Ey kanser, geldiğin için teşekkürler

14 Şubat Sevgililer Günü’nde kanser olduğunu öğrenen Jülide Yavan, eski yaşam şeklini bıraktı. Artık başkaları değil kendisi için yaşıyor ve bunu anlamasını sağladığı için kansere teşekkür ediyor. Jülide Yavan (40), kansere iki yıl önce yakalanmış. TRT’de program yapımcısı olan Yavan, neredeyse kansere şükrediyor. Bir memesi alınan ve vücut dokularından yeni bir meme yapılan Yavan, kanser sayesinde hayatı adeta yeniden keşfetmiş. Kendi ameliyatını kayda alan Yavan, eskiden başkaları için yaşadığını söyleyerek, “Şimdi kendim için yaşıyorum. Yaşadığım her dakikanın ne kadar önemli olduğunu öğrendim. Hastalığı kabul etmek ve onunla yaşayabilmek çok önemli” diyor. Ailenizde meme kanseri olan var mı? Ailede genetik olarak ilk defa kanser bende çıktı. 40 yıl düşünsem kansere yakalanacağım aklımın ucundan geçmezdi. Çünkü çok az et yerim, yemeklerde çok az yağ kullanırım. Bütün bunlara rağmen ben kanser olacağımı hissettim. Kanseri mi hissettiniz? Evet… Adet periyodumun bittiği gündü. Duş alıyordum. Mememde elime gelen bir kitle hissettim. O gün, “Ben kanserim” dedim. O gece çok ağladım. Sabaha kadar uyumadım. Eşime kanser olduğumu hissettiğimi söyledim. O sabah uyandığımda yastığım sırılsıklamdı.12 denilen yerde, yani meme ucunun tam altındaydı kitle. Anlaşılması mümkün değildi. Ödemiyle birlikte dört santimlik bir ur çıktı. Kanser sizi bulduğu için mi ağladınız? Hayır. Niye benim başıma geldi diye değil, bunu anneme nasıl söyleyeceğim diye ağladım. Sabaha kadar bunun planını yaptım. Öleceğimi düşünüyordum. Hayatımı düzenleyip sonra öleyim diye düşünüyordum. Ertesi gün ne yaptınız? Meme cerrahı olan Prof. Dr. Vahit Özmen’i aradım. Bir hafta sonraya randevu aldım. Çünkü hormonlarımın yerine oturması gerekiyordu. Bir hafta sonra sevgililer günüydü. Yani 14 Şubat 2007... Psikolojik bir savunma aracı olarak belki de o gün süslendim hastaneye giderken. Doktorumla önce Jülide hanım, Vahit bey diye konuşuyorduk. Muayeneden sonra doktorum, ‘Jülideciğim’ diye hitap etti. “Endişelenecek bir şey yok. Bazı tahliler yapacağız” dedi. Hayır, endişelenecek bir şey vardı. O an içime o ateş düştü. Mamografim çekildikten sonra Kanyon’a alışveriş merkezinin alt katındaki pahallı bir mağazadan 300 YTL civarında kozmetik malzemesi aldım. O kadar kozmetiği ne yapacağımı da bilmiyordum. Satış danışmanı karamsar olduğumu görmüş olacak ki, “Aman boşverin dünyanın sonu mu? Niye bu kadar karamsarsınız” dedi. Ben de ona, “Çünkü kanserim” dedim. Çocuğun suratını hayatım boyunca unutmayacağım. Muhtemelen o da beni unutmayacak. Kanseri telaffuz ettikten sonra rahatladım. Kansere yakalanma nedeniniz ne? Doktorlar radyasyon olduğunu düşünüyor. Kanserle hayatınızda ne değişti? Birdenbire amaçlarım çoğaldı, hayatım renklendi. Belki Tanrı bana, başka şeyleri görebileyim diye bu hastalığı verdi. Her şeye ağlamamak lazım. Bu hastalığı kabul ediyorum ve bununla yaşayacağım diyebilmeli insan. Eşinize durumu anlattınız mı? Aslında eşim o hafta Finlandiya’ya gidecekti. Hatta benim amacım o Finlandiya’dayken ameliyat işini bitirmekti. Eşim 30 yaşındayken bir kalp ameliyatı geçirmişti. Aradan 10 yıl geçince, üstelik de aynı tarihte bu sefer ben kanser olmuştum. Eşim 9 Mart’ta kalp ameliyatı olmuştu. Benim tedavimin başlama günü de 9 Mart’tır. Eşime haberi vermek için onunla Fener’de bir meyhaneye gittik. Sırtımı şömineye verdim. Karşıma denizi ve kayıkları aldım. Eşim karşıma oturdu. Yemek geldi. Değişik bir ruh halindeydik. Ona, “Ben kanserim” dedim. Çok kötü oldu, “Bu haksızlık” dedi. Sırayla sevdiklerime anlattım. Ama anneme dört ay sonra söyleyebildim. Çünkü ablamı 40 yaşında beyin ödeminden kaybetmiştik ve çok acı çekmişti. Kanser size neler öğretti? Kanserdim... Kelimeleri çürütmenin anlamı yoktu. Bu hastalığı kabul ederek yaşadım. Başka türlü yaşanmaz. Şu anda şükrediyorum. Bu hastalıkla birlikte hayata bakışınız değişiyor. Hayatı kimsenin bırakıp gitmeye niyeti yok. Benim de niyetim yoktu. Hayatı güzelleştirerek yaşadım. Beklentilerimi azalttım. Gerektiğinde insanları hayatımdan çıkardım. Eskiden başkalarını mutlu etmek için yaşıyormuşum. Eşim mutlu olacak, sevdiklerim mutlu olacak diye çırpınıyormuşum. Oysa şimdi kendim için yaşıyorum. Neredeyse bu hastalığı yaşadığım için Tanrı’ya şükredecek duruma geldim. Çünkü farkındalıklarım arttı. Bildiğimi sandığım şeyleri öğrendim, baktığım şeyleri gördüm. Çinlilerin yazdığı, ‘Hastalıkların dili” diye bir kitap var. Meme anneliği simgeliyor, aynı zamanda besleme organı. Meme kanseri olan kadınlar hep verici kadınlardır. “Yeter artık ben de varım” noktasında çıkıyor kanser. Bu hastalık bana benim var olduğumu öğretti. Bu yüzden kansere teşekkür ediyorum. Her günümü dolu dolu yaşamak istiyorum. Artık hayata çok farklı bakıyorum. Her günüm, her dakikam kıymetli. Bir gün içine birkaç aktivite sığdıramazsam kendimi mutsuz hissediyorum. Meme Sağlığı Derneği’nde yönetim kurulu üyesiyim. Bu hastalıkla kendimi fark ettim, kendim olan saygım, sevgim arttı. Neredeyse hastalığa şükrediyorum. Hayatı seviyorum ve bırakım gitmeye hiç niyetim yok. Kanserle savaşta nelere dikkat ettiniz? Bu konuyla ilgili olarak insanlarla konuşmak istemedim. Sadece genel geçer şeyler öğrendim. Ekibime çok güvendim, onlara teslim oldum. Doktorlarımı değiştirmeyi hiç düşünmedim. Kanserden erken ölümlerde doktor değiştirmenin payı büyük. Hastalıkta iletişim temel. Hekiminize güvenmelisiniz. . Hâlâ kanser riskiniz var mı? 25 yıl sonra da nüks edebilir. Meme kanserini hafife alıyor insanlar ama hafife alınmamalı. Kemik, dil, bağırsak, akciğer, yumurtalık gibi öldürücü kanserlere yol açıyor. Belki nüksetmeden başka bir nedenle ölürüm. Ben ölümden korkmuyorum. Bu dünyaya gelmek gibi gitmek de normal. ‘Sıfırdan bir memem oldu’ Ameliyat çok uzun sürdü mü? 8.5 saat sürdü. Estetik ve plastik cerrah da girdi. Hoca, “Meme başı ve deriyi koruyup içini boşaltacağız, sonra estetik yapacağız” demişti. Ama ameliyatın seyrinde bütün memenin alınması gerekti. Tamamen memem alındığı için deri de kalmadı. Haftada iki gün hastaneye gittim. Göğüs derisi büyütüldü. O dönemde enfeksiyon kaptım, küçük küçük operasyonlar yapıldı. Bir yıl sonra safra kesemde taş nedeniyle iltihaplanma oluşmuştu. Estetik cerrah ve cerrah birlikte ameliyata girdi. Geçen sene safra kesem alındı ve meme yapıldı. Sıfırdan bir memem oldu. Ama hâlâ meme başım yok. O da yapılacak. Meme yaptırmak sizin fikriniz miydi? Açıkçası olup olmaması umrumda değildi. Ama çok önemliymiş. Oradaki boşluk sizin için her an travma. Boşluk olunca sırt ağrısı, dengesizlik oluyor ve üşüyorsunuz. Memenizi hissediyor musunuz? Bir şey var ama diğer meme gibi uyarılma yok elbette. Hastalıkla birlikte çok kilo aldım. Bütün kanserlerde kilo veriliyor ama meme kanserinde alınıyor. Hastalığı ne hafife alın ne de abartın Julide Yavan kanserle savaşanlara ve yakınlarına şu önerilerde bulunuyor: Ziyaretler: Hastanızı sık sık ziyaret edin. Gidemezsiniz bile ona telefon edin. Bu onun için çok önemli, çünkü kendini değerli hissedecektir. Böyle bir şey, yaşama bağlanmak için tahmin edemeyeceğiniz kadar önemli. Ziyaretlerde yapılan konuşmalar: Lütfen doğal olun. Zorlamalar, mesaj kaygıları hastayı daha da gerecektir. Kaş yapayım derken göz çıkartabilirsiniz. Sürekli moral kelimesini kullanmayın. Mümkünse hiç... Çünkü o da durumun farkındadır. Daha fazla hastanızı sinirlendirebilirsiniz. O sormadıkça tavsiyede bulunmayın. Hastalığıyla ilgili soru sormayın… O konuşmak isterse zaten konuşur... Konuşmaları bırakın o yönlendirsin, siz değil. Bu da hastanın kendini değerli hissetmesini sağlayacaktır. Emin olun. Örneklemeler: Olumlu dahi olsa örnek vermeyin. Her hastalık farklı seyreder. Her hasta ve hastalığın her türü kendi içinde özeldir. Hastalığı hafife almayın ama abartmayın da.. Kısacası durumu kabullenin. Siz hasta yakınları durumu kabullenirseniz hastanız da durumunu kabullenip onunla yaşamayı öğrenmeye çalışacaktır. Doktor değiştirmek: Çok sık doktor değiştirmeyin. Hatta mümkünse hiç değiştirmeyin. Doktorlarınızla gönül bağı kurunu ya da gönül bağı kurabileceğiniz doktorları seçin ve en önemlisi doktorlarınıza teslim olun. Diğer öneri ve tavsiyelere kulak tıkayın. Kemoterapi: Ben ‘kemo’ya gitmeden önce evi iyice temizletip, en az iki odaya yatak yaptırıyordum. Bu kendimi iyi hissetmek için bir oyundu benim için. Farklı nevresimler, farklı bir oda. Birbirinin aynı olmayan günler gibi. Bir kandırmaca yani. ‘Kemoterapi sürerken yemeyin’ Sabah evden çıkmadan önce hafif bir kahvaltı (kibrik kutusu kadar beyaz peynir, üç zeytin, yiyebildiğiniz kadar yeşillik, maydonoz-nane, biber vs.) çay içip yarı aç hastane yolları. ‘Kemo’ sırasında birşey yemeyin. Bu, kusmanızı sağlamasa bile mide bulantısını artıracaktır. Canınız çok isterse Afrika’daki açları veya Irak’taki çocukları düşünün. Ben öyle yapmıştım. Eve döner dönmez doğru banyoya girin. Çünkü bir süre sonra halsizlikten vücudunuzu tam anlamıyla yıkayamıyorsunuz bile. Korkmayın bu normal. Su hem vücudunuzun elektriğini alacaktır, hem de kendinizi iyi hissetmenizi, arınmanızı sağlayacaktır. Daha sonra güzel renklerde, güzel desenli pijama veya geceliğinizi giyip hoooop yatağa. Lütfen bir şey yemeyin. Özellikle sevdiğiniz yemekleri... Ben iki kaşık yoğurtla (Ki zehirlenmelerde de yoğurt iyi gelir) iki dilim tuzsuz etimek yiyordum. Yarı yatar pozisyonda iki saat durduktan sonra yatıyordum. Üç gün bu şekilde beslenip, daha sonra ağır olmayan yemeklere geçtim. İyi tedavi için uzman ekip gerek Meme kanserini erken yakalamanın yolu nedir? Erken mamografi çektirmeye başlamaktır. 40 yaşında başlayalım diyoruz. Meme kanseri tanısı konulan kadınların meme kanseri cerrahi uzmanı, radyoloji uzmanı, meme kanseri medikal onkoloji uzmanı, patoloji uzmanı gibi sırf bu işle uğraşan bir ekip tarafından izlenmesi gerekir. Eğer patolog sırf memeyle uğraşıyorsa hastalığı atlama ihtimali çok az. Bizim gibi gelişmekte olan ülkelerde eğitimi ön plana alarak farkındalık oluşturmalı. Kadınlar, memelerindeki ağrısız kitlenin önemsiz olduğunu düşünmemeliler. Mesela bize meme kanseri şüphesiyle gelen kadınlara sorduğunuzda, “Acımadı ki geleyim” diyebiliyor. Meme kanseri tümörlerinin yüzde 95’i ağrı yapmıyor zaten. Büyüyüp göğüs duvarına yapıştığında ağrı oluşuyor. Batılı gibi yaşayanlarda meme kanseri daha fazla Geç evlenmek, geç doğurmak, bebeğini az emzirmek, hormonlu yiyecekleri fazla almak meme kanseri sıklığını artırıyor. Stres de bağışıklık sistemini çökerttiğinden kansere davetiye çıkarıyor İstanbul Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Vahit Özmen, batılı yaşam tarzının, yani geç evlenme, geç çocuk yapma, az emzirme, hormonlu yiyecekler yeme, fast-food alışkanlığı, obezite, stres gibi faktörlerin meme kanseri görülme sıklığını artırdığını belirtiyor. Yaşam şekli kanserde ne kadar önemli? 1992’de yapılan çalışmada meme kanseri oranı 100 binde 24 iken bugün 100 binde 50’ye çıkmış. Türkiye’deki 13 bin kayıtlı meme hastasının yüzde 20’si 40 yaşın altında. Yani kanser görülme yaşında da gençleşme var ve bu önemli bir raka m. Bu rakam Avrupa’da yüzde 5, Amerika’da yüzde 5. 5. Türkiye’de genç yaştaki kadınlarda da meme kanseri görülme oranı fazla. Neden? Çünkü batılı yaşam tarzı etkili. 40 yaş altındakiler bu yaşama daha çabuk uyuyorlar. Daha geç evleniyor, daha geç çocuk yapıyor, daha az emziriyor, daha erken adet görmeye başlıyorlar. İstanbul’da adet görme yaşı meme kanserli hastalar içinde 12.5. Doğu Anadolu’da 14. Erken adet görmeye başlamak demek östrojenle daha erken karşılaşmak demek. Belki 20 yıl sonra batının yaşam tarzına daha çok adapte olursak yaş yükselmiş olacak. Bu artışta çok sayıda faktör etkili olmasının yanında en önemli faktör batılı yaşam tarzının bizde de yerleşmeye başlaması. Hormonlu yiyecekler yenmesi, fast-food beslenme tarzı, kadınların çalışma yaşamına daha fazla dahil olmasıyla doğurganlığın ertelenmesi, emzirme süresinin kısalması, kanseri artırıyor. Stresin çok önemli rolü var kanserde. Özellikle kansere karşı bağışıklık sisteminde çökme yaratıyor ve oluşan kötü hücreleri yok edemiyor. Vücutta fazla yağ olması daha fazla östrojen depolanması demek. Östrojen de meme kanseri açısından risk. Şişmanlık demek yiyeceklerle daha fazla homon alınması demek. Çevre faktörleri önemli. Nükleer atıklar, kirli hava... Bunlar hücre dejenarasyonu yapıyor. Mitoz denilen küçük bölünmelere, anormal hücre oluşmasına neden oluyor. Dolayısıyla kanserin arttığını görüyoruz. Türkiye, gelişmiş ülkelerdeki kanser sıklığına yaklaşıyor. Amerika’da meme kanseri oranı 100 binde 150’dir. Türkiye’de 100 binde 50’ye ulaştığını gözlemliyoruz. Afrika’da 100 binde 20 civarında. Asya’da da oran böyle. Doğu ülkelerinde, gelişmekte olan ülkelerde de ciddi bir artış var. Mesela Dünya Sağlık Örgütü (WHO), 2010 yılında 1.5 milyon yeni meme kanserli kadının olacağını hesaplıyor. 2020 yılında bu sayının 2.5 milyona ulaşacağı belirtiliyor. Bu çok büyük bir rakam. Meme kanserinde tedavinin başarılı olması neye bağlı? Meme kanseri sıklığının fazla olmasının yanında artı tarafları var. Meme kanserli kadınlar çok uzun yaşayabiliyor. Meme kanserini, daha hızlı ilerleyen kanserlerden ayırmak gerekir. Hastalara önerim, sakın panik olmayın. Çünkü bu tedavi edilebilir bir hastalık. Tedavi şartı ise tümörü çok erken yakalamak.