Demokrasi ve Eğitim Stratejik Araştırmalar Merkezi’nin (DESAM) Türk eğitim sistemindeki sorunları ele aldığı toplantısında ezberci eğitim tehlikesine dikkat çekildi. Eğitim sisteminin değişmesi gerektiğini ifade eden DESAM Başkanı Gürkan Avcı “Ezberleyen ama gerçekleri öğretmeyen, bizi parça parça bölge bölge bölen Bonzai’li bir eğitim sistemimiz var”dedi.
DES Genel Merkezinde, DESAM tarafından gerçekleştirilen etkinliğe ‘Genç Demokratlar Kulübü’ de aktif olarak katkı sundu. DESAM Başkanı Gürkan Avcıı’nın konuşmasından öne çıkan başlıklar şöyle:
2023, 2053, 2071 gibi millet nezdinde derin anlam ve güçlü yansımalar taşıyan iddiaları ortaya koyan Türkiye’de en önemli şey eğitimdir. Kim olduğunun farkındalığıyla sürüklendiği yerle varması gereken yerin ayrımına varmak için; uğruna can verdiği gerçeklerin ve yaşadığı ülkenin büyük tiyatro sahnesinde eline tutuşturulan senaryodaki yüz elli yıldır süren rolünün yalan ve sahte uykusundan uyanmak için; oyunu bozmak ve gerçekleri deşifre edebilmek için, tuzaklarla dolu bu meşakkatli yolda sınavı geçebilmek ve yeniden insan merkezli büyük Türkiye’yi kurmak için eğitim şarttır.
Tarih kitaplarımıza bir bakın. Büyük, güçlü, savaşçı, cesur ve muzaffer olduğumuzu terennüm edip yalan yanlış tarihimizle gurur duymamızı öğretir. Ama yıllarca talim ettirilip ezberlettirilen bu kitapların gerçekçi bir karşılığı yoktur. Bilinçaltımıza yapıştırılan bu kas ve kılıç gücüne dayalı repliklerden öte bir rolümüz yoktur; yani atalarımızdan miras derin, asil ve büyük akıl yoktur. Asıl kahramanlıklarımız gizlenir. Tarih kitaplarımız bize okyanusta olduğumuzu söyler fakat akvaryuma hapseder. Yüzyılı aşkındır Avrupalı ve ABD’li uzmanların genetiğiyle oynadığı dogmatik eğitim sistemimiz bizi en fazla sığ sularda ve en fazla kendi halkına ama asla başkalarına değil; tehdit olacak şekilde yüzmemizi öğretir. Büyük fırtınalara ve okyanuslara direnen atalarının yaratıcı özünden kök salan birikimlerinden kaynak alıp en yüksek erdem ve başarılara ulaştıracak, büyük işler ve büyük fikirler ve kadim medeniyetler ortaya koyacak, insanlığa derman ve mihmandar olacak ruh ve akıldan yoksundur.
Büyük, müreffeh, çağdaş, saygın, demokrasinin ve insana değerin merkezi olmuş bir Türkiye’nin eğitim sistemi; bir dokunuşuyla çocuk ve gençlerini titretip aklını başına getiren bir muhteva ve öze sahip olmalıdır. Çocuk ve gençlerimizi baskı, kural, ezber ve sınav stresinden boğulmaktan kurtarıp kendisiyle ve hayatla tanıştıran bir eğitim sistemi olmalıdır. Eğitim sisteminin tüm sorunlarla ilişkili olan en önemli problemlerinden birisi de toplumu bilimsel anlayıştan uzaklaştırması, eğitimi salt diploma olarak algılatması ve etik değerleri kazandıramayan bir eğitim süreciyle muhatap kılmasıdır. İnsanlığın yüksek, derin ve üstün değerleriyle, kendi kültür, erdem ve inançlarıyla ilişkili bilimsel ve özgün bir eğitim sistemine ihtiyacımız var. Medeniyetimizin yaratıcı kimliğine, kültür ve siyasetine yönelerek gençliğini bilime, teknolojiye, en yüksek değerlere ulaştıracak çağdaş bir eğitim sistemine ihtiyacımız var. Türkiye ancak böylesi bir eğitim sistemiyle 2023, 2053, 2071 gibi büyük hedef ve ideallere ulaşabilir.
