T24- Facebook Türkiye Ekibi, "Eşcinsellik hastalıktır" diyen Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı Selma Aliye Kavaf'ı istifaya çağıran grubu "sitenin etik kurallarını ihlal ettiği" gerekçesiyle kapattı. Grubun yöneticisi gazeteci Bawer Çakır, Facebook Türkiye Ekibi'nin bir süre önce de Eskişehir MorEl LGBTT (Lezbiyen, gey, biseksüel, travesti ve transseksüel) Oluşumu'nun sitedeki sayfasını ve yöneticilerinin kişisel hesaplarını aynı sebeple kapattığını hatırlattı.
Bawer Çakır'ın Bianet'te yayımlanan (7 Mart 2011) yazısı şöyle:
Facebook'un "Genel Ahlakı" Kimin Ahlakı?
Sokakta, hayatın her alanında bu "genel ahlak" denen meretle uğraşmak yetmiyormuş gibi bir de şimdi başımıza Facebook Türkiye Ekibi'nin LGBTT'lere yönelik başlattığı sürek avı ve "e-genel ahlak" savunması başladı.
İlahi güçler sesimi duydu da beni bu Facebook bağımlılığından kurtardı derken, işin renginin aslında öyle olmadığını tam tamına bir ay sonra öğrendim. Facebook Türkiye Ekibi, bana ait Facebook hesabını "sitenin etik kurallarını ihlal eden bir grubun" yöneticisi olduğum için kapatmış. Yöneticisi olduğum tek grup "Eşcinsellik hastalıktır" diyen Kadın ve Aileden Sorumlu Devlet Bakanı Selma Aliye Kavaf'ı istifaya çağıran gruptu.
Sokakta, hayatın her alanında bu "genel ahlak" denen meretle uğraşmak yetmiyormuş gibi bir de şimdi başımıza Facebook Türkiye Ekibi'nin LGBTT'lere yönelik başlattığı sürek avı ve "e-genel ahlak" savunması başladı.Ne uyarı ne bilgilendirme: Hesabınız kapatıldı
Yaklaşık bir ay öncesine kadar gününün büyük çoğunluğunu sosyal paylaşım sitesi Facebook'ta geçiriyordum. Dürüst olmak gerekirse amacım Tunus ya da Mısır'daki gibi e-devrimler yapmak da değildi. Gurbette olmamdan kelli eş-dostla yazışıyor, insanüstü bir performansla video, fotoğraf ve statülere yorum yazıyor, kendimce mühim gördüğüm haberleri, etkinlik duyurularını paylaşıyor, gezip gittiğim yerlerde çektiğim fotoğraflardan albümler yaparak düşman çatlatıyordum. Kulağa biraz sığ gelebilir ama mutluydum.Ancak, bir noktadan sonra Facebook'ta "yazarak" yazmaktan kaçtığımı, bu alanı politik bir mecra olarak -en azından Türkiye'de kullanmanın sadece vicdan aklamaktan ve kendini rahat hissetmekten başka bir işe yaramadığı gerçeğini fark ettim. Ama ne değişti? Hiç. Kendimi Facebook'a girmekten de alıkoyamıyordum. Bir gün pek sevdiğim bir arkadaşıma "Allah ya da Facebook -ki kudretleri birbirine yakındır gözümde- benim bu hesabımı kapatsın da ben de kurtulayım" diye isyan ederken buldum kendimi.
Aaa! Sonra ne oldu dersiniz? Uzun bir aranın ardından İstanbul'a geldiğim ilk gün sitede dolaşırken site bir uyarı ile hesabımı kapattı. Ama yanlış olmasın, bu uyarı "Sayın Çakır, hesabınızı şu nedenle kapatıyoruz. Şikayetiniz olursa şuraya başvurun" gibi bir şey değildi. "Hesabınız kapatıldı" dedi en kaba haliyle. Bir anlık şoktan sonra -ki ben Facebook'a üye olduğumda oralar tarlaydı, varın siz düşünün sitede geçirdiğim yılları ve hercadığım zamanı- biraz da yüzüne ışık tutulmuş tavşan gibi bir hisle hesabımı kurtarmaya çalıştım.
