Hürriyet yazarı Elif Çongur, ölümünün yıldönümünde Beşiktaş efsanelerinden Vedat Okyar'ı yazdı. 20 Temmuz 2009'da hayatını kaybeden Okyar'ı "Beşiktaşlılığını, futbolculuğunu ve zarafetini yazmalara kalksam, kalktığım gibi otururum" sözleriyle anlatan Çongur, kendisini "Beşiktaş yazarı" olarak tanımlayan Okyar'ın anılarını anlattı.
Elif Çongur'un, 20 Temmuz 2017'de Hürriyet'te yayımlanan "Vedat Okyar sözlüğü" başlıklı yazısı şöyle:
Şimdi ben bugün burada; Vedat Okyar’ın bir Beşiktaşlılığını, iki futbolculuğunu, üç zarafetini yazmalara kalksam, kalktığım gibi otururum biliyorum.
Vedat Okyar’ı Vedat Okyar yapan bu üç damarı hakkıyla anlatabilmek için; yerin göğün yetmeyeceğini, ne yazsam kesmeyeceğini, o yazının asla layığıyla bitmeyeceğini öğreneli çok oldu.
Ben bugün onu, ölümünün sekizinci yılında, dördüncü damarıyla, spor basınında yer alma biçimiyle anmaya çabalayacağım.
Özellikle “spor yazarlığı” demiyorum, özellikle “spor basınında yer alma biçimi” diyorum. Çünkü Vedat Okyar daha en başında söyleyeceğini söylemişti:
“Ben spor yazarı değilim,” demişti. “Gazeteci hiç değilim, haddim yok. Eski bir futbolcuyum, naçizane futbol yazıları yazmaya çalışıyorum. Beşiktaşlı olduğum için de Beşiktaş’ın futbolunu yazıyorum. Ben Beşiktaş yazarıyım.”
Vedat Okyar, kurallarını en baştan bu şekilde belirlediği bir spor yazma biçiminin en özgün örneğiydi. Düpedüz taraflıydı. Tarafı apaçık ortadaydı. O taraftan bakıyor, o tarafı görüyor, o tarafı yazıyordu. Mesele şuradaydı: Tarafını böyle gün gibi açık eden, taraftarlığını her şeyden üstün tutan, “Ben Beşiktaş’ta futbol oynarken de önce takımın taraftarıydım, futbolcusu değil” diyen birinin bu kadar sevilmesinde, bu kadar sayılmasında, ötesi ona bu kadar güvenilmesindeydi.
Bence Vedat Okyar’ın bu kadar taraflıyken her taraftan böyle sevgi ve saygı görmesinin sırrı gerçek bir dürüstlükteydi. Üstünde Beşiktaş forması varken yalan söylemeyen adam, spor yorumlarken de kalkıp “tarafsızım” demeyecekti elbet. Yalan olurdu. O yalanı bize söylemedi.
Taraflıydı ama hiçbir takımın hiçbir futbolcusunun iyi futbolunun hakkını yemedi. Sağa sola dalaşmadı, başka takım taraftarlarını kırıp dökmedi, kimselere saygıda kusur etmeden konuştu yazdı çizdi. Bence gerçek tarafsızlık bu. Tarafsızım tarafsızım deyip alttan alta ne taraflar tutulur bilmiyo muyuz.
Vedat Okyar, memleket futboluna zarafetin ve dürüstlüğün yanında şahane sözcükler, tanımlamalar, benzetmeler getirdi.
Ben Beşiktaş’ın büyük kaptanını futbol sözlüğümüze kattıkları ile hatırlamak, onu onun cümleleriyle anmak istiyorum.
Vedat Okyar’dan en sık duyduğumuz cümlelerin başında, doğru dürüst top oynanmadığını gördüğü yerde patlattığı o cümle vardı: “Fena kere fena!”
Beşiktaş uzaktan gol yiyince “Mektup yazsan on beş günde gelecek yerden o gol yenmez” diye kızar, Beşiktaş uzaktan gol atınca “Oradan kaleye taksi tutsan on beş lira yazar” diye keyiflenirdi.
“Yarım - sıfır olsun bizim olsun” sık sık kullandığı cümlelerden biriydi. Derbilerde favori sorulduğunda, “Benim derbilerde mantık favorim yoktur, gönül favorim vardır” der, aşkla sevdiğini akılla mantıkla açıklamaya kalkmazdı.
“Ben matematik bilmem, 4- 4 -2’den 3- 5 -2’den filan anlamam. Beşiktaş çıksın Beşiktaş gibi oynasın kazanır” derdi. Beşiktaş, Beşiktaş gibi oynamadığında çok öfkelenir “Hayatta iki şeyi anlamıyorum, biri Arap radyosu diğeri Beşiktaş’ın bu aralar ne oynadığı?” diye çıkışırdı.
“Sergen ve Şifo yan yana oynar mı?” sorusunun çok sorulduğu zamanlarda Vedat Okyar’a da sormuşlardı. “11 Sergen olsun 11’ini de oynatırım” demişti.
Kendisiyle fotoğraf çektirmek isteyen bir taraftara, “Ben Beşiktaşlı adamla fotoğraf değil film bile çekerim” dediğini hâlâ sesi titreyerek anlatır o Beşiktaşlı kardeşim.
Futbolcular için de şahane benzetmeler yapardı. Yusuf Şimşek için “Adama telefon kulübesinde çalım atacak kadar yeteneklidir” demişti bi keresinde. Metin Tekin için “Maça paltoyla çıksın, Metin bu Lars Olsen’i yine geçer yine geçer”, Ernst için “Beşiktaş’ın akciğeri, top ona gelince Beşiktaş nefes alıyor” demişti. Oyununu tam çözemediği futbolcu için “Et mi balık mı anlayamadım” dediği de duyulmuştur. Bir keresinde bir Manchester maçında sürekli kademeye giren, Beşiktaş’a nefes aldırmayan Ferdinand’a kızmış, “Top gelmeden adama telefon geliyor herhalde” diye isyan etmişti. Bir maç yayında da İspanya milli takımının sol beki sıfatıyla gelip Deli İbrahim’e gücü yetmeyen Juanfran’a “Sahte okey bu” demişti.
Vedat Okyar, 20 Temmuz 2009’da buralardan gitti. Onu ilk gördüğümüz fotoğrafta üstünde Beşiktaş forması, son gördüğümüz fotoğrafta üstünde “Şampiyonluk bizim kupa bizim” yazan tişört vardı. İlk sözü de son sözü de Beşiktaş oldu. Vedat Okyar bize hiç yalan söylemedi. Eyvallah kere eyvallah Vedat Kaptan.