Fazıl Say: Hükümet adımın geçtiği hiçbir şeyi desteklemez

Fazıl Say: Hükümet adımın geçtiği hiçbir şeyi desteklemez

Dünyaca ünlü piyanist ve besteci Fazıl Say, Behçet Aysan, Metin Altıok ve Aziz Nesin’in şiirlerini bestelediği yeni eseri “Ses Opus 40”ın, “Metin Altıok Ağıdı”nda olduğu gibi Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından destek verilmesini beklemediğini söyledi. Say, “Bakanlık mı bu projeyi destekleyecek? Bakanlık benim adımın ilk harfinin geçtiği hiçbir şeyi desteklemez, sanmıyorum. Hele ki işin içinde bir de Sivas varsa...” dedi.

Say, Sivas davasının zamanaşımına uğramasına ilişkin karara da şaşırmadığını belirterek, kendisini şaşırtan tek şeyin Başbakan Tayyip Erdoğan’ın kararın hemen ardından yaptığı “hayırlı olsun” açıklaması olduğunu söylüyor. “Bir insanın en yakınlarından biri ölüyor mesela... Hayırlı olsun diyen var mıdır acaba?” diye soran Say, 4+4+4 yasasının müzik eğitimi ile örtüşmeyeceğine de vurgu yapıyor. Say, AKP hükümetinin “sanatla kavgalı” olduğundan da söz ediyor.

Fazıl Say “Behçet Aysan Şiir Ödülü” töreninden sonra güncel sorunları Cumhuriyet gazetesinden Selda Güneysu'yla konuştu. Güneysu'nun "Hükümet sanatla uzlaşamıyor" başlığıyla yayımlanan (16 Nisan 2012) söyleşisi şöyle:

Masrafsız bir proje

Behçet Aysan Şiir Ödülü gecesinde ilk kez seslendirdiğiniz ve Sivas acısına ‘ses’ olacak dediğiniz, “Ses Opus 40” adlı eseriniz hakkında bilgi verir misiniz?

Bu çok yeni bir eser. Behçet Aysan, Metin Altıok gibi şairlerin şiir ödül törenlerinde, Sivas olaylarıyla ilgili herhangi bir gecede ya da Aziz Nesin üzerine yapılabilecek herhangi bir gecede çalınabilecek bir eser bu. Masrafsız bir proje. 5 kişilik bir müzik ekibi var. Sopranolar, piyano ve vurmalı sazlar.

Çok zor bir eser de değil. Yani illa bu eseri Fazıl’ın çalması gerekmiyor. Dünyanın her yerinde ve her şehrinde çalınabilecek yarı bir opera aslında bu. Eser üç bölümden oluşuyor. Birinci bölüm Behçet Aysan’ın şiiri, “Bir Bahar Dalıyla”. İkinci bölüm Metin Altıok’un “Odasında Bir Evin” adlı şiiri ve üçüncü bölüm de Aziz Nesin’in “Sivas Acısı” şiiri.

Eserde ‘gösterişli soprano partileri’ bulunuyor, değil mi?

Üç soprano bu eseri paylaşarak, bir nevi diyalog halinde, bazen koro enstrümanla birleşerek bir mizansene çeviriyorlar eseri. Dolayısıyla daha önce de dediğim gibi bu tür anma gecelerinde çalınabilecek iyi bir eser bu. Yapı itibarıyla çok müsait.

Eserin önemli özelliklerinden bir tanesi de soprano partilerinin çok gösterişli olması. Dolayısıyla o ses yapılarına sahip sopranoların litaratürüne girecek bir eser bu. Bu eseri ilk kez “Behçet Aysan Şiir Ödülü” gecesinde çaldık. İkinci kez Süreyya Operası’nda, İstanbul’da Metin Altıok gecesinde seslendirilecek. 2 Haziran’da... Sonrasında da bir anma gecesinde değil ama benim kendi prodüksiyonum olarak temmuz ayında seslendireceğiz eseri.

Bir de benim Borusan’la iki yılda bir festivalim yapılır, orada bütün iki yılda bestelediğim eserler çalınır. Bu eser de çalınacak o festivalde. O da aralık ayında, Lütfi Kırdar’da olacak. Yani ben bu eseri 4-5 kez seslendireceğim kendi ekibimle. Başka ekipler de bu eseri seslendirirlerse, yılda 20-30 kez seslendirilmiş olacak.

Sizin daha önce bestelediğiniz “Metin Altıok Ağıdı” adlı eser bakanlık tarafından desteklenmemişti. Sizce bu esere bakanlık destek verir mi?

“Metin Altıok Ağıdı”, 2003’te bestelenen, geniş kapsamlı bir oratoryodur. 120 kişi falan gerekiyor o eser için. 80 kişilik koro kesin gerekiyor. O dönem eğer Kültür ve Turizm Bakanlığı deseydi ki, “Benim koromu kullanma, istediğini yap” yapardık. Ama eser için muhtaç olduğumuz koro onların kapsamındaki kurumlardan biridir. Kültür Bakanlığı kurumunu kullanıp da onun isteği dışında hareket edince iş sarpa sardı orada. “Metin Altıok Ağıdı” da bir daha çalınamadı.

“Ses”te 5 kişilik bir ekip var. Bakanlıkla ilgisi yok. Olsa ne olacak ki? Bakanlık mı bu projeyi destekleyecek? Bakanlık benim adımın ilk harfinin geçtiği hiçbir şeyi desteklemez, sanmıyorum. Hele ki işin işinde bir de Sivas varsa...

Sivas olaylarına çok duyarlı bir müzisyensiniz... Daha önce de pek çok kez bu duyarlığınızı ifade ettiniz...

Biliyor musunuz, aslında “Metin Altıok Ağıdı”, benim Sivas anısına yazdığım bir eser değildi. Hakikaten değil. Eren’le (Aysan) onu ilk kez geçen sene konuşmuştuk. Ancak ben şimdi Sivas’la ilgili başka bir eser yapmak istiyorum. Bilirsiniz, Genco Erkal’ın bir oyunu var: Sivas 93. Bu eserin librettosunu (eser metni) yaptık. Üzerinde bir yıldır çalıştığımız bir proje bu. Çalışıyoruz, bu eseri opera eseri olarak bestelemek istiyorum.

“Ses” ise Sivas’ta yitirdiğimiz iki büyük şairin, Altıok ile Aysan’ın ve Türk edebiyatının en önemli isimlerinden olan Aziz Nesin’in şiirlerini kapsayan bir eser. Aslında bir yandan politik, diğer yandan apolitik bir eser. Nesin’in “Sivas Acısı” şiiri olduğu için politik bir yandan, ancak Altıok ve Aysan’ın şiirleri politik değil.

Ayrıca şunu da belirtmek isterim, “Sivas Acısı” şiiri de bir veryansın şiiri değildir. Melankolik bir şekilde serzeniştir. Orada Nesin, “Aynı dili konuşsak da anlayamayız birbirimizi... Suç ne sende ne de bende. Seni karanlığa gömenlerde...” diyor. Serzenişini böyle yapıyor Nesin.

Peki Sivas davasının zamanaşımına uğramasıyla ilgili olarak ne düşünüyorsunuz?

Benim için Sivas olayının şok etkisi devam etmekte. Aradan 20 yıl gibi bir süre geçse de... Çünkü orada 33 aydın ve 2 otel görevlisi yakılarak öldürüldü. Türk kültürünün önemli isimlerini yitirdik. Bu olay, kültürle ilgilenen her insanı yakından ilgilendirmeli. Bir anda bu kadar insan ölüyor, ne diyeceksiniz? Sonrasında davalar, davalar, davalar...

Ben kendi açımdan da bu davanın düşmemesi için çaba sarf ettim. Bakınız Sivas olaylarında, ya katillerden yana olunur ya da şairlerden yana... Bunun ortası falan yok. Ben bu hukuk sisteminde, ülkenin şu anki konumunda şaşırdığımı söyleyemem.

Ben tek bir şeye şaşırdım. Başbakan’ın “hayırlı olsun” açıklamasına... Bir insanın en yakınlarından biri ölüyor mesela... Hayırlı olsun diyen var mıdır acaba? Bu kadar duygusallığa duyarsız olunabilir mi?

Ancak biz sanatçılar “Ses” gibi eserlerle, Genco Erkal’ın “Sivas 93” adlı eserleriyle bu olayı unutturmayacağız.

Zorunlu müzik dersi

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün onayladığı 4+4+4 yasası ülkedeki eğitim sistemini, özellikle de sanat eğitimini nasıl etkiler sizce?

Bakınız, bugün eğer kültürden, sanattan, medeniyetten, insanlıktan yana bir eğitim sistemi istenseydi, istenirdi zaten. Ben çok söylemişimdir. Hatta bir eğitim bakanı ile kavgalık da olduk. Sonra o beni mahkemeye vereceğini söylemişti ama vermedi. Haklı olduğum ortaya çıktı çünkü.

Konu müzik öğretmenlerinin atanmasıyla ilgiliydi. Bugün ülkede seçmeli olarak veriliyor müzik dersleri. Halbuki dünyada zorunludur bu tür dersler. Çocuklar için de çok önemlidir. Resim, sanat dersleri de... Bu hükümet sanatla uzlaşamıyor. Bunu tekrar tekrar söylemeye gerek var mı? Mümkün mertebe sanatla ilgili derslerin azaltıldığını söylemiştim zaten.

Benim 11 yaşında bir kızım var. Dolayısıyla bu yasa beni de ilgilendiriyor. O nedenle bizim gibi aydınların evde yarattığı atmosferle okulda çocukların gördüğü eğitimin ters düşmemesi gerek. Bunu isterim açıkçası. Yoksa bugün iktidar partisinin isteklerinin, yörüngesinin ne olduğunu biliyoruz.