T24 - Hükümetin GDO‘lu ürünler yönetmeliğini eleştiren gazeteci yazar Güngör Uras "Ne yazık ki GDO’lu ürünler halkımızın sağlığını, Türkiye’nin doğasını nasıl bozacak bunu tartışan yok" dedi. Uras Milliyet gazetesinde bugün yayımlanan (03 Ekim 2009) "GDO'lu ürün fareden tavuk, kargadan inek" başlıklı yazısında yeni yönetmelikle ilgili şu bilgileri verdi: ABD’de bazı şirketler var. Bu şirketlerde dünyanın en cin uzmanları çalışıyor. Bu uzmanların “cinliği” canlının hücre yapısıyla oynayarak “pireyi deve yapmak”. Örneğin, tavuk yumurtadan çıkar. İnek doğum yaparak ürer. Onlar farelerin hücre yapısıyla oynuyor, fareden tavuk yapıyor. Kargaların hücre yapısıyla oynuyor, kargalar inek oluyor. İnsanlar tavuk yerine fare, inek eti yerine karga eti yiyor. İyi de bunları yapan şirketlerin, bunları yapmaktan yararı ne? Yararı: Para... Çünkü insanlar buna alışırsa, bundan sonra tavuk yumurtadan çıkmıyor. İnekler doğum yapmıyor. Tabiatın doğal üretim sistemi çöküyor. Tavuk yetiştirecekler her seferinde o şirketin fareden üretilmiş civcivini, inek yetiştirecekler kargadan üretilmiş buzağıyı satın almak zorunda oluyor. Canlıların hücre yapısıyla oynanması ve doğal yapının değiştirilmesi sonunda elde edilen ürünlere “genetiği değiştirilmiş organizmalar“ (Kısaca: GDO) deniliyor. Sağlık ve doğa tehlike altında Şimdilerde mısır, soya ve pamuk üretiminde giderek daha fazla GDO esaslı tohum kullanılıyor. GDO esaslı tohum kullandığımızda iki sorun var: (1) Bu tohumla tarım yapılırsa, tarladan 5-10 km çevreye yayılan polenler o alandaki her türlü bitkiyi zehirliyor. Kısırlaştırıyor. (2) Bu tohumlarla üretilen mısır ve soya ve de pamuğun yağı değişik gıda ürünlerinde ve de özellikle çocuk mamalarında kullanıldığında, insan vücudunun dengesini bozuyor. İnsanı bir anlamda zehirliyor. İşte bu nedenle, dünyada her ülke GDO’lar konusunda “halkını koruyucu” önlem alıyor. (1) Genel önlem: Halkı GDO’lu ürünler konusunda uyarmak oluyor. Satılan gıda maddelerinin üzerinde GDO içerip içermediğinin yazılması zorunluluğu konuluyor. Bunun için devlet GDO’lu ürünleri sıkı denetim altına alıyor. (2) Özel önlem: Bazı ülkeler GDO’lu ürünlerin kullanımını, ülkeye girişini sınırlıyor. Özellikle Avrupa ülkeleri bu konuda çok duyarlı. Bizim hükümetimiz bugüne kadar GDO konusuna ilgisiz kaldı. Bilindiği gibi, biz yurtdışından (1) Hem tohum olarak (2) Hem de yetişmiş şekilde mısır ve soya ithal ediyoruz. Bugüne kadar ithal ettiğimiz tohumlar, bugüne kadar ithal ettiğimiz mısır ve soya ürünleri GDO’lu mu, değil mi bilemiyoruz. Hükümet kapıyı açtı GDO‘lu tohum ve ürün konusunda bir kanunla düzenleme yapılması beklenirken, bir yönetmelikle hükümetimiz GDO‘ya ülkenin kapılarını açtı. Yayımlanan yönetmeliğe göre, GDO’lu ürünler (örneğin GDO’lu mısır,soya,pamuk yağı ve bunlar ile üretilen gıda maddeleri)bundan böyle ülkeye girebilecek.Satılabilecek. Şimdilik GDO’lu tohum ithalatı ve GDO’lu tohumdan üretim yok ama…İleride “dışarıdan alıyoruz,neden biz üretmeyelim” diyerek o da başlayacak. Yayımlanan yönetmeliğe göre, (1) Bir ürünün içinde binde 9’a kadar GDO’lu madde varsa, bunun etikete yazılmasına gerek yok. Halkımız bilmeden GDO’lu ürürünü afiyetle yiyebilir. Yönetmelik satıcıyı destekliyor(2) GDO’lu ürüne karşı olan bir üretici halk sağlığına önem verir ve de ürününün üzerine GDO’suz üründür diye yazmak isterse yazamaz. Çünkü bunu yazarsa halk hangi ürün GDO’lu hangisi değil diyerek sağlığına dikkat eder. GDO’lu ürünler satılamaz. Açık anlatımıyla, yönetmelik halk sağlığını korumayı değil, yabancı GDO’lu ürün satıcılarını desteklemeyi hedef alıyor. Bu olağandır. GDO’lu tohum üreten az sayıdaki şirket, bu kazançlı işi büyütebilmek için dünyanın her yanında büyük harcamalar yapıyor. Adam tavlıyor. Medyaya yansıyan haberlere göre, bizim ülkemizden de çok sayıda politikacı ABD’ye davet edilerek “beyin temizliğine tabi tutuldu”. Böylece “alelacele” yönetmelik çıktı. Ne yazık ki GDO’lu ürünler halkımızın sağlığını, Türkiye’nin doğasını nasıl bozacak bunu tartışan yok