Gazeteci- yazar Fehim Taştekin, Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) Başkanı Mesud Barzani'nin istifası ile ilgili olarak "Bağımsızlık referandumunun bedelini ağır ödeyen IKBY iç siyasette de kritik bir süreçten geçiyor. Kürtlerin ABD ve İran'ın desteği kesmesiyle hezimet yaşadığı 1975'teki kırılmadan daha sarsıcı sonuçlar doğurabilecek bir kriz dallanıp budaklanıyor" dedi.
Taştekin, "Barzani'den sonra Irak Kürdistanı'nı ne bekliyor?" başlığıyla (30 Ekim 2017) yayımlanan yazısı şöyle:
Bağımsızlık referandumunun bedelini ağır ödeyen Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi (IKBY) iç siyasette de kritik bir süreçten geçiyor. Kürtlerin ABD ve İran'ın desteği kesmesiyle hezimet yaşadığı 1975'teki kırılmadan daha sarsıcı sonuçlar doğurabilecek bir kriz dallanıp budaklanıyor.
Irak Kürdistanı üzerinde siyasi, ekonomik ve askeri baskıyı sürdüren aktörler, tartışmalı bölgelerin Bağdat'ın kontrolüne geçmesiyle yetinmeyip IKBY Başkanı Mesud Barzani'yi bitirme niyetini gizleme gereği duymuyor.
Dış baskıya ilaveten Peşmerge'nin Kerkük'ten çekilmesinin Kürtler arasında yarattığı öfke karşısında Barzani bir tercihte bulundu: IKBY Parlamentosu'na mektup göndererek başkanlık süresinin tekrar uzatılmasını istemediğini, 1 Kasım itibariyle görevi bırakacağını ve bir peşmerge olarak hizmete devam edeceğini iletti.
Bir değişiklik olmazsa Barzani, Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) ve IKBY Yüksek Siyaset Konseyi başkanlığı görevini koruyacak.
Barzani'nin Ağustos 2013'te dolan görev süresi ikişer yıllığına iki kez uzatılmıştı. Irak Kürdistan'nı 25 Eylül referandumuna götürürken Kasım'da seçimlerin düzenleneceğini ve Barzani ailesinden kimsenin aday olmayacağını vaat etmişti.
Ancak seçimler Bağdat'ın bölgeye müdahalesi üzerine 8 aylığına ertelendi. Barzani çekilirken yetkilerinin hükümet, parlamento ve yüksek yargı arasında paylaştırılması kararlaştırıldı. Yani başkanlık makamı fiilen donduruldu.
Barzani'nin çekilme manevrası hem KDP içindeki güç mücadelesini hem de diğer partilerle paylaşım kavgasını tetikleyecektir. KDP'nin gerilimli iç ilişkileri bir yana Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) ve Goran Hareketi de kritik dönemece liderlik sorunlarıyla girdi.
Barzani'nin bundan sonra hayatına Peşmerge olarak devam edeceğini söylemesi bugüne dek hep önemsediği peşmergeliğe simgesel bir vurgu olduğu kadar mücadeleye devam edeceği anlamına geliyor.
Son süreçte yıpranmış olsa da Barzani, babası Mele Mustafa Barzani'nin siyasal mücadelesinin mirasçısı, Irak Kürdistan'nı bugünlere taşıyan önemli bir figür, parti başkanı ve aşiret lideridir.
Bu tür bir mücadelede istifanın yeri yok. Barzani belki sular duruluncaya dek liderliği geri planda durarak sürdürecek. Elbette Barzani'nin bu yeni pozisyonu aile içindeki liderlik ve miras kavgasını derinleşebilir.
Barzani ailesinde babalarının ayak izinden giden iki isim öne çıkıyor: Biri Mesud Barzani'nin oğlu Mesrur Barzani. Diğeri de Mesud Barzani'nin kızıyla evlendirdiği yeğeni Neçirvan Barzani.
Babası İdris Barzani gibi mücadelesini siyasi ve diplomasi kanalları üzerinden yürüten Neçirvan, iki farklı dönem halinde 15 yıldır başbakanlık koltuğunda oturuyor.
Babası gibi KDP'nin istihbarat servisi Parastin'e liderlik ederek gücünü pekiştiren Mesrur da ailenin kas gücünü temsil ediyor. Mesrur ayrıca Kürdistan Ulusal Güvenlik Konseyi Başkanlığı gibi etkili bir pozisyona sahip.
İdris Barzani, babaları Mele Mustafa Barzani'nin ölümünün ardından liderliği peşmergeye öncülük eden kardeşi Mesud Barzani'ye kaptırmıştı.
İdris Barzani'nin ölümünün ardından KDP'nin politbürosunda siyasi kariyerine başlayan Neçirvan babasının hakkını almakta kararlı.
Neçirvan sahibi olduğu Rudaw TV ile kendi geleceğini tahkim ederken Mesrur K24 kanalıyla bunu dengelemeye çalışıyor. Ailedeki güç mücadelesi iki kanalın yayınlarına yansıyor.
İkisinin de önünde avantajlar ve dezavantajlar var. Tabii aile ve parti içindeki dengeler önemli.
Silahlı güçler üzerindeki etkisi dikkate alındığında Mesrur, dış bağlantılar dikkate alındığında Neçirvan öne çıkıyor.
Neçirvan Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) yönetimiyle özel bir ilişkiye sahipti. KDP cenahından Tahran'la iyi ilişkilere sahip olan da Neçirvan'dı.
Neçirvan sonunda kerhen destek verse de referandumu riskli bulan yaklaşımıyla Ankara, Bağdat ve Washington nezdindeki yerini korudu.
Mesrur ise referandum kararının arkasındaydı. Haliyle bu cepheler için istenmeyen bir figür.
Neçirvan, KDP ile KYB arasındaki gerilimli süreçlerde Celal Talabani ile iyi ilişkileri koruyabilmişti.
KDP ve Goran arasındaki kavgada da Neçirvan kendisini fazla yıpratmadı.
Mesrur, diğer partilerle ilişkilerinde çok yapıcı olamadı. Bu da olası bir koalisyonun oluşumunda Neçirvan'ın elini güçlendiriyor.
Neçirvan başbakanlık pozisyonu sayesinde iş dünyası, parti, peşmerge ve ailede birçok ismi yanında tutmayı başardı.
Bu pozisyonuna karşın kendi namına büyük bir ekonomik güç biriktiren Neçirvan kamuoyunda oldukça yıpranmış bir isim. Bu Mesrur'un elinde önemli bir silah.
Bu kavga nereye varır bilinmez. Ancak bilinen şu ki ikisinin önünde de Mesud Barzani faktörü var.
Mesud Barzani hayatta olduğu sürece oğul ve yeğenin önündeki en önemli ödev iş bölümü içinde aileyi korumak olacaktır.
KYB, partinin genel sekreteri ve eski Irak Devlet Başkanı Mam Celal Talabani'nin ölümünün ardından bir geçiş dönemi yaşıyor.
Talabani ailesi ile rakipleri arasındaki güç mücadelesi Kerkük'teki ihanet tartışmasıyla keskin bir hal aldı.
Parti içinde Talabani ailesi ile gücünü kendi peşmergesinden alan Kosret Resul ve eski Kerkük Valisi Necmettin Kerim arasında açık bir gerilim yaşanıyor.
Resul ve Kerim referandum sürecinde Barzani ile ortak hareket ederken Talabani'nin büyük oğlu Pavel referandumu zamansız buldu ve Bağdat'la diyalog istedi.
Talabani'nin küçük oğlu Kubat başbakan yardımcısı olarak bu süreçte KDP ile daha içli dışlıyken Pavel babasının yerini doldurmaya çalıştı.
Ailede perde arkası aktörleri olarak Talabani'nin yeğenleri KYB Terörle Mücadele Gücü Başkanı Lahur Cengi ve Peşmerge Komutan Araz Şeyh Cengi de öne çıkıyor.
Kerkük'le ilgili Bağdat'la anlaştığı suçlamasıyla hedefte olan Pavel son süreçte kuzenleriyle geliştirdiği güç birliğiyle ailenin KYB içindeki konumunu koruyabileceğini gösterdi.
Tabii sağlık sorunlarına rağmen sahne gerisinden durumu idare eden Talabani'nin eşi Hero İbrahim Ahmed de hala en önemli faktör.
Goran Hareketi ise karizmatik liderleri Noşirvan Mustafa'nın Mayıs'ta ölmesinin ardından dümene geçen Ömer Seyit Ali ile yolculuğunu test ediyor.
Süleymaniyelilerin arkasından "Babamızı kaybettik" diye gözyaşı döktüğü Noşirvan Mustafa'nın boşluğunun doldurulması kolay değil.
Noşirvan Mustafa 1974 isyanının yenilgiyle sonuçlanmasından ardından 1976'da Talabani ile birlikte KYB'yi kuran lider kadrosunda yer almıştı. Sol kanadı temsil ediyordu. Yolsuzluktan ve şatafattan uzak hayatıyla saygınlığını korumuştu.
2009'da Goran'la egemen siyasete meydan okuyarak Kürt siyasetinde yeni bir pencere açtı. Ancak Goran seçimlerde ikinci gelip parti koalisyona katıldıktan sonra yıprandı.
"KDP'de kim öne çıkar", "Yeni bir hükümet kurulur mu", "Başbakan kim olur" gibi soruların yanıtını şimdiden vermek zor.
Bu hem KDP içindeki dengelere hem KYB, Goran, Komel ve Yekgırtu ile yürütülecek pazarlıklara hem de Bağdat, Tahran, Ankara ve Washington'ın sürece ne şekilde etki edeceğine bağlı.
Muhalefet hükümetin de istifasını istiyor. Referandumla ilgili tutumlarında haklı çıkan Goran ve Komel'in peşmerge, asayiş ve ekonomiyi tekeline almış KDP ve KYB'ye rağmen alternatif çıkarmaları mümkün gözükmüyor.
Çeşitli senaryolar üzerinde duruluyor.
Dış aktörler nezdinde pozisyonu güçlenen Neçirvan Barzani ile yola devam edilmesi muhtemel.
KDP'yi cezalandırmak isteyen cephe farklı alternatifleri de dayatabilir. Mesela KYB'den kopup Demokrasi ve Adalet Cephesi'ni kuran Berhem Salih öne çıkarılabilir.
Elbette bu Bağdat-Ankara-Tahran üçgeninde şekillenen tercihe ve ABD'nin ağırlığını koymasına bağlı. Salih hem Bağdat hem de Washington'da yakından tanınan biri.
İç dengeler çok şans tanımasa da dış faktörlerin önünü açabileceği bir diğer isim eski Irak Dışişleri ve Maliye Bakanı KDP'li Hoşyar Zebari.
Mesud Barzani'nin dayısı olan Zebari henüz çok öne çıkmış değil. Bakanlıktan alındıktan sonra Bağdat'la ilişkileri bozulan Zebari referandum kampanyasına asılanlardan biriydi.
KDP'nin Yekgırtu ya da KYB ile yeni koalisyona gidebileceği üzerinde duruluyor.
KDP'nin KYB'yi dışlayarak bir koalisyon kurmaya kalkışması iki parti arasındaki hesaplaşmaları büyütebilir.
Bu da Kürdistan'ın siyaseten tekrar ikiye bölünmesi riskini artırıyor.
Barzani'nin Kerkük'ü ihanet yüzünden kaybettiklerini belirterek KYB'yi hedef alması nedeniyle gerilim zaten tehlikeli boyutlarda.