İhracatçıya, ihracat bedellerini Türkiye’ye getirme zorunluluğu geldi. 6 ay boyunca geçerli olacak uygulama kapsamında, ihracattan sonraki 180 gün içinde, ihracat bedeli Türkiye’ye getirilecek ve en az yüzde 80’i bir bankaya satılacak. Habertürk yazarı Fatih Altaylı bu yeni düzenlemeyi "İhracata darbe" şeklinde yorumladı. Uygulamayı ihracatçılar açısından değerlendiren Altaylı, kararın ihracatçıları çift fatura ve eksik beyanda bulunmaya zorlayacağını vurguladı.
Yazar Fatih Altaylı, ihracat alanında yapılan söz konusu düzenlemenin Türkiye’yi Turgut Özal öncesine götüren bir uygulama olduğuna dikkati çekti. Altaylı'nın yazısı şöyle:
İhracatçılar ile ilgili yeni bir düzenleme yapıldı.
Buna göre ihracatçılar, ihraç ettikleri malın bedelini 180 gün içinde yurda getirmek ve bunun yüzde 80’ini bir bankada resmi kur üzerinden bozdurmak zorunda kalacaklar.
Kulağa hoş gelmekle beraber, aslında pek de doğru olmayan bir düzenleme olduğunu düşünüyorum.
Bu kısa vadede Türkiye’nin “döviz” meselesine ilaç olacak gibi görünüyor olabilir ama gerçeklikle hiç alakası yok.
İlk mesele 180 gün meselesi.
İhracatçının malını hangi vade ile nasıl pazarladığını bilmiyorsunuz ki, 180 günlük bir sınır getiriyorsunuz.
Belki daha uzun vadeyle satıyor!
Bu işin en basit kısmı.
Asıl sorun yüzde 80’ini bozdurma meselesi.
En büyük sektörümüzden, tekstilden bir örnek verelim.
Mesela adam Çin’den 1 milyon dolarlık ham ipek alıyor.
Bunu Türkiye’de emprime haline getiriyor.
50 bin dolar masraf ediyor.
Ve 1 milyon 100 bin dolara Avrupa’ya satıyor.
Bu parayı getirip bozdurduğu andan itibaren, bir kur değişikliğinde sermayesinden kaybetmeye başlayacak.
Bir sonraki ham ipek siparişini nasıl verecek!
Tabii ki veremeyecek.
Bu sefer 900 bin dolarlık mal alabilecek.
Ve birkaç ihracat sonrasında elinde sermaye kalmamış olacak.
Sadece o da değil.
İthal boyası sürekli zamlanacak.
Boyayı nasıl alacak!
Baskı makinası eskiyince yerine yenisini nasıl koyacak!
Diyelim ki, yatırımını dolar olarak geliri olduğu için dolar kredisi ile aldı.
Kredi borcunu nasıl ödeyecek!
Türkiye’nin ihracatının büyük bölümünün ithal ara mala ve ithal makina ve ekipmana bağlı olduğunu düşünürseniz, bunu tekstilden otomobile tüm ihracatçı sektörlere uyarlayabilirsiniz!
Alim olmasanız bile bu kararın Türkiye’nin ihracatını baltalamaktan ya da ihracatçıları çift fatura ve eksik beyanda bulunmaya zorlamaktan başka bir işe yaramayacağını anlayabilirsiniz!
Üstelik de Türkiye’yi Turgut Özal öncesine götürün bir uygulama olması da cabası…"
Yazının tamamı için tıklayın