Türk Kardiyoloji Derneği Genel Sekreteri Prof. Dr. Ömer Kozan, "Annelerimizden, büyük annelerimizden kalma yemek alışkanlığı keşke devam etseydi; o yemek alışkanlığı çok sağlıklıklıydı" dedi. Yeme alışkanlıkları konusunda bilgi veren Kozan, Türk toplumunda kalp hastalığının yaygın olduğunu ve genç yaşta görüldüğünü ifade ederek, her yıl 200 bine yakın yeni kalp ve damar hastası katıldığını söyledi. Diğer toplumların aynı yaş grubu ile karşılaştırıldığında kalp ve damar hastalıklarının Türkiye'deki gençler arasında daha fazla görüldüğünü vurgulayan Kozan, bunun en önemli nedeninin de erken yaşta sigara içimi olduğunu dile getirdi. Kozan, Türkiye'deki ölümlerin yarıya yakınının kalp ve damar hastalıklarından kaynaklı olduğuna dikkati çekerek, bu şekilde devam etmesi halinde 5-10 yıl sonra yıllık yeni kalp ve damar hasta sayısının 400 bini bulmasının beklendiğini ve bunun çok korkunç bir rakam olduğunu söyledi. Yıllar önce yapılan araştırmalara dayanılarak Türk toplumunun kolesterol düzeyinin yüksek olduğunun ileri sürüldüğünü anımsatan Ömer Kozan, şu bilgileri verdi: "Yaptığımız geniş çaplı araştırmalar sonucu gördük ki bizim toplumumuzun ne kolesterolü batı toplumundan yüksek, ne de iyi huylu kolesterolü düşük. Hiçbir fark yok. Türk toplumunun bu hastalığa genetik bir yatkınlığı yok. Fark, yaşam biçiminden ve yaygın sigara içiminden kaynaklanıyor. Programlı egzersiz yapan, yürüyen bir toplum değiliz. Çok tembel bir toplumuz. Bu iki neden Türk toplumu için çok ciddi sorundur. Bunlara bir de son yıllarda yaygınlaşan fastfood alışkanlığı eklendi. Gelişmiş toplumlar bu alışkanlıktan vazgeçerken, gelişmekte olan toplumlar özenti şeklinde bu beslenme alışkanlığına geçiş gösteriyorlar. Sağlıksız beslenme, toplumda kalp ve damar hastalıklarının gidişini hızlandırıyor. Fastfood alışkanlığı toplumun dengesini bozan en önemli nedenlerden. Annelerimizden, büyük annelerimizden kalma yemek alışkanlığını Türk toplumu keşke bozmasaydı, öyle devam etseydi. O yemek alışkanlığı çok sağlıklı bir yemek alışkanlığıydı. Bunları terk ettik. Klasik Akdeniz diyeti dediğimiz diyet, bugün ve yıllar sonra Türk toplumunun ideal diyeti olacak." Prof. Dr. Kozan, son yıllarda gelişmiş toplumların, gelişmenin verdiği rahatlıkla yakalandıkları kalp ve damar hastalıklarının farkında oldukları için koruyucu hekimlik hizmetlerine değer verdiklerini ve bunun sonucunda hastalığın bu toplumlarda yavaş yavaş azaldığını ifade ederek, ancak Türkiye'nin aralarında bulunduğu gelişmekte olan toplumlarda artmaya başladığını bildirdi. Koruyucu tedavi hizmetleri çok önemli Koruyucu hekimliğe öncelik ve önem verilmesinin kalp ve damar hastalıklarının önlenmesinde etkili olacağını kaydeden Prof. Dr. Ömer Kozan, sözlerine şöyle devam etti: "Koruyucu tedavi hizmetleri çok önemli. Düşünün sadece sigarayı bıraksanız, ideal kilonuza gelseniz, programlı egzersiz yapsanız, yıllık felç geçirme ihtimalinizi yüzde 40, koroner arter hastalığına yakalanma ihtimalinizi yüzde 25 azaltıyorsunuz. Bundan daha etkili bir ilaç yoktur." 18-19 yaşında kalp krizi gçeirenler var Damar sertliğinin, sadece erişkin hastalığı olmadığını, 10 yaşından itibaren damar sertliği başlayabildiğini dile getiren Kozan, şunları söyledi: "Eğer böyle tedbirsiz bir şekilde giderse tüm dünyada olduğu gibi bizde de kalp ve damar hastalıklarının salgını olacak; çok yaygın bir şekilde görülmeye başlayacak. O nedenle bugünden tedbir almakta fayda var. Mesela kapalı yerlerde sigara içilmemesi yasası çok işe yaradı. Ailelerin çocuklarının beslenmesine çok dikkat etmesi, özellikle fastfood tarzı şeyleri yedirmemesinde büyük fayda var. Bugün bakıyorsunuz 18-19 yaşında kalp krizi ile hastanelerin acil servislerine gelen hastalar hiç az değil. Dikkat etmek ve mutlaka kontrollerini yaptırmak lazım. Görüyorsunuz futbol sahalarında düşüp ölüyor. Bunlar yeterli kontrolün ve gerekli muayenelerin yapılmamasından kaynaklanıyor." Kozan, stresli, masa başında çalışan hareketsiz insanların kalp ve damar hastalıkları konusunda daha çok risk altında olduklarına dikkati çekti.