Evrensel: Bugün Cumhuriyet gazetesini savunmak, Cumhuriyet'i savunmaktan çok daha fazlasıdır

Evrensel: Bugün Cumhuriyet gazetesini savunmak, Cumhuriyet'i savunmaktan çok daha fazlasıdır

Evrensel Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Fatih Polat, Cumhuriyet gazetesinin yöneticileri ve yazarlarına yönelik operasyon düzenlenmesiyle ilgili olarak "Musul macerası, Erdoğan’a başkanlığın yolunu açacak bir manivela olarak görülürken, bu savaş sürecinin dolaylı sonucu olarak içeride de aykırı ses olarak görülen tüm basın kurumları tek tek susturuluyor" dedi. "Tam da bu nedenle bugün Cumhuriyet gazetesini savunmak, Cumhuriyet’i savunmaktan çok daha fazlasıdır. Basın özgürlüğünü savunmaktan da daha fazlasıdır" diyen Polat, "Bugün Cumhuriyet’i savunmak, neredeyse tamamen tasfiye edilen demokrasiyi savunmaktır, bu ülkenin geleceğini savunmaktır" ifadesini kullandı.

Fatih Polat'ın "Cumhuriyet’i savunmaktan daha fazlası" başlığıyla yayımlanan (2 Kasım 2016) yazısı şöyle:

Dergi, ajans ve gazetelerin kanun hükmünde kararname ile kapatılması, bilim insanlarının ihraç edilmesi, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanları Gültan Kışanak ve Fırat Anlı ile KJA Dönem Sözcüsü Ayla Akat Ata’nın tutuklanmasının ardından Cumhuriyet gazetesinin yönetici ve yazarlarının gözaltına alındığı bir haftaya uyandık.

Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Numan Kurtulmuş’un ‘Cumhuriyet gazetesinin yazar kadrosuna değil’, ‘tüzel kişiliğe dönük bir soruşturma’ yürütüldüğünü öne sürmesi ise, sadece Cumhuriyet gazetesiyle değil, gazetenin okurlarıyla ve genel olarak  gazeteci camiasıyla dalga geçmek anlamına geliyor. Gazetenin Genel Yayın Yönetmeni ve yazarlarının gözaltına alındığı bir operasyonu bu biçimde gerekçelendirmenin başka bir açıklaması olamaz. Ağır bir hukuksuzluğa imza atıyorlar ve sonra da yapılan işi meşru göstermek adına yaptıkları açıklamada insanların zeka düzeyleriyle bile dalga geçiyorlar. Görüldüğü gibi iktidarın tutumunun ne olduğu açık. Bu noktada artık önemli olan bizim tarafın tutumunun ne olacağıdır.  İktidar, olağanüstü hale dayalı olarak çıkardığı kanun hükmünde kararnamelerle Türkiye’de bir dikta sürecini giderek derinleştiriyor. Musul macerası, Erdoğan’a başkanlığın yolunu açacak bir manivela olarak görülürken, bu savaş sürecinin dolaylı sonucu olarak içeride de aykırı ses olarak görülen tüm basın kurumları tek tek susturuluyor. 

Tam da bu nedenle bugün Cumhuriyet gazetesini savunmak, Cumhuriyet’i savunmaktan çok daha fazlasıdır. Basın özgürlüğünü savunmaktan da daha fazlasıdır.  Bugün Cumhuriyet’i savunmak, neredeyse tamamen tasfiye edilen demokrasiyi savunmaktır, bu ülkenin geleceğini savunmaktır. Bu adımı atanların karşılarında caydırıcı bir tepki görmedikleri durumda pervasızlıklarını, daha önce pek çok basın kurumuna yaptıkları gibi gazeteye kayyım atamaya kadar götürmeleri kimseyi şaşırtmasın.  İktidara yakın operasyonel sosyal medya hesaplarından Cumhuriyet’ten sonra sıranın Evrensel ve Birgün’e geleceğine dair paylaşımlar yapılıyor. Beklemediğimiz gelişmeler değil bunlar.  Cumhuriyet’in savunulması konusunda gösterilecek olan kararlı tutum bundan sonra sırada olan diğer hamleler açısından da barikat olma görevi görecektir.  Türkiye’de demokrasi mücadelesi sürdürürken yalnız olmadığımızı hatırlatmak açısından somut bir gelişmeyi de bu arada paylaşmak istiyorum.

Geçtiğimiz cumartesi günü Londra’da SPOT (Solidarity With The People Of Turkey/ Türkiye Halklarıyla Dayanışma) tarafından düzenlenen ve Türkiye’deki demokrasi sorunlarının tartışıldığı konferans bu açıdan umut verici bir örnekti.  Türkiye’deki Gezi eylemleri sürecine paralel olarak İngiltere’de 2013 yılında kurulmuş olan SPOT şu yapılar tarafından oluşturuldu: Türk ve Kürt Dayanışma Derneği (DAYMER), Savaş Karşıtı Koalisyon, Irkçılığa Karşı Ayağa Kalk, Küba Dayanışma Kampanyası, Tamil Dayanışma Kampanyası, Ulusal İşyeri Temsilciler Ağı.  SPOT’a 5.8 milyon üyeye sahip olan İngiltere Sendikalar Konfederasyonu da destek veriyor. 31 bin üyesi olan Ulusal Gazeteciler Sendikası (NUJ), 80 bin üyeli Demiryolu İşçileri Sendikası (RMT), 400 bin üyeli Ulusal Öğretmenler Sendikası (NUT), 200 bin üyeli Kamu Emekçileri Sendikası (PCS), 115 bin üyeli Üniversite ve Kolej Öğretmenleri Sendikası (UCU), İngiltere Sendikalar Konfederasyonunun çatısı altındaki sendikalar.

Türkiye’den Aydın Çubukçu, Fehim Taştekin ile birlikte konuşmacı olarak katıldığımız konferansa Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı da video mesajı ile katıldı. Konferansta Uluslararası PEN adına da Gazeteci Ege Dündar konuştu. Konferansın bizden önceki bölümünde NUT, PCS, RMT ve TUC sendikası temsilcilerinin  yalnız olmadıklarını belirttikleri Türkiye halkları ile dayanışmayı daha da güçlendireceklerini vurgulamaları önemliydi.

Yani demokrasi mücadelesi verirken böyle enternasyonalist dayanaklara da sahibiz. Aynı biçimde Türkiye’de 23 Ekim günü gerçekleştirilen Demokrasi İçin Birlik buluşması da, Türkiye’de demokrasi mücadelesi bakımından önemli bir dayanak noktasını oluşturuyor. Ağır bir saldırı altında olduğumuz gerçek. Ama direnç mevzilerine de sahibiz.  Bu direnç mevzilerimize de dayanarak Cumhuriyet gazetesini yedirmemeyi başarmak, ayaklar altına alınmış olan demokrasinin yeniden ayağa kaldırılması için de ciddi bir adım atmayı başarmış olmak anlamına gelecektir.