafasına koymuş! O gün ailesine gidip "Ben Ceyda ile evleneceğim, bu ne zaman olur bilmiyorum ama siz bunu bilin" demiş. Ben bunu bilmiyordum, nişanlandıktan sonra anneannesi anlattı. Bu kadar zaman bekledikten sonra yapılan evlilik teklifi de çok özel olmalı... - Engin’le biz hiç flört etmedik zaten. Engin bana gelip 7 Haziran’da, "Tam 7 senedir seni seviyorum, seninle yaşlanmak istiyorum, seni bekledim ve doğru zamanın bu olduğunu düşünüyorum, senin için doğru adam olduğuma, bizim doğru bir çift olacağımıza inanıyorum. Ben seni çok mutlu edeceğimi biliyorum; çünkü seni çok iyi tanıyorum" dedi. O kadar güzel bir evlenme teklifiydi ki... Onu çok iyi tanıdığımı da düşünürsek, "Hayır" demek çok büyük aptallık olurdu. İlk gün yüzüğümü parmağıma taktım, bir ay sonra da aile arası istenme ve nişan oldu. Daha önce başınızdan bir kez evlilik geçti. Uzun süreli bir de beraberliğiniz oldu, herkes evleneceksiniz gözüyle bakarken ayrıldınız. Bu kez "acaba" diye düşündüğünüz olmadı mı hiç? - Doğru mu diye hiç düşünmedim, acaba mı diye bir soru hiç aklıma gelmedi. Benim için, hayatımı paylaşırken işime müdahale eden bir adam olmaması, bana, işime ve hayatıma saygı duyması, beni çok sevmesi önemli. Şu anda çok fit görünüyorsunuz. Düğün öncesi bir diyet ya da özel bir beslenme programı uyguladınız mı? - Evet, düğün öncesi 15 günlük bir diyete girdim. Aslında vücudum kötü durumda değil; ama mümkün olduğunca incelmek için "yağsız ve mayasız diyeti" yapıyorum. Mayalı ürünler tüketmiyorum, zeytinyağı da dâhil olmak üzere hiçbir yağ kullanmıyorum. Neredeyse 6 senedir diyetlerle ilgileniyorum. Artık düzene oturttum kilomu. İki senedir Ender Saraç ile çalışıyorum. Onunla çalışmaya başladıktan sonra öğrendiğim bir şey var; kendi vücudunu tanıdıktan sonra, herkes kendi beslenme biçimini oluşturabilir. Evliliğin bir zamanı, bir yaş aralığı var mı sizce? - Hayat bu... Olması gerekenler, olması gerektiği zaman oluyor! Spiritüalizm, new age, çekim yasası gibi öğretilere ve inanışlara eğiliminiz var mı? - Evet, çok severim. Kuantum fiziği üzerinden çekim yasasına inanırım.Bunun dışında, inancım da yüksektir, çok dua ederim. Gerçekten gönülden istediğim her şey olmuştur. Neye inanırsam o oluyor. En son işaret de şu olmuştu; mayıs ayında bir köşe yazarının yazısında "Erkek dediğin böyle olur" diye bir yazı okumuştum. Onu alıp buzdolabıma yapıştırdım ve bütün mayıs ayı boyunca onu okudum. Bir ay sonra Engin çıktı karşıma... (Elele)