ABD’nin yeni Ankara Büyükelçisi Jeff Flake, bugün Türkiye’ye geliyor. Flake'in kısa süre içinde güven mektubunu sunarak resmen göreve başlaması bekleniyor.
Flake, geçmişte tanıdığımız ABD büyükelçilerinden daha farklı profilde bir isim. Öncelikle kendisi selefi gibi bir kariyer diplomatı değil, kendisi direkt olarak diplomasi tecrübesi olmayan, ABD’nin federal yasama organları Temsilciler Meclisi ve Senato’da politika yapmış Cumhuriyetçi bir siyasetçi. Türkiye’de Joe Biden’ı temsilen yapacağı görevi, Ankara-Washington ilişkilerinin donduğu bir noktada devralıyor.
Flake’i ve Biden’ın Ankara’ya bir diplomat yerine siyasetçi atama kararını biraz daha yakından inceleyelim…
Flake, Arizona’nın yaklaşık 6 bin nüfuslu küçük Snowflake kasabasında 1962’de dünyaya geldi. Snowflake kasabasını 1878’de kuranlardan biri de dönemin tanınan Mormonlarından büyük-büyük dedesi William Jordan Flake idi.
Kendisi de bir Mormon olan Flake, liseyi bitirdikten sonra misyoner olarak Afrika’ya gitti, Afrikaans dilini öğrendi ve 1980’lerin başında Güney Afrika ve Zimbabve’de yaşadı. Hayatındaki bu bölüm etkili olmuş olacak ki Flake, siyasi kariyerinde de Afrika ile ilgili politika konularında aktif rol aldı. Flake, ABD’ye döndükten sonra Utah’taki İsa Mesih'in Son Zaman Azizleri Kilisesi'ne bağlı Brigham Young Üniversitesi’nde uluslararası ilişkiler dalında lisans eğitimi aldı. 1987’de aynı üniversitede siyasal bilimler dalında yüksek lisansını yaptı.
Mezun olduktan sonra başkent Washington D.C.’ye taşınan Flake, burada bir süre kamu işleri ile uğraştıktan sonra Namibya’da Demokrasi Vakfı’nda yöneticilik yaptı. Ülkenin Güney Afrika’dan ayrılması sonrası geçiş sürecini gözlemleyen vakıftaki çalışmaları için Flake 1989-90 yıllarında ailesiyle birlikte Namibya’da yaşadı.
Flake, ABD’ye bu dönüşünde de Phoenix merkezli lobicilik ve araştırma kurumu Goldwater Enstitüsü’nde yönetici oldu. Goldwater’ın Cumhuriyetçi Parti’nin liberteryen kanadıyla yakın bağlantıları vardı. Goldwater günleri, Flake’e aktif siyasetin kapılarını açtı.
2000’de Phoenix’te Mormon nüfusun yoğunlukta olduğu Doğu Vadisi’ni temsilen Temsilciler Meclisi’ne giren Flake, 2001’de iş başı yaptı. 2013’e kadar Kongre’nin alt kanadındaki görevini sürdürdü. 2007’de göçmenlik reformunu destekleyince Temsilciler Meclisi Hukuk Komitesi’nden çıkarıldı. Flake, Cumhuriyetçi Parti’nin, farklı bir duruş sergilediği için kendisini cezalandırdığını iddia etti. Flake, Temsilciler Meclisi’ndeki döneminde eşcinsel evlilik ve kürtaj karşıtı bir tutum sergiledi.
2012’de Jon Kyl’in emekli olacağını açıklamasının ardından Flake, eski ABD sağlık bakanı Richard Carmona’yı yenerek Senato’ya girdi. 2013’te görevi devralmasının ardından ticari silah satışlarında arka plan kontrolüne karşı çıktı; görev onay oranı çakıldı. Flake, Senato'da olduğu dönemde kamuoyu araştırmalarında genel olarak başarısız sonuçlar aldı; 2013’te kendisini başarılı bulanların oranı yüzde 32’ye 51, 2017 ortasında yüzde 18’e 62, dönem sonuna doğru Temmuz 2018’de ise yüzde 30’a yüzde 51 idi. Flake, senatörlüğü sırasında ABD’nin Küba ile ilişkilerin normalleştirmesini de destekledi.
2016 yılında Flake, Cumhuriyetçi Parti adaylığını kazanacak olan Donald Trump’ı desteklemeyi kabul etmedi. Trump başkanlığının başladığı 2017’de 'Bir Muhafazakarın Vicdanı: Yok Edici Politikaları Reddetmek ve Prensiplere Dönüş' isimli bir kitap yazarak dönemin başkanını ve Cumhuriyetçi Parti’nin dönüşümünü sert bir şekilde eleştirdi. Trump, bunun karşılığında Flake’i “zehirli bir kişilik” diye nitelendirdi ve Flake’in koltuğuna talip olan potansiyel adaylarla görüştü. Flake, 2017’nin Ekim ayında mevcut Cumhuriyetçi Parti’de yeri olup olmadığını bilmediğini belirterek 2018’de Senato’ya ikinci bir dönem için aday olmayacağını söyledi. Flake, Trump’a yönelik muhalif tavrını sürdürdü ve başkanın davranışlarını “demokrasi için bir tehlike” olarak nitelendirdi. Flake, 2020 seçimlerinde de bir Cumhuriyetçi olmasına rağmen Demokrat aday Joe Biden’ı destekledi. Flake, kısa bir dönem CBS kanalında siyasi yorumculuk da yaptı.
Biden, 2021’in Haziran ayında Flake’i Türkiye büyükelçiliğine aday gösterdi. Ekim ayında Senato görevlendirmeyi onayladı ve aralıkta Flake, Başkan Yardımcısı Kamala Harris’in huzurunda yemin etti.
Yeminden sonraki sosyal medya paylaşımında yeni büyükelçi ile Kongre'de aynı dönemlerde görev yaptığını hatırlatan Harris, "Büyükelçi Flake ile Senato'da beraber çalışıp onun ülkesine duyduğu sevgiyi yakından görme fırsatım oldu. Devam eden hizmetleri için müteşekkiriz" ifadelerini kullandı.
Flake, siyasi kariyeri boyunca Türkiye’yle ilgili direkt olarak sert söylemlerde bulunmadı.
Kongre’de bulunduğu uzun yıllar içinde Flake, 1915 Olayları’nın ‘Ermeni Soykırımı’ olarak da tanınmasını desteklemedi. Bu tutumu sebebiyle Ermeni lobicilik gruplarından sıklıkla düşük puanlı değerlendirmeler aldı. Flake, Türkiye’ye F-35 savaş uçaklarının satışının iptal edilmesine de karşı çıktı. Kendisi, Türkiye'de "darbe girişimine yardımcı olmak" suçlamasıyla tutuklanan ve hakkında müebbet hapis istenen, ardından 2018'de serbest bırakılan Rahip Brunson'ın cezaevinden çıkarılması için Ankara’ya yazılan mektubu imzalayan senatörlerden biriydi.
Flake, ekim ayında ABD'nin Senato Dış İlişkiler Komitesi'nin onay oturumunda Türkiye’nin demokraside geri adımlar attığını ve bu durumun kendisini rahatsız ettiğini söylemişti. Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan’ın baskıcı bir tutum sergilediğini belirten eski senatör, bu durumun bir NATO ülkesine yakışmadığı değerlendirmesinde bulunmuştu. Flake ayrıca oturumda yeni parti S-400 alımı veya Rusya ile başka bir silah ticareti durumunda Washington’ın Türkiye’ye ek yaptırımlar uygulayacağını ifade etmişti. Flake ayrıca Washington'un Türkiye ile savunma sanayi ticaretini geliştirmesi gerektiğini söyledi.
“Mütekabiliyet esâsı” diplomasinin en temel ilkelerinden biridir. Bir ülke, maruz kaldığı davranışa aynı veya benzer biçimde karşılık verir.
Ankara’nın 2021’in Mart ayında Washington’a gönderdiği yeni büyükelçi Murat Mercan bir siyasiydi. AKP’nin kurucu üyelerinden olan Mercan, TBMM 22. ve 23. dönemde milletvekilliği yapmış, 22. dönemde Avrupa Konseyi Parlamenterler Birliği Türk Delegasyonu başkanlığı ve 23. dönemde Dışişleri Komisyonu başkanlığı yapmıştı. 2011’e kadar TBMM’de görev yapan Mercan, 3 Şubat 2012’de Enerji ve Tabii Kaynaklar bakan yardımcısı oldu. Mercan’ın ilk diplomatik görevlendirmesi 2017’de geldi; Türkiye’nin Tokyo büyükelçisi oldu. Mercan, daha sonra üç yılı biraz aşan tecrübesiyle cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle Washington’a gönderildi.
Bu doğrultuda Biden’ın Ankara’nın siyasi atamasına siyasi atamayla karşılık verdiğini söylemek mümkün.
T24 Diplomasi Analisti Barçın Yinanç, Trump döneminde seçim kampanyasında büyük bağışlarda bulunan ‘milyonerlerin’ büyükelçi olarak atanması uygulamasının iyice arttığını, siyasi atamaların yüzde 45’i bulduğuna dikkat çekerken; Biden’ın bu oranı yüzde 70 kariyer diplomat yüzde 30 siyasi atama olarak geri değiştireceğine dair seçim öncesi verdiği sözü tutmamakla eleştirildiğini belirtti. Biden’ın Yunanistan’a otelci George Tsunis’i ve Belize’ye bir milli buz patenciyi atadığını hatırlatan Yinanç, “Flake, siyasi atama olarak en azından Cumhurbaşkanı Erdoğan ve devlet kademelerinin ‘kel alaka’ diyeceği bir isim değil” dedi;
“Flake’in Senato’da dış ilişkiler komitesinde görev yapmış olması; en azından uluslararası ilişkiler ve diplomasiye aşina olduğunu gösterir” diyen T24 analisti, Biden’ın tercihini eski senatörden yana kullanmasının nedenlerinden birinin şu olabileceğini belirtti:
“Kongre’de her konuda ayrışan Demokratlar ve Cumhuriyetçilerin Türkiye karşıtlığı konusunda neredeyse partiler üstü bir ‘milli mutabakat’ kurdukları düşünülürse ve önümüzdeki dönem Türk - Amerikan ilişkilerinde Kongre’nin önemli bir rol oynayacağı dikkate alınırsa, hem Kongre geçmişi olması hem iki tarafla da diyalog kurmakta zorlanmayacak bir isim olması nedeniyle de Biden Flake’i tercih etmiş olabilir.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın büyükelçileri küçümseyen tavrından yola çıkarak, bir senatörün Ankara’da Cumhurbaşkanı ve çevresine ulaşma imkanının bir bürokrattan daha yüksek olacağı da hesaba katılmış olabilir”
Yinanç bu değerlendirmeden sonra, “Bununla beraber şimdiye kadar Afganistan’dan, Fransa’yla ilişkilere, yaptıkları pek çok hataya bakınca Biden ve ekibinin bu incelikte hesaplamalarla Flake’i atadığını da pek sanmıyorum” diye devam etti.
Büyükelçi olarak bir siyasinin seçilmesi durumunda iki numarasının sıklıkla tecrübeli diplomatlardan seçildiğini ifade eden Yinanç, “asıl işi çekip çevirecek kişinin Büyükelçilik Müsteşarı Scott Oudkirk olacağını” belirtti.
Yinanç, ilişkilerin seyri açısından önemli rol oynayacak olan Oudkirk’in daha önce Türkiye’de görev yapan ve Türkiye’yi iyi tanıyan bir isim olduğunu söylerken şimdiden Ankara’da bazı meslektaşları nezdinde iyi bir izlenim bıraktığını dile getirdi.
Son 20 yılda iki tarafın da görevlendirdiği büyükelçilere baktığımızda Ankara’nın da Washington’un da birbirinin başkentine kıdemli diplomatlar gönderdiğini görüyoruz. Yani Mercan da Flake de seleflerinden daha farklı profillere sahipler.
Örneğin Mercan’dan önce görevde olan Serdar Kılıç, Dışişleri Bakanlığı’na 1984 yılında girmiş, Washington’dan önce Beyrut ve Tokyo’da büyükelçilik yapmıştı. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu 2021’de Ermenistan’la başlatılan normalleşme süreci kapsamında Kılıç'ın özel temsilci olarak görevlendirildiğini açıkladı. 25 Şubat 2010- 31 Mart 2014 arasında Türkiye’nin Washington büyükelçiliğini yapan Namık Tan, 1982’de girdiği Dışişleri Bakanlığı’nca Moskova ve Abu Dabi elçiliklerinde kâtip, 1991-1995 yılları arasında Washington Büyükelçiliği'nde önce başkâtip, 1997-2001 yılları arasında ise müsteşar olarak görevlendirilmişti. Tan, 96-97 senelerinde sırasıyla dışişleri bakanları Emre Gönensay, Tansu Çiller ve İsmail Cem'in özel kalem müdürlüğünü yaptı. Abdullah Gül’ün dışişleri bakanlığı döneminde Hariciye’nin sözcüsüydü. 2 yılı aşkın süre Tel Aviv büyükelçiliği yaptı.Onun selefi hem Rusya’da hem de İspanya’da büyükelçilik yapmış Nabi Şensoy’du. 2001’de göreve gelen Faruk Loğoğlu ise Dışişleri için birçok rol üstlenmiş, Washington’a gitmeden önce son olarak Dışişleri Bakanlığı müsteşarlığı yapmıştı.
ABD de Flake’e kadar Türkiye’ye tecrübeli diplomatları atıyordu. Örneğin görevi devreden David Satterfield, ABD Dışişleri Bakanlığı’na 1980’de girmiş bir kariyer diplomatıydı. Satterfield, Orta Doğu’da birçok farklı görevde bulunmuştu. Türkiye’de göreve başlamadan 2 ay boyunca dönemin Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’nun kıdemli danışmanı olarak görev yaptı. Büyükelçi Satterfield aynı zamanda ABD Dışişleri Bakanı tarafından verilen Üstün Hizmet Ödülü; Dışişleri Bakanlığı Üstün Şeref Ödülü; ABD Başkanı Üstün Yönetim Ödülü ve ABD Savunma Bakanlığı Ordu Dairesi Üstün Sivil Hizmet Ödülü sahibiydi.
Ekim 2017'de, ABD'nin Türkiye'deki vize hizmetlerini askıya almaya karar vermesinin ardından, Erdoğan’ın artık Ankara tarafından büyükelçi olarak tanınmayacağını söylediği John Bass de 1988’de bakanlığa girmiş bir kariyer diplomatıydı. Daha sonra Afganistan büyükelçisi olarak görev yaptı.
ABD’nin Türkiye’ye yakın geçmişte atadığı büyükelçiler arasında George W. Bush’un ulusal güvenlik danışmanlığını yapmış, daha sonra da ABD’nin Suriye özel temsilcisi olarak Washington’un Suriye iç savaşı politikalarında önemli rol oynamış James Jeffrey de bulunuyor.
ABD-Türkiye ilişkileri Biden’lı ilk yılını geride bıraktı. Geride kalan yılda en akılda kalıcı gelişmelerden biri Biden’ın 1915 Olayları’nı resmen ‘Ermeni Soykırımı’ olarak tanıması oldu, ancak bu ilişkilerde ciddi bir kırılmaya sebep olmadı. Hatta Cumhurbaşkanı Erdoğan, NATO zirvesinde yapılan ikili görüşme sonrasında ‘hamdolsun hiç gündeme gelmedi’ dedi. Biden’ın Erdoğan ile başkan makamında ilk telefon görüşmesini soykırımı tanıma kararı almadan bir gün önce yapması da Ankara’ya karşı izlenecek sert tutumun bir sinyaliydi.
Biden, halefi Donald Trump’ın aksine Erdoğan ile direkt temas kurmaktan çok ABD-Türkiye arasında kurumlar arası teması tercih ediyor. Beştepe’nin sorunları Beyaz Saray’la hızlıca görüşme kabiliyeti azaldı. Bu sebeple Flake’i Ankara’da Trump döneminde göreve başlayan Satterfield’a kıyasla daha aktif bir mesai bekliyor olabilir.
Biden yönetimi, dış politikasında insan hakları ve demokrasiye büyük önem veriyor. Dolayısıyla Washington’ın yaptığı açıklamalarda sıklıkla Türkiye’deki demokratik gerilemeye ve hak ihlallerine vurgu yapılıyor. İki ülke arasındaki S-400 krizi de hala çözülmedi, yakın zamanda da çözülebilecek gibi durmuyor. S-400 başlığı iki ülke arasında ısınıp ısınıp gündeme gelmeye devam edecektir. Büyükelçiliği boyunca medyayla sık temas kurmayan Satterfield da 2021’deki açıklamalarında S-400 başlığına değinmeye devam etmişti. ABD’nin duruşu bu konuda şu an için net gözüküyor; Türkiye’nin S-400’leri elden çıkarması ve Rusya’yla benzer bir anlaşma yapmaması.
2021’de F-35 programından S-400 tercihi nedeniyle resmen çıkarılan Türkiye, yıl sonuna doğru ayrıca ABD’den F-16 almak istediğini belirtti. F-16 satışı iki ülke arasında tekrar gündeme gelecektir.
Suriye gündemi son aylarda geri planda kalsa da, Ankara’nın ABD’nin YPG’ye verdiği destek ve Fethullah Gülen’in iade edilmemesi konusunda ciddi rahatsızlığı sürüyor.