Habertürk yazarı Fatih Altaylı, İsmailağa cemaatine bağlı Hiranur Vakfı'nın kurucusu Yusuf Ziya Gümüşel'in, kızı H.K.G.'yi henüz altı yaşındayken 'imam nikahıyla evlendirmesi' ve çocuğun cinsel istismara maruz kalmasına ilişkin eleştirilere, “Sizin niyetiniz başka, buradan yola çıkarak tarikatları, cemaatleri, İslam'ı hedef alıyorsunuz” yanıtının verilmesine tepki gösterdi.
Altaylı yazısında, "Hayır efendim hiç öyle bir şey yapmıyoruz.Biz olayı eleştiriyoruz.Sapkın babayı, sapkın anneyi, pedofil sözde damadı eleştiriyoruz. Meseleyi cemaate, tarikata, İslam'a getirenler biz değiliz. Tam aksine meseleyi bir cemaat meselesi haline getirenler bu sapkınlığı savununlar. Elbette ki suç da ahlaksızlık da, sapıklık da bireyseldir. Ama birileri bir suçu, bir sapıklığı, bir ahlaksızlığı savunmaya kalkarsa o zaman o suç, sapıklık, ahlaksızlık artık her ne ise “kolektif” hale gelir." değerlendirmesini yaptı.
Örtbasın suça ortaklık olduğunu söyleyen Altaylı, Sezgin Baran Korkmaz'dan 10 milyon Euro istediği öne sürülen Veyis Ateş'in Habertürk'le ilişiğinin kesilmesine giden süreci hatırlattı.
Altaylı yazısında şunları kaydetti:
"Meramımı yakın zamanda yaşanmış bir örnekle anlatayım isterseniz.
Veyis Ateş, Habertürk’te çalışan, son derece efendi, çalışma arkadaşlarının büyük bölümünün sevdiği bir gazeteciydi.
Sonra bir gün Türkiye’den kaçmak zorunda kalan bir “işadamı”, kendisine isnat edilen suçlamaların düşürülmesi için aracılık etmek üzere Veyis Ateş’in kendisinden “para” istediğini aktardı bana.
Kendisi ile daha önce tek kelime bile konuşmamış, kendisi hakkında olumlu ya da olumsuz tek kelime yazmamış, otellerinde ailece tatil yapmamış benim aracılığımla.
Büyük ihtimalle daha önce başkaları ile de paylaşmıştı bunu ama yazmamışlardı.
Ben bunu kaleme aldım.
Habertürk yönetimi bana sadece tek soru sordu, “Emin misin?”
“Adam öyle söylüyor, elinde kayıt varmış” dedim.
Söz konusu olan bir Habertürk çalışanı olduğu halde hiç tereddütsüz bu iddiayı yayınladı Habertürk.
Ve söz konusu kişiden eğer bu doğru değil ise durumu izah etmesi istendi.
Bu izahat ya da savunma için yeteri kadar süre verildi.
Dava açacağını ve kendini aklayacağını söyledi.
Bu da beklendi.
O da olmayınca Habertürk ile ilişiği kesildi.
Habertürk benim iddiamı yayınlamayabilirdi.
Ben bu iddiayı başka yerde yazsam bile söz konusu olayı örtbas etmeye çalışabilirdi.
O zaman iddia edilen bu suçun parçası, ortağı olurdu.
Mesele bu kadar basittir.
İster kurum olsun, ister şirket, ister parti, ister cemaat, ister tarikat.
Fark etmez."