Fed'in olası faiz artırımı Türkiye için ne anlama geliyor?

Fed'in olası faiz artırımı Türkiye için ne anlama geliyor?

ABD Merkez Bankası Fed'in, 27-28 Ekim'de gerçekleşen son toplantısına dair tutanaklarda Aralık ayında faiz artırımının uygun olabileceği vurgulanırken, artışın kademeli olması yönünde görüş ağırlık kazandı.

Tutanakların açıklanmasından sonra neredeyse kesin gözüyle bakılan faiz artırımının Türkiye için ne anlama geldiğini derleyen Hurriyet.com.tr'den Yüksel Göçmez'in haberi şöyle:

"ABD Merkez Bankası Fed’in, 2008’deki konut krizinden sonra çalkanan ABD ekonomisini canlandırmak için kademeli olarak başlatıp, sıfır seviyesine kadar indirdiği politika faizini Aralık ayında, yani gelecek ay yükseltmesine neredeyse kesin gözüyle bakılıyor.

Fed’in faizleri yükseltmesi, özetle ülkede yapılan her türlü yatırımdan daha fazla para kazanılması anlamına geliyor. Bu da yatırımcıların, güçlü bir ekonomide risk almadan borsa ve tahvil yatırımı yapmak için ABD'ye yönelmeleri demek. 

 

Fed’in faizleri yukarı çekmesi, Türkiye için büyük risk

 

Ülkede politika faizi şu anda 0,25 seviyesinde bulunuyor ve yapılacak olan faiz artışı da oldukça sembolik olacak. ABD’li dev yatırım bankası Goldman Sachs’tan konuyla ilgili detaylı bir rapor geldi. Bankanın ABD Baş Ekonomisti Jan Hatzius ve ekibi piyasalardaki tartışmalara yeni bir boyut kazandırdı. Goldman analistleri, Fed’in gelecek yıl faizi her çeyrekte 25 baz puan, yıl sonunda ise 100 baz puan artıracağına işaret etti.

Fed’in faizleri yukarı çekmesi, ABD’de fiziki yatırımdan çok para üzerinden para kazanmayı daha çekici kılacak. Uzmanlar, bu durumun başta Türkiye olmak üzere tüm gelişen ülkeler için büyük risk anlamına geldiğini belirtmişti.

Geçen ay Türkiye’de konferans düzenleyen kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s de Fed’den en çok etkilenecek ülkelerin başında Türkiye’nin geleceğini söyledi.

 

"Türkiye gibi açık veren ülkeler için kabus senaryolarını yazmamak gerekiyor”

 

TEB Yatırım Stratejisti Işık Ökte, konuyla ilgili sorularımızı yanıtladı.“2016 senesi içinde de ABD büyüme hikayesinin düşen işsizlik oranıyla tetiklenen tüketici harcamaları ve yükselen yatırımlarla devam etmesini beklendiğimden, Fed faiz artırımlarının 3 ya da 4 kere 25 baz puanla devam edeceğini rahatlıkla söyleyebilirim. Yalnız burada Türkiye gibi açık veren ülkeler için kabus senaryolarını yazmamak gerekiyor” diyen Ökte, nedenini ise şöyle açıkladı:

“Çünkü Fed faiz artırımlarının başlayacağı Mayıs 2013’den beri konuşuluyor ve Dolarendeksi (DXY) 12.5 yılın zirvesinde işlem görüyor. Aynı zamanda, geçen haftaki konuşmasında enflasyonu yükseltmek amaçlı elinden ne geliyorsa hemen yapacağını açıklayan AMB Başkanı Draghi’nin sözlerini parasal genişlemenin aylık bazda 60 milyar Euro’nun üzerine çıkartılabileceğinin habercisi görüyorum.Tüm parametreleri birleştirdiğimizde, Fed faiz artırım döneminde likidite sorunu oluşmayacak bir küresel görünüm fiyatlıyoruz. Bunu değiştirebilecek en önemli etken ise küresel faiz ortamının yükselmesidir. Fed faiz artırımlarının mesela 3 ya da 4 yerine 6 kez 25 baz puandan gerçekleşmesi olasılığı küresel faiz ortamının radikal değişmesine ve gelişmekte olan ülkeler bazında, Ağustos ayında Çin devalüasyonu sonrası gördüğümüz sermaye kaçışlarına neden olacaktır. Ana senaryom bu olmamakla beraber, ABD büyüme hikayesinin yüzde 5 altı işsizlik oranıyla devamında böyle bir ihtimali de fiyatlamak gerektiğini düşünürüm.”

 

"Fed faiz artırırsa, TCMB de politika faizini artırır"

 

Fed’in faizleri yükselttiği bir ortamda, Türk Lirası’nın dolar karşısında serbest düşüşe geçmemesi için ise gözler Merkez Bankası’nda. Merkez Bankası Başkanı Erdem Başçı, yılın son enflasyon raporu sunumunda Fed’e yönelik gelen sorular karşısında, TL’yi korumak için Türkiye’de faizleri yükseltme seçeneğinin çok da uzak olmadığını söylemişti.

Başçı, "Fed faiz artırırsa, TCMB de politika faizini artırır yorumu vardı, bu çok yanlış değil. Enflasyon görünümüne bağlı olarak böyle hareket edebiliriz" demişti.

Ökte, MB’nin reaktif merkez bankacılığı yapması gerektiğine işaret etti ve şöyle dedi:

“İşte bu yüzden TCMB aktif bir merkez bankacılığı yerine, Fed hareketlerine reaktif merkez bankacılığı yapmayı sürdürmek zorundadır. Çin büyüme eğrisinin yüzde 6.5 altına kırılması ve beklentilerin yeni bir yuan devalüasyona döndüğü fiyatlamada TCMB dışarı şoka hazırlıklı olmalıdır. Türkiye’nin büyüme eğrisi yüzde 4-5’den yüzde 2-3’e düştü diye sıkı para politikasından uzaklaşıp yapılacak genişlemeci hareketler yukarıdaki senaryoların gerçekleşmesi durumunda, Türk lirası ve enflasyon tarafında büyük kayıplara yol açarken TCMB kredibilitesi açısından da negatife dönüş işaret edebilir” dedi.