Süper Lig'in 36. haftasında konuk ettiği Trabzonspor ile 1-1 berabere kalan Galatasaray'da teknik direktör Fatih Terim, karşılaşmanın ardından açıklamalarda bulundu.
Kazanamadıkları için kızgın olduğunu söyleyen tecrübeli teknik adam, "Galatasaray olarak iç sahada daha baskılı, daha üretken olmamız gerekir. İlk yarı bunu yapamadık. Rakip daha iyi oynadı. Bunu kabul etmeliyiz. İkinci yarı momentumu aldık. Baskılarla top çaldık. Yine bir bireysel hatadan gol yedik. O da oyuncuda psikolojik olarak 'yine mi' duygusu yaşattı. Sivas maçında geri pas atıyor Martin, gol yiyor. Rizespor maçında Saracchi taç atıyor, Luyindama ile gol yiyoruz. Bu yetmiyor Emre geri pas atıyor gol yiyoruz. Bireysel hataları sürekli yapan ve cezalandırılan bir takım olarak oyuncuları psikolojik olarak etkiliyor. Yine mi, yine mi mağlup olacağız diyorlar. Kızıyorlar. 3-5 dakika şok yaşadılar. Küsme, oyunu bırakma oldu. Şurada kazansak olaylar bambaşka bir yere gelecekti üzüldüm ve kızıyorum" dedi.
Terim, "Galatasaray'ın ikinci yarı 11 şutu var belki ama üretmede daha fazla olmalıyız. Gelen, üreten, pozisyon bulan bir takım olmalıyız. Rakip ne oynarsa oynasın. Kendi oynadığımız oyunu istedik, ekstra bir şey istemedik. Bunu yaptığımız anlarda enteresan bir gol yedik. Doğru yerde durmayıp, doğru pozisyon almayınca, Luyindama da rakibe oynayınca kritik zamanda geriye düştük. Buradan dersler çıkarmalıyız. Bu 1 puan bize nasıl dönecek göreceğiz. Bazen öyle yerlerde öyle 1 puanlar vardır ki size farklı döner. İnşallah öyle olur. Bu sene anlaşıldı ki bizim dışarıyla paylaşamadığımız bir sürü sıkıntılarımız var. Tam birini iyi ederken, öbürü sakatlanıyor. Çıkan giren oyuncuların da doğru oynaması, senelerdir oynadığımız oyunu en iyi şekilde oynaması gerekir. Maalesef bugün olmadı. İşimiz devam, yapacak başka bir şey yok" ifadelerini kullandı.
6 haftada 18 puan alınabileceğini vurgulayan Terim, "Arkadaşlar, kırılganlık olabilir. Az şeylerle uğraşmıyoruz. İçeride dışarıda. Bunu kabul etmek lazım. Sakatlıklar, cezalar. Ben şimdi niye ceza yedim sarı kart. Yana doğru hizadan çıkmışız. Sahaya girmemişiz, bilmem ne olmamış. Bir sürü şey başımıza geliyor. Bir örnek vereyim. Yedlin'e bir faul yapıldı, hala oynamıyor. Sarı kart. Bir şey olmamış gibi devam. Biz 10-11 maçı 10 kişi oynadık. Bir sürü sıkıntı bir araya gelince içte ve dışta problem haline geliyor. Çözüyor muyuz, tabii ki çözüyoruz, çözmeye çalışıyoruz. Allah nasip ederse en iyi şekilde devam edeceğiz. 6 hafta var, az buz değil. 6 hafta 18 puan demek. Rakiplerin kaybını bekleyeceğiz. Her maç her rakip için puan kaybı olabilir. Türkiye Ligi'nin de güzelliği bu zaten" dedi.
Avrupa Süper Ligi hakkındaki görüşlerinin sorulması üzerine Terim, UEFA ve FIFA'nın yanında olduğunu belirterek şu ifadeleri kullandı:
"O günden beri gelişen olayları takip ediyorum. 12 kulübün bir başkaldırışı görünüyor. Açıkçası 1990'ların sonunda da böyle bir şeye esasında kalkıştılar. 20 takımlı gibi. Sonunda UEFA ile masaya oturup, pastanın büyümesini sağladılar. Burada mesele pasta. Kimin ne kadar pay alacağı mevzusu. Artık zengin daha da zengin, daha çok zengin olmak isterken zengin olmayanı da oyun dışına itelim öyle mi? Bu noktada büyük kulüplerin taraftarlarının verdiği reaksiyonu gördüm. Çok da bunu önemsiyorum. UEFA Başkanı Aleksander Ceferin futbolun geleceği için açıkçası iyi bir mücadele verdi. Bunun önüne de set oldu. UEFA Başkanı futbolun herkese ait olduğunu hatırlattı. Bu süreçte UEFA Başkanı Aleksander Ceferin ve FIFA Başkanı Gianni Infantino'nun yanında durduğumuzu söylemek isterim. UEFA Başkanı'nın kulübümle ilgili açıklamalarının, kulübün hakkındaki sözleri hoşuma gitti. Bunu takip ettim. Çünkü açıkçası bazen hatırlatmakta yarar olduğunu düşünüyorum. 20 sene geçse de. Galatasaray 2000 yılındaki UEFA şampiyonluğunu söz konusu kulüplerin dışında da birilerinin hem de o zamanlarda Türkiye'den çıkıp zirveye yükselebileceğini göstermesi açısından tarihi eşiklerden biriydi Türkiye adına. O yüzden bugün Avrupa Süper Ligi projesinin üzerinden kurulması düşünülen İtalyan, İspanyol, Alman ve en sonunda İngilizlerin 5 takımını birden yenerek, hiç mağlup olmadan UEFA Şampiyonu olan Galatasaray. O yüzden Ceferi'nin örneği bu yüzden hiç tesadüfi değildir. Bu noktada Atalanta, Dinamo Zagreb, Celtic, Rangers ve Galatasaray gibi takımların kendileri için ne kadar önem taşıdığını hatırlatması önemlidir. Hatırlatması kadar bizim de ders çıkartmamız gerekiyor bundan. Her ne kadar zaman zaman yaptığımız bu başarılar o gün için Avrupa şampiyonu olmak unutturulmaya çalışılsa da Galatasaray da hala Türkiye'nin en büyük markası. Hala Avrupa'daki diğer kulüplere örnek gösterilen bir kulüp. Hala milyonlarca gencin hayal etmesini sağlayan ve onların umudu olan bir kulüp. Bizim bu büyüklüğü hatırlayıp, bu büyüklüğe göre hareket etmemiz ve kulübümüzün sahip olduğu kaynakları bu amaç doğrultuda kullanmamız gerekiyor. UEFA ve FIFA'nın bu konuda yalnız olmadığını ifade ediyorum. Bir futbol adamı olarak yanlarındayım."