Sitenin yönlendirmesiyle çeşitli girişimlerde bulundum ancak Facebook Türkiye Ekibi'nden çok geç aldığım yanıtlar benim daha önce denediğim yollardan farklı değildi.
MorEl'in başına gelenler
Bilenler bilir, Facebook Türkiye Ekibi, bir süre önce Eskişehir MorEl LGBTT (Lezbiyen, gey, biseksüel, travesti ve transseksüel) Oluşumu'nun sitedeki sayfasını ve yöneticilerinin kişisel hesaplarını "etik kuralların çiğnendiğini" söyleyerek kapattı. MorEl üyeleri de bunun ayrımcı bir uygulama olduğunu belirterek uluslararası bir LGBTT örgütünü de devreye sokarak sitenin ABD'deki merkezine ulaştı. Ardından hesapların büyük çoğunluğu açıldı, sayfa tekrar dolaşıma sokuldu. Facebook MorEl'e "Etik kuralların Türkçe'ye çevrilmesinde yaşanan teknik bir sorun nedeniyle bunların yaşandığını" belirtti.
Bu sırada Lambdaistanbul'un iletişim gruplarında çeşitli LGBTT aktivistlerinin ve bireylerinin de benzer sorunlar yaşadıklarını öğrendik. Bu konuda neler yapılabileceği tartışılıyordu. Ancak ben hangi gezegende yaşadığımı unutmuş olacağım ki hesabımın kapatılmasını hiç bunlara yormadım. Dedim ya Allah ya da Facebook sesimi duydu sandığımdan "aman iyi oldu, kurtuldum" diye seviniyordum. Bu sırada siteye kayıtlı adresimin de hacklendiğini fark etmiş olmam nedeniyle de sorunun bundan kaynaklandığını varsaydım ve gözümün bebeği site hakkında da kötü düşünmedim.
Soyisimsizler
Hesabımı kurtarmaya çalışırken site yönetimine sayısız mail atmıştım. İstanbul'dan döndükten birkaç gün sonra kurtarmış olduğum e-posta adresime gelen e-postayla hesabımın etik kuralları ihlal eden bir grubun yöneticisi olduğum için kapatıldığı, yapılan incelemeden sonra hesabımın kati suretle geri açılmayacağını bildirmişler. Bu cümleye zaten sinir oldum ama asıl e-postanın altında Facebook User Operations sıfatlıAdil imzasını görünce kayışları kopardım.
Daha üç dakika önce "iyi oldu" dediğim hadisenin nedeninin aslında böyle olmadığını fark etmem gözümün bebeği deyip sevgilimden bile çok zaman ayırdığım siteye olan hislerimi derinden etkilemişti. Size biraz manyakça gelebilir ama ne yapayım, aşıktım, seviyordum, ihanete uğradım.
Adil isimli yöneticiye bir e-posta yazdım ve yaptıklarının ayrımcılık olduğunu, sitede belirtilen kuralların tamamen bu ekipteki insanların dünya görüşleri doğrultusunda istismar edildiğini, MorEl sürecini anlattım, hangi sayfadan bahsettiklerini sordum.
Hayatımın her anından haberdar olan bu ekipten neden sadece bir isimle e-posta aldığımı da merak ettiğimi belirttim. "ihanetin" acısıyla yöneticileri biraz tehdit etmiş olabilirim ama "pembe tehditlerdi" inanın: "Bu konuyu kamulaştıracağımı, yapılan ayrımcılığı ABD'deki merkezlerine ileteceğimi, olay hakkında yazacağımı belirttim. Ay tamam itiraf ediyorum, gazeteciyim de dedim. (Yalan değil ama utandım bak şimdi).
E-postamın üzerinden birkaç gün geçtikten sonra Adil isimli "yönetici"den başka bir mektup aldım (mektup deyince de ne romantik oluyor). Adil'cim, benden yaşanan bu sorun nedeniyle özür dilemiş, ekipten bir kişinin bana ulaşarak yardımcı olacağını söylemiş.Adil'cimden hemen sonra, bu kez de Nahide isimli bir başka yöneticiden yeni bir mektup aldım. Nahide de (ne tuhaf ki Nahide Ekengil'i hatırlamadan edemiyorum) de soyadsız. Özetle "yöneticisi olduğum uygunsuz içerikli sitenin kaldırıldığını, hesabımı tekrar kullanabileceğimi" yazmış. Hala ne grup ismi var ortada ne içeriğin kendisi. Söyleyemezlermiş, kurallara aykırıymış.
Ay ben bu kez de buna sinirlendim ve bir mektup daha yazdım (süreç içerisinde birkaç kilo verdiğimi de belirtmek isterim) ve bu içeriği ve grubu öğrenmek istediğimi, buna da hakkım olduğunu belirttim. Henüz bir yanıt alabilmiş değilim. Ancak...
Faşizme, ırkçılığa, ayrımcılığa çalışmayan "hassasiyet"www.facebook.com/help adresinde sayfanız kapatıldığında yapılacaklar listesi var. Ayrıca etik kurallar da mevcut. Bu kuralların "yanlış" olduğunu söyleyemem. Yani bazılarının olduğunu söyleyebilirim ama bu konular zaten Türkiye'nin tabuları arasında diye sesimi çıkartmak istemem. Hali hazırda linç kültürü almış yürümüşken, aman kalsın derim. Fakat anlamadığım ve sonuna kadar karşı olacağım nokta şu:
Facebook kullanıcıların hesaplarını kapatabilir. Kendi belirlediği kuralların ihlal edildiğini düşündüğünde bu işlemi gerçekleştirebilir. Ancak bunu kullanıcılara bildirmek zorunda olmalı. Aksi taktirde şu an düşündüğüm şeyi herkes de düşünebilir. Öte yandan hesabı kapatılan kullanıcıların ve sayfaların neredeyse hepsinin LGBTT bireylere ve örgütlere ait olması (zira bir benzeri de MorEl'den önce Diyarbakır'da faaliyetlerini sürdüren LGBTT örgütü Hevjin'in başına gelmişti) iş rengini belli ediyor gibi. Facebook Türkiye Ekibi, sitenin kurallarını kendi dünya görüşleri doğrultusunda (homofobik, transfobik ve ayrımcı olmayı görüşten saymıyorum ya ben neyse) kullandıkları çok açık. Eğer öyle olmasaydı ve gerçekten söz konusu olan etik olsaydı Facebook'taki Kürt, Ermeni, Yahudi, Roman, Hıristiyan, Musevi, Kadın ve LGBTT düşmanı siteler de kapatılırdı. Yazarları, çizerleri, gazetecileri hedef gösteren ve nefret söylemi içeren sayfalar da etkisiz hale getirilirdi. Kitapçı baskınlarına varan hadiselerin yaşanmasına vesile olan gruplar kapatılır, bu gibi olayların yaşanmasına vesile olunmazdı.
Şimdi ben "sen benden ayrılmıyorsun, ben seni terk ediyorum" diyerek ve Suzan Avcı'nın meşhur kahkahalarını atarak hesabımı kendi isteğimle kapatacağım ve bu sorunlu "aşkı" bitireceğim ancak şu anda Facebook'ta hesabı bulunan LGBTT bireylerin ve örgütlerin benzer sorunları yaşamayacağının da garantisi olduğunu düşünmüyorum.
Zurnanın zırt dediği her yer konumuzun LGBTT'ler olması oluyor hep bu ülkede. Ancak, bir gün LGBTT'lerden sıkılan zurnacıların gündemine kimi alacağını da kestiremiyorum: herkesin ve grubun olması muhtemel.
Bu nedenle de sormadan edemiyorum sevgili Facebook Türkiye Ekibi'ne: Kuzum bu "genel ahlak"ınız kimin ahlakı?