Fehim Taştekin: Afrin'de Kürt'ün boynunun düşmesi, Erdoğan'ın seçim hesabında yüzde kaça denk geliyorsa...

Fehim Taştekin: Afrin'de Kürt'ün boynunun düşmesi, Erdoğan'ın seçim hesabında yüzde kaça denk geliyorsa...

Orta Doğu konusunda deneyimli gazeteci Fehim Taştekin, Irak'ın mayıstaki seçimi ve Türkiye'nin 2019 seçimlerine ilişkin olarak değerlendirmede bulundu. Taştekin, "Afrin’de Kürt’ün boynunun düşmesi Cumhurbaşkanı R.T. Erdoğan’ın seçim aritmetiğinde yüzde kaça denk gelecekse Irak Başbakanı Haydar el İbadi’nin hesabı da aşağı yukarı o" dedi.

Taştekin'in "İran, Kürtleri yakın plana alırken…" başlığıyla (12 Mart 2018) yayımlanan yazısı şöyle: 

Referandumun iptal edilmesi yönünde baskı kurulurken İranlılar geleneksel bağlarını kullanarak Talabani ailesi üzerinde çalıştı. Kürdistan’ın durumu umutsuz bir vakıaya dönüşünce Barzani kanadı da mecburen Bağdat’daki kilidi açmak için Tahran’la ilişkileri güçlendirme yoluna gitti. KDP ile ilişkilerde bir nevi İran’ın Iraklı Kürtlerle yakından çalıştığı 1990 öncesi duruma geri dönüldü.

Irak mayıstaki seçime hazırlanırken siyasi hesaplar Kürtlerin ödediği bedelin devamı üzerine kurulu. Afrin’de Kürt’ün boynunun düşmesi Cumhurbaşkanı R.T. Erdoğan’ın seçim aritmetiğinde yüzde kaça denk gelecekse Irak Başbakanı Haydar el İbadi’nin hesabı da aşağı yukarı o.

Kerkük ve diğer tartışmalı bölgeleri Kürtlerin elinden almak İbadi için ‘kıymetli’ bir zaferdi. Seçimlerde illaki bir Kerkük etkisi olacak. Erdoğan’ın Afrin’de küçük bir zaferle aradığı sıçramaya benzer bir etki!

Kürdistan’da 25 Eylül 2017’deki bağımsızlık referandumundan sonra İran, Türkiye ve Irak’ın koordineli olarak başlattığı cezalandırma stratejisini bitirmeye yönelik girişimler olumlu karşılandı ama henüz sonuç vermedi. Ters tepen referandumun mimarı Mesut Barzani’nin başkanlık makamının yetkilerini dağıtarak çekilmesi sonrası işleri toparlama görevi Başbakan Neçirvan Barzani’nin üzerine kaldı. Başbakan Barzani, Bağdat üzerinde baskı oluşturabilmek için Batılı müttefikler nezdinde girişimlerde bulundu. Pek de işe yaramadı. Doğuya döndü, İran’ın kapısını çaldı. Aslında kuzeydeki ‘iş ortağı’ Erdoğan’a gitmesi yadırganmazdı ama o kapı ticaret kanalları hariç Kürt’e karşı siyaseten “Ya Herro ya Merro” pozisyonunda. Haliyle umutsuz. Türkiye’nin aksine İran, Kerkük operasyonunun perde arkasında olmasına rağmen her zamanki gibi nüfuzunu sürdürebilecek kanalları kapatmadı.

***

Son dönemlerde, Kürdistan’ın İran’a yaslanan bölgelerine hükmeden Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) Tahran’la, Kürdistan Demokrat Parti (KDP) ise kendi bölgelerinin sınırdaşı Türkiye ile içli dışlı olageldi. Referandumun iptal edilmesi yönünde baskı kurulurken İranlılar geleneksel bağlarını kullanarak Talabani ailesi üzerinde çalıştı. Kürdistan’ın durumu umutsuz bir vakıaya dönüşünce Barzani kanadı da mecburen Bağdat’daki kilidi açmak için Tahran’la ilişkileri güçlendirme yoluna gitti. KDP ile ilişkilerde bir nevi İran’ın Iraklı Kürtlerle yakından çalıştığı 1990 öncesi duruma geri dönüldü. Eskiden bu yakınlığın nedeni ortak hasım Baas rejimiydi. Şimdi İran’a yakın aktörler Irak’ta belirleyici ve Bağdat’ı etkilemenin yolu Tahran’dan geçiyor.

İran da geçici olarak sınırları kapatsa da “Nasıl olsa ayağıma geleceksiniz” demedi ve Erbil’le teması kesmedi.

Ankara başka bir yoldan gitti. 2010 sonrası Bağdat’la ilişkiler sarpa sarınca Kürdistan’la ekonomik ilişkilerle kaybını telafi etme yoluna gitmiş olan Türkiye, 25 Eylül referandumuna tepki olarak ceketi ters yüz ederken yeni bir yol haritası belirledi. Buna göre Kürt yönetimini baypas etmek üzere Ovaköy’den Habur’a alternatif sınır kapısı açılacak, Kerkük’ten yeni bir petrol hattı yapılacak, Türk askerinin rızasız bulunduğu Başika üssüne çözüm bulunacak, bunlara ilaveten PKK’ye karşı Şengal ve Kandil’e ortak operasyon yapılacaktı. Ankara’nın bu şekilde beklentiye yatıp ayağını kestiği Erbil’e İran eylülden itibaren birkaç heyet gönderdi. Neçirvan Barzani de 20 Ocak’ta Bağdat’ta İbadi ile ilk görüşmesini yaptıktan sonra ertesi gün Tahran’a uçtu. Barzani’yi kabul eden Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, tarihi ve derin diye nitelediği Kürtlerle ilişkileri geliştirmek için tüm çabaların sarf edileceğini söyledi.

İran dini lideri Ali Hamaney’in özel temsilcisi Ali Ekber Velayeti de, 18 Şubat’ta Bağdat’ta Irak’ın Kürt Cumhurbaşkanı Fuat Masum’la görüşmesinde “İran, Kürdistan Bölgesel Hükümeti’nin Irak merkezi hükümetiyle bağlarını geliştirmesi için elinden geleni yapacak” mesajı verdi. Tabi bunun değişmeyen koşulu Kürdistan’ın Irak’ın bütünlüğü içinde kalması.

Her şey mesajlardaki gibi pürüzsüz mü? Değil. Mesela Neçirvan Barzani, 21 Ocak’ta Tahran’da Ulusal Güvenlik Konseyi Sekreteri Ali Şamhani ile görüşmesinde İran Kürdistan Demokrat Partisi’nin İran içindeki eylemleriyle ilgili “Bunu tolere edemeyiz” uyarısıyla karşılaştı. Barzani de İran’a karşı güvenlik tehditlerini engelleyecekleri sözünü verdi. (İran, Barzani’nin taahhüdüyle yetinecek bir ülke de değil. 1 Mart’ta Erbil dışındaki Binaslawa’da, İran KDP’sinin peşmerge komutanı Salah Rahmani’nin otomobili bombayla havaya uçuruldu. Saldırıda Rahmani yaralanırken oğlu öldü. Kürtler saldırılardan İranlı ajanları sorumlu tutuyor.)

Tahran, Erbil’i yakın planda tutarken Türkiye, Kürdistan yönetimine karşı rezervlerini koruduğu gibi Zeytin Dalı Harekâtı ile Afrin’e saldırarak Kürtlerle bağlarını hoyratça hırpalamayı sürdürüyor. PKK-KDP arasındaki husumetlere rağmen Afrin’e operasyon Güney Kürdistan’da da öfkeyle karşılandı ve Kürdistan Parlamentosu dayanışma için Afrin’e heyet gönderdi. Tam bu noktada İranlıların Suriye’de dayanışmaya yönelik bu tür geçişlere yardım etmesi ve İran destekli Halk Savunma Güçleri’nin Afrin’deki savunma hattına katılması da Tahran’ın Kürt siyasetinin çetrefilli taraflarına ışık tutuyor.

***

İran’ın savaş dayatmasıyla ‘yola getirilmiş’ Kürtlerle Bağdat arasında normalleşmeye dönük yeni bir fasıl açma vaadi seçim öncesi ağırdan alınıyor. Çünkü özellikle Kerkük’teki kontrolün geri alınması İbadi’ye IŞİD’in Musul’dan atılması kadar kredi getirdi. Sandık hesabıyla bu zaferden taviz gibi algılanacak bir adımdan da kaçınıyor.

IŞİD’le mücadele ve Kerkük operasyonunda öne çıkan Haşd el Şaabi güçlerinin siyaset üzerindeki etkisi artarken İbadi bu yeni faktörü karşısına almak istemiyor. Ki İbadi halihazırda yasal bir çerçevesi olan Haşd el Şaabi’yi geçenlerde resmi güvenlik güçleriyle aynı statüye yükselten kararnameyi imzaladı. Bunun nedeni basit: Bu gücü ordu çatısı altında kontrol altına almak ve siyasi bir güce dönüşmesini engellemek. (Haşd’ın Asaib Ehlül Hak gibi bazı kolları hareketleri kısıtlanacağı için orduya bağlanmaktan memnun değil.) İbadi, Haşd el Şaabi üyelerinin maaşlarını askerlerinkiyle eşitlerken yeni bütçe tasarısında Kürdistan Bölgesel Hükümeti’nin payını yüzde 17’den yüzde 12.6’ya düşürdü.

Erbil-Bağdat arasındaki normalleşmenin önündeki kritik şartlardan biri havalimanları ve sınır gümrüklerinin merkeze devri. Kürtler merkezin elindeki bütçe kartına rağmen bu konuda taviz vermemek için şanslarını zorluyor. Dün müzakereleri neticelendirmek üzere Bağdat’tan bir heyet Erbil’e gitti. Newroz’dan önce havalimanlarındaki uçuş yasağının kaldırılabileceği ve maaşların ödenmesiyle ilgili çözüme varılabileceği belirtildi. (Ben bu yazıyı noktalarken gümrüklerin merkeze devri ya da ortak kontrol mekanizması konusunda bir bilgi yoktu. Devir şartı yerine getirilirse bu İbadi için seçim öncesi ikinci bir zafer olarak kayda geçer.)

Kürtler kıvransa da “Kürtlerin yazımında bizzat yer aldıkları Irak anayasasını çiğnediklerini” düşünen İbadi’nin acelesi yok. Çünkü Mesut Barzani’nin ciddi bir yara alması ve Kürt siyasetinin tehlikeli boyutlarda kutuplaşması Bağdat’ı zorlayacak bir yanıt üretilmesini önlüyor. İç bütünlüğün ve tutarlılığın olmadığı bir yerde Kürt yönetimi kendi özgül ağırlığıyla bir çıkış stratejisi belirleyemiyor. Düştüğü yerden kalkmak için çaresizce vuran ele bakıyor.

***

Seçime kadar memnun edilmeyecek bir diğer taraf Kürdistan karşıtlığında gelişen ortaklığa rağmen Türkiye. Ankara-Bağdat arasında müzakere edilen başlıklar yerinde sayıyor:

– Irak, Başika üssünün boşaltılması talebinden geri atmış değil.

– Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Irak’ta PKK’ye karşı ortak operasyonun başlayacağını duyurdu ama Irak Parlamentosu Güvenlik ve Savunma Komitesi bunu behemehal yalanladı. Benim konuştuğum kaynaklar da “Ortak operasyona Bağdat yönetimi sıcak bakmıyor. Güvenlik alanında belli bir düzeyde iş birliğine gidilebilir ama ortak operasyon ihtimali yok” dedi.

– Kerkük-Ceyhan arasında yeni bir petrol boru hattı kurulması veya Ovaköy’den yeni bir sınır kapısının açılması Kürtlerle Irak hükümeti arasındaki pazarlıkların gidişatına bağlı. Eski boru hattı onarılamaz halde. Yeni hattın döşenmesi ise bugün başlasa en az 1 yıl zaman alır. Eğer Bağdat-Erbil arasında normalleşme sağlanırsa Kürdistan’ın doğrudan Türkiye’ye petrol ihracı için yaptığı bypass hattı Kerkük petrolünün sevkinde kullanılabilir. Sınır kapıları ile ilgili de Habur’un merkezi hükümete devri ya da ortak kontrol seçeneği konusunda anlaşma olursa Bağdat açısından Ovaköy planı yatabilir.