Ezgi Başaran
(Radikal - 11 Ağustos 2012)
Hafta içi (çarşamba günü) Yaşar Karakuş’tan söz etmiştim. Hatırlatayım:
Kendisi 37 yaşında bir BDP yöneticisiydi. 6 Aralık 2011’de KCK Ağrı dosyası kapsamında tutuklanmıştı. KCK Ağrı iddianamesinde, savcı suç teşkil ettiğini düşündüğü 80 olayı sıralıyordu. Fakat bunlardan hiçbirinde Karakuş’tan bahsedilmiyordu.
Onun bir KCK’lı olduğuna dair yegâne delil ‘Ağrı Dağı’ kod adlı bir gizli tanığın beyanlarıydı. Avukatı haklı olarak bu gizli tanığa sorular yöneltmek istedi. Mahkeme tanığın gizli olduğunu, sesini ve görüntüsünü değiştirecek teknik imkâna sahip olmadıklarını söyleyerek önce bu talebi reddetti. Avukatın “Soru hazırlayayım, mahkeme başkanı olarak siz sorun, sonra bizimle paylaşın” diye diretmesi üzerine teklif kabul edildi. Ve Erzurum Emniyeti’nden tanığın getirilmesi istendi. Gelen yanıta göre Erzurum Emniyeti’nde böyle bir tanık yoktu. Ağrı Emniyeti de Tanık Koruma Programı kapsamında ‘Ağrı Dağı’ kod adlı herhangi bir kayıtlarının olmadığını söylüyordu.
Benim yazım yayımlandıktan 1 gün sonra, yani 9 Ağustos’ta davanın duruşması vardı. Ve o gün Ağrı Emniyeti’nden gelen başka bir yazıyla karşılaşıldı.
Bu belge özetle ve mealen mahkemeye şöyle diyordu: ‘Ağrı Dağı’ kod adlı tanığın, Tanık Koruma Programı kapsamında kaydı tutulmamıştır. Ve sizin tanığı mahkemeye çağıran dilekçeleriniz Terörle Mücadele Şubemize intikal etmediği için söz konusu tanığı hazır edemedik.
Yani? Tanık yok değil. Sadece kaydını tutmadık. Terörle Mücadele’den istemiş olsaydınız size gönderirdik demeye getiriyor.
Bunun nasıl bir hukuk faciası olduğunu uzmanların yardımıyla anlatmaya çalışacağım.
Ama önce ben deneyeyim: Düşünün ki size biri terörist diyor (ki bu devirde her an başınıza gelebilir). Kanıt olarak da ne idüğü belirsiz birinin beyanlarını gösteriyor. Peki, getirin o kişiyi görelim, diyorsunuz. Kaydını tutmamışız ama sonra bir ara hallederiz, cevabını veriyorlar ki hallederler. Emin olun, polisin bunu halletmesi kabildir.
Ama siz şunu düşünün: Hiçbir resmi dayanağı olmayan, varlığı dahi kanıtlanmayan, belki bir dahaki duruşma için ‘yoktan var edilecek’ birinin sözlerine binaen aylardır tutuklusunuz. “Kaydını tutmadık ama tedarik ederiz” tanıkları nedeniyle hayatınız kaymış.
Yeni TCK’nın mimarlarından ceza hukuku profesörü Adem Sözüer’e danıştım. Bakın gizli tanıklık müessesesinin adil yargılama ilkesine aykırılığını nasıl açıklıyor:
“Öncelikle delil, yargılamanın tüm süjeleri tarafından denetlenebilir ve ulaşılabilir olmalıdır. Gizli tanık bu bağlamda bünyesinde bir çelişki barındırmaktadır, zira iddia makamı tarafından sunulmakta, ancak güvenlik gibi kaygılarla kimliği, yüzü gizli tutulmaktadır. Halbuki sanık veya müdafii bu tanığa, kimliğini öğrenmeye yönelik olmayan, tanıklık ettiği olayı ne şekilde öğrendiği gibi, doğru söyleyip söylemediğini denetleyen sorular sorabilmek imkânına sahip olmalıdır. Eğer tanık bulunamıyorsa veya tanığın dinlenmesini sağlayacak teknik imkân sunulamıyorsa o delil, yargılama ve hükümde kullanmamalıdır. Diğer yandan bu denetim imkânı sağlansa bile sadece gizli tanık beyanı ile mahkûmiyet sonucuna ulaşılması da adil yargılanma hakkını ihlal edecektir. Gizli tanık başkaca delillerin yanında bir anlam ve ispat gücüne sahiptir.”
Halbuki biz ne gizli tanıklar gördük, zaten yoktular. Var olanları da fantastik film figüranı gibiydi. Avukat Efkan Bolaç geçen günlerde Birgün gazetesine yazdığı makalede bunlardan birini şöyle hatırlatmıştı:
“Ergenekon davasının 181. duruşmasına katılan ‘Akdeniz’ müstear adlı gizli tanık, saçmalıklarıyla herkesi güldürmüş ve savcılığın ciddiyetle ifadesini aldığı kişinin yapısını gözler önüne sermiştir. Önce kendisine ilaçlı kola içirildiğini iddia etmiş ve sabah uyandığında bademciklerinin alınmış olduğunu ve yine eşine gönderilen pastanın da zehirli olduğunu beyan etmiştir. Yine aynı gizli tanık, Mehmet Demirtaş’ı Korkut Eken olarak teşhis etmiş, istiareye yatarak rüyasında Başbakan’ın eşini gördüğünü ve seçimlerde iktidar partisinin ne kadar oy alacağını bildiğini iddia etmiştir. Sanıklar hakkında ithamda bulunan gizli tanık, salonda bulunan kimseyi teşhis edememiştir.”
Bakalım Yaşar Karakuş’un bir dahaki duruşmasına kadar ‘tedarik edilecek’ gizli tanık hangi teşhis ve tespitlerde bulunup mahkeme ahalisine bir fantazmagorya yaşatacak. Heyecan dorukta.