Ezidi Kültür Vakfı, geçtiğimiz yıl Ağustos ayında IŞİD’in Şengal’i işgal etmesinin ardından uğradıkları kötü muamele, sürgün ve katliamın yıl dönümünde Türkiye ve Birleşmiş Milletleri ‘Ezidi soykırımı’nı tanımaya çağırdı.
Çağrı metninde “Köylerin yakıldığı, evlerin yerle bir edildiği Şengal bölgesinde eli silah tutan erkeklerden yakalananlar öldürülmüş, kadınlar ve kız çocuklarına ganimet olarak el konulmuş, pazarlarda “seks-kölesi” olarak satışa çıkarılmıştır. Savaşlarda özellikle iktidar alanı görülen bu nedenle hükmedilmek ve de insan olmaktan çıkarılmak istenen kadınlar, Ezidi kadınlar DAİŞ çeteleri tarafından şeriat kisvesi altında en akıl almaz uygulamalara maruz kalmışlardır” denildi. Ezidi Kültür Vakfı’ndan yapılan açıklama şöyle:
“Bu toprakların en kadim etno-dinsel grubu olan ve tarihleri boyunca tam 72 kez yok edilmek istenen, katliama uğrayan Ezidilere, 2014 Ağustosu’ndan itibaren gerçek bir soykırım uygulanmıştır. İnsan hakları ve demokrasi bilincinin en gelişkin olduğu günümüz küresel dünyasının gözü önünde gerçekleşen bu soykırım karşısında maalesef başta bölge güçleri olmak üzere dünyanın “medeni” güçleri de üç maymunu oynamışlardır. İnsanlık tarihinin kara lekesi olan soykırımı bir kez daha engellememiş olmak kanımızca bütün insanlığın kolektif bir sorumluluğudur.
Medeniyetin nadir gördüğü, kendisi gibi düşünmeyen veya yaşamayan herkesi hunharca katleden, başlarını gövdelerinden büyük bir hazla ayıran ve bu barbarlığı dünyanın gözüne sokan soysuzlar çetesinin 2014 Haziranı’nda 300.000 Ezidinin yaşadığı Musul’a girmesi Ezidilerin maruz kalacakları soykırımın habercisiydi. Ancak tüm çabalarımıza rağmen yakarışlarımız maalesef hiçbir karşılık bulmadı. Tarihler 3 Ağustos 2014’ü gösterdiğinde DAİŞ çeteleri Ezidilerin yaşadığı yerleşim yerlerine büyük bir vahşetle saldırdı. Akabinde o güne kadar güvenliği sağlayan binlerce Peşmerge sahip oldukları ağır silahlarını da alarak ardına bakmadan bölgeyi terk etti. Ansızın savunmasız kalan yüzbinlerce Ezidi kendilerini tarihte Ermeni ve Yahudi halklarının yaşadığına çok benzer bir insan avının içinde buldu.
Köylerin yakıldığı, evlerin yerle bir edildiği Şengal bölgesinde eli silah tutan erkeklerden yakalananlar öldürülmüş, kadınlar ve kız çocuklarına ganimet olarak el konulmuş, pazarlarda “seks-kölesi” olarak satışa çıkarılmıştır. Savaşlarda özellikle iktidar alanı görülen bu nedenle hükmedilmek ve de insan olmaktan çıkarılmak istenen kadınlar, Ezidi kadınlar DAİŞ çeteleri tarafından şeriat kisvesi altında en akıl almaz uygulamalara maruz kalmışlardır. Dolaylısıyla DAİŞ çetelerinin tecavüz suçunu en az savaş suçu kadar işledikleri yüzleştiğimiz başka bir hakikattir. Ellerindeki çocuk esirler ise bu çetenin sapkın tarikat okullarında zorunlu Müslümanlaştırma programlarına mahkûmdurlar. Tüm bu bilgilere rağmen Ezidi halkının yaşadığı soykırımın boyutları ne yazık ki hala tam olarak gün yüzüne çıkarılabilmiş değildir.
Soykırımdan can havliyle kaçan Ezidilerin bir bölümü soluğu Rojava’da, bir bölümü Güney Kürdistan’da ve bir bölümü ise Kuzey Kürdistan’da almış ve şu anda hiçbirinin hukuki statüsü mevcut değildir, yaşamsal sıkıntıları devam etmektedir. Ayrıca sığındıkları bazı ülkelerde bir daha barbarların saldırısına uğrayacakları korkusu çok canlıdır. Yaşamış oldukları kayıp ve köksel kopuşlar beraberinde hem ağır bir travmayı ve hem de önüne geçilmez bir endişeyi ortaya çıkarmıştır. Hayatta kalmayı başarmış Ezidilerin birçoğu, insan ve onun vicdanına olan güvenini ve umutlarını mütemadiyen kayıp etmiştir. Bugün, güney Kürdistan’da 200.000, Rojava’da 10.000, Türkiye’de ise beş ayrı kampta yaklaşık 10.000 Ezidi zor koşullarda hayatta kalmaya çalışıyor.
Biz Ezidiler olarak;
Birleşmiş Milletler Ortadoğu masası halkımızın bu dramına karşı özellikle kayıtsız kalmış ve kurumsal yükümlüklerinden kaynaklı hiçbir sorumluğunu yerine getirmemiştir. Soykırımın birinci yıl döneminde hem BM hem de diğer bütün uluslararası kurumları bu bağlamda yeniden sorumlu ve adil davranmaya çağırıyoruz.
DAİŞ’e karşı onurlu bir mücadele devam etse de Şengal’in bir bölümü ne yazık ki halen çetelerin elindedir. Bu nedenle bütün medeni dünyanın vicdanlı kurum veya fertlerini bir kez daha mücadelemizin yanında yer almaya çağırıyoruz.
Tüm dünya kamuoyunu, gözleri önünde, kadim bir tarihe ve renkli bir kültüre sahip olan halkımıza karşı gerçekleştirilen bu soykırımı, yüzyılımızın “utancı” olarak tanımaya çağırıyoruz.
Ve daha önce buradan göç ettirdiğimiz Ezidiler adına Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni bu soykırımı ilk tanıyan ülke olmaya çağırıyoruz.”
Ayrıca Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni bu soykırımın tüm devletler tarafından kabul edilmesi için Birleşmiş Milletler nezdinde girişimde bulunmaya çağırıyoruz.