Eğitim sistemimize bir bakın. Soru sormayı bilmeyen çocuklar yetiştiriyor. Bizim eğitim sistemimizde soru sormak, hesap sormak, eleştirmek, sorgulamak çok tehlikeli ve yasak. Son yüz elli yıldır ne yapıyoruz, başımıza gelenler kimler yüzünden geldi, dostumuz ve düşmanlarımız aslında kimdir, bize neler oldu? Tarih kitaplarımıza bakın tam bir yalan rüzgârı. Ezberleyen ama gerçekleri öğretmeyen, bizi parça parça bölge bölge bölen Bonzai’li bir eğitim sistemimiz var. Ortak bir sorunumuza karşı bile olsa asla ortak bir paydada buluşamıyoruz. Günü bir türlü yakalayamıyoruz.
Fakat bu karanlık çağ artık sona eriyor. Işıl ışıl bir uyanış başlıyor. Özellikle son yıllarda Türkiye, devreye soktuğu bu derin retorikle aslında hem milletimizi hem de dünyayı yeni bir küresel gerçeğe, uyanışa hazırlıyor. Ekonomik, etik ve demokratik değerler açısından çöküntü içindeki Batı terör, kaos, iç savaş, insanlık suçu, islamofobya, darbe ve her türlü sosyal, siyasal ve ekonomik hastalık yayarken bile bu gerçeği itiraf ediyor. Türkiye’nin dünya lideri olacağı bir dünya giderek ete kemiğe bürünüyor. Bu nedenle, Türkiye'nin geleceği yenidünya düzenindeki pozisyonu, ufku, tasavvuru, talepleri ve izlediği siyasette eğitim sistemimizle yakından ilgili. Bu anlamda bir seferberlik sürecinde olmalıyız. Politik ve ekonomik olarak sınıf atlayan Türkiye'nin en güçlü talebi olmalıdır eğitim. Son on yıldır Türkiye’ye dudak bükenler bile şimdi temsil ettiği vizyonun küresel bir trende dönüştüğünü görmeye başladı.
Türkiye küresel marka bir eğitim sistemiyle dünya devletine dönüşebilir. Kendi tanımını değiştiren Türkiye dünyanın ona son iki asırdır layık gördüğü rolü de nitelikli, özgürlükçü, çağdaş, bilimsel ve demokratik bir eğitim sistemiyle tuzla buz edebilir. İşte böylesi bir eğitim sistemiyle Türkiye ‘işgal, dezenformasyon, dejenerasyon, siyasi ve kültürel kölelikle boğuşan dost ve akraba ülkeler içinde bir umut ışığı olacaktır. Ancak Türkiye bunu nitelikli, donanımlı ve birikimli öğretmenlerle başarabilir. Gelişen teknoloji öğretmene olan ihtiyacı daha fazla artırmaktadır. Sınıfların bilgisayarlarla, internetle, akıllı tahtalarla donatıldığı zaman öğretmenin öneminin azaldığı inancının yanlış olduğu ortaya çıkmıştır. Öte yandan eğitim sisteminde yapılan hiçbir reform öğretmenlerin samimi desteği olmadan başarıya ulaşamaz. Bu nedenle öğretmen yetiştirme politikasından tutun atama, terfi ve görevde yükselme dahil öğretmenlik mesleğinin onurlandırılmasına kadar ve tüm eğitim çalışanlarının ekonomik, özlük, demokratik ve mesleki hakların en muasır ülkenin seviyesine çıkarılması olmak üzere öğretmenliğin tekrar seçkin bir meslek haline getirilmesi gerekiyor.