Mehmet Şevket Eygi: Dondurma yalaya yalaya caddede yürüyor, böyle tesettür olur mu?

Mehmet Şevket Eygi: Dondurma yalaya yalaya caddede yürüyor, böyle tesettür olur mu?

Milli Gazete yazarı Mehmet Şevket Eygi gündeme ve gündelik yaşama ilişkin tepkilerini kaleme aldığı yazısında, tesettürlü kadınları sert bir dille eleştirerek "Karı tam bir rüküşlük heykeli. Alaca bulaca, rengarenk, ince topuklu ayakkabılar, gökkuşağının bütün renklerini aksettiren bir eşarp. Üstelik elinde bir dondurma külahı, yalaya yalaya caddede yürüyor. Bir elinde cep telefonu, bir elinde dondurma. Böyle tesettür olur mu?" ifadelerini kullandı.

Kadıköy'de Ahmet Atakan'ın ölümünün ardından gerçekleştirilen eylemlerdeki duvar yazılamalarına da yazısında yer veren Eygi, "Zulüm 1453’te başladı" yazılamasına ilişkin "Kadıköyde Kripto Geziciler bir duvara büyük bir yazıyla 'Zulüm 1453’te başladı' diye yazmışlar. Milyonlarca Müslüman bunu protesto etti mi?" dedi.

Milli Gazete yazarı Mehmet Şevket Eygi'nin 18 Eylül tarihinde Milli Gazete'de yayımlanan "Eyvahlar" başlıklı yazısı şöyle:

Karşınızdaki üniversiteli gence lütfen not alır mısınız diyorsunuz. Cep telefonunu çıkartıyor ve notunuzu cihaza kaydetmeye çabalıyor… Evyah!.. Delikanlının cebinde küçük bir not defteri ve kalem yok. Şifahî kültürlü…

Lise diplomalı biri size bir mektup yazmış, acizane yerine acizhane yazmış. Evyah eyvah!..

Yalan söyleyen, haram yiyen, yamuk ahlak ve düşük karakterli biri kendisine bol keseden mücahid unvanını vermiş. Yahu mücahidlik bu kadar düştü mü?

Karı tam bir rüküşlük heykeli. Alaca bulaca, rengarenk, ince topuklu ayakkabılar, gökkuşağının bütün renklerini aksettiren bir eşarp. Üstelik elinde bir dondurma külahı, yalaya yalaya caddede yürüyor. Bir elinde cep telefonu, bir elinde dondurma. Böyle tesettür olur mu?

Bir öğretim görevlisi, Beyazıt’ta Üniversitenin ana kapısının altından geçiyor. Kapının üzerinde şaheser bir hatla Türkçe bir kurum adı yazılı. Bizim öğretim üyesi bu Türkçe yazıyı okuyamıyor. Yahu bu ne biçim üniversitedir, bu ne biçim akademisyendir.

Hacı bey lisedeki oğlunun İngilizce öğrenmesi için bir çuval para harcamış ama Osmanlıca öğrenmesi için kılını kıpırdatmıyor. Vah vah…

Hafızımız Kur’anın tamamını ezberinden okuyor ama Kur’anın emirlerini yerine getirmiyor, yasaklarından uzak durmuyor. Böyle hamele-i Kur’an olur mu?

Büyük şehirde beş bin cami var. Sabah ezanları okunuyor. Camiler açık, ışıl ışıl ama birkaç ihtiyar dışında gelen yok. Halk ve dindar gençliğin büyük kısmı leşler gibi horul horul uyuyor. Böyle İslam şehri olur mu?

Günde tam altı milyon ekmek çöpe atılıp israf ediliyor. Müslümanlar başlarına azap inmesinden korkmuyor mu?

Aaaa!.. Bu ne biçim gazete? Her sayfasında seksî ve şehvetli açık saçık kadın kötü kadın resimleri var. Gazete mi, genelev bülteni mi? Irz, namus, iffet, hayâ, ahlak, fazilet taraftarları niçin böyle gazeteleri ve yayınları protesto etmiyor.

Kadıköyde Kripto Geziciler bir duvara büyük bir yazıyla “Zulüm 1453’te başladı” diye yazmışlar. Milyonlarca Müslüman bunu protesto etti mi?

İstanbul depremini bekliyor. Bütün uzmanlar deprem olacak diyor. Lakin gereken tedbirler alınmıyor. Milyonlarca halk kurbanlık koyun gibi bekliyor. Gafletin, umursamazlığın, intiharın böylesi…

Bozuk düzenlerde rüşvet alınır, haram yenir, kara para zengini olunur fetvasını Şeytandan mı almışlar şu rezil herifler?

Cuma ezanları okununca Müslümanlar niçin dükkanlarını, işyerlerini kapatmıyor; ticarete, alış verişe ara vermiyor?

Çinin Müslüman nüfusu bizim nüfusumuzdan fazla. Orada camilerde başı açık namaz kılan tek Müslüman yok da, bizde namaz kılanların yüzde doksanı niçin başı açık namaz kılıyor?

Maddî durumu bozuk şu yetim öğrenci kızcağıza, şu dul kadına niçin zekatla yardım yapılmıyor?

Şu sahte dindarın midesi her gün kilolarca ölü kardeşinin etini yemeyi nasıl kaldırıyor?

Bunca hürriyet varken Müslümanlar niçin birleşip tek bir Ümmet çatısı altında toplanmıyor?

Ehl-i İslam niçin ehliyetli ve liyakatli bir İmam’a biat ve itaat etmiyor?

İngiltere’de son yıllarda 85 Şeriat mahkemesi açıldı. Bizde niçin yok?

Sapıklar cesur, gözükara ve atılgan da Müslümanlar niçin değil?

Kur’ana, Sünnete, Şeriata, İslam ahlakına ve bilgeliğe aykırı; bunca fitne fesat, nifak şikak, fısk fücur, günah isyan içinde şu adamlar nasıl oluyor da “Her şey yolunda” diyebiliyor?