Fehmi Koru*
ABD ile aramızda Fethullah Gülen’in iadesi diye bir sorun var ve Amerikalılar, ne zaman sorulsa, en kibar dille, “Zordur almak bizden onu” demekteler…
Sözlü olarak devlet adamlarımıza kapalı kapılar ardında ilettikleri bu mesajı, hukuki gerekçelerle süsleyerek, bu defa hepimize duyurma ihtiyacı duydu ABD ve bu işle bir ‘think tank’ı (düşünce üretim kuruluşunu) görevlendirdi.
Galiba onların bu yeni girişimini duyurmak da ilk bana nasip olacak.
Nasıl olduysa, ABD’nin bu çıkışı, henüz kimse tarafından fark edilmedi.
[Ben, biliyorsunuz, bir yolunu bulup iade edecekleri kanaatindeyim.]
Türkiye Fethullah Gülen’in ABD tarafından kendisine iade edilmesini istiyor. 15 Temmuz darbe girişiminiGülen’le ilişkili subayların yaptığını, yine onu memnun etmek isteyen sivil bürokrasi içerisinden kişilerin ülkede ‘paralel bir yapı’ oluşturduğunu, ekonomik desteği de örgütüne bağlı işadamlarından sağladığını güçlü bir biçimde ileri sürerek…
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan konuyu dün döndüğü Çin’de ABD Başkanı Barack Obama ile konuştu. Dönüş yolunda, gazetecilere, “Samimiyetlerini göstermek için ilk adımı atsın, tutuklasınlar” beklentisini dile getirdiCumhurbaşkanı Erdoğan…
Yine dün, AK Parti Meclis grubundan bazı milletvekilleri, “Gülen iade edilsin” mesajını iletmek üzere Washington’a doğru yola çıktılar…
Adalet Bakanı Bekir Bozdağ ile İçişleri Bakanı Süleyman Soylu da muhataplarıyla görüşmek üzere yakında ABD’ye gidecek…
Tek taraflı da değil bu trafik; Barack Obama’nın yardımcısı Joe Biden geçtiğimiz günlerde Ankara’ya geldi ve mesajı doğrudan aldı.
Onun ülkemizde bulunduğu gün, bir ABD heyeti de, Adalet Bakanlığı’nda Gülen’in iadesinin hukuki yönlerini görüşüyor, kendilerine sunulan kanıtları inceliyordu.
Amerikalılar bu işi biliyor.
Bildikleri iş, taraf oldukları konularda, karşısında yer alan kişiyi, grubu, kurumu veya ülkeyi muhatap almadan istedikleri sonucu elde etmek…
Türkiye 15 Temmuz darbe girişiminden sorumlu tuttuğu ve 1999 yılından beri ABD topraklarında yaşayan‘yeşil kart sahibi’ Fethullah Gülen’in iade edilmesini istiyor…
Amerika adına konuşabilecek kişiler, Türkiye’deki muhataplarına, doğrudan “Olmaz” demek yerine, dolaylı yoldan bunu anlatmayı yeğliyor…
Ne mi yapıyor?
Konu hukuki ya, çok sayıda hukukçunun içinde yer aldığı bir rapor hazırlattırıyor ve o raporu bir araştırma kuruluşuna yayınlatıyor…
Gülen konusunda tam da bunu yaptı Amerikalılar; ‘The Process Behind Turkey’s Proposed Extradition of Fethullah Gülen’ başlıklı süreci anlatan kapsamlı bir raporu ‘Center for American Progress’ adlı Barack Obama ile Hillary Clinton’un partisi çizgisindeki bir kuruma yayınlattılar.
Üstünde 2 kişinin imzası, ama altında 9 kişinin kimlik bilgileri ve telefon numaraları var.
Bugüne kadar ne gördük: ABD’nin de aralarında olduğu Batı ülkelerinin 15 Temmuz’da yaşadığımız uğursuz darbe girişimini bizim kadar ciddiye almadıklarını, değil mi? Biden bile, “Bilgisayar oyunu sanmıştık” gibi bir şey söyledi.
Ancak, ABD, bu konuda söylem değişikliğine gitmiş. Raporda en geniş yeri, 15 Temmuz’un bir darbe girişimi olduğuna, o gece yaşananların toplumumuz üzerinde kalıcı izler bıraktığına, girişimden Fethullah Gülen ile bağlılarının suçlandığına ayırmış…
Bunları da mümkün olan en ciddi ifadelerle rapora yansıtmış uzmanlar…
“Darbe sonrasında öfke ve duyguların sokaklara taşması anlaşılabilir ve mantıklı bir şeydir; hatta konunun adalete taşınması ve intikamcı duygulara sebep olması bile… ABD bunu kendisinin yakın tarihinden bilir ve bu duyguları anlar…” demekte rapor…
Söylem değişmiş kesinlikle…
Gülen’in iadesinin talep edilmesine de anlayışla yaklaşıyor rapor. Türkiye ile ABD arasında, 1979’da, suçluların iadesi anlaşması imzalandığını, bunun hem TBMM hem de Kongre tarafından onaylandığını hatırlatıyor. O gün bugündür hiçbir sorunla karşılaşılmadan uygulandığını da.
“İsteyebilirsiniz” demeye getiriyorlar…
“Tabii, bunun için, talebinizi ikna edici kanıtlar eşliğinde bizim hukuki sürecimizden geçirerek sona ulaştırma yolunu seçmeniz gerekiyor” uyarısıyla…
Raporun büyük bölümü o yolun engebeli, çoğu zaman insanı çıldırtacak kadar sonuç alınmaz görüntülü olduğunu anlatmaya ayrılmış…
Okuyalım:
“ABD hükümeti Türkiye’nin iade talebini büyük bir ciddiyetle ele alıyor; almak zorunda da… Gülen’e yöneltilen suçlamalar vahim çünkü. Daha önce hiç yapmadığımız bir şey yaptık ve Adalet Bakanlığı’ndan bir heyeti Türkiye’ye göndererek ciddiyetimizi gösterdik.
“Süreç zaman alıcıdır ve eldeki kanıtların hukuki standartlarla uyumlu olmasını gerektirir. (..) Hukukçular kanıtların geçerliliği üzerinde bir kanaate sahip olacak; eğer kanıtlar kuşkuya meydan bırakmayacak biçimde Gülen’in ‘suçlu’ olduğunu gösterir ve Türkiye’de âdil biçimde yargılanacağına da inanılırsa, elbette iade edilecektir.”
‘Âdil biçimde yargılanma’ şartı rapor içerisinde defalarca tekrarlanıyor…
Yayınlayan bir ‘think tank’ olduğu için, raporun ‘sonuç’ bölümünde Amerika tarafına da küçük bir hatırlatma yer alıyor; özellikle Türkiye’de “ABD Gülen’i koruyor, iade etmek istemiyor, muhtemelen darbenin arkasında olduğu için…” görüşünün yaygın olduğu bilgisiyle: “ABD hükümeti darbe girişimi sonrasında Türkiye ile dayanışma içerisinde kalmalı ve iade talebini ne kadar ciddiye aldığını göstermeye devam etmelidir.”
Ankara’dan da “Darbenin arkasında ABD var” diye yazıp söyleyenleri kınamamızı istiyor rapor yazarları…
Sonuç bölümüne gelene kadar, ABD hukuk sisteminde ‘suçluların iadesi’ konusunun kısa sürede sonuçlandırmaya müsait olmadığını ve Türkiye ile varolan anlaşmanın Gülen’in iadesini otomatik hale getirmediğini uzun uzadıya anlatıyor rapor…
Amerikalılar Türkiye ile Fethullah Gülen arasında kalmaktan memnun değiller, bir yolu bulunabilse iade edeceklerinin bilinmesini istiyorlar. Buna karşılık, hukuki sistem içerisinde ele alındığında, yeterli kanıt sağlansa bile, konunun önüne götürüleceği yargıcın onları yeterli bulmayabileceğini, yargıç olumlu davransa bile Gülen’in avukatlarının iadeyi yokuşa sürecek yollar bulabileceğini hatırlatıyorlar…
“Tutuklama bile zor” demeye getiriyorlar.
Şunu anladım rapordan: “Hukuki yoldan bu sorunun çözümü yok; bugünden yarına bunu sağlarız sanıp Washington’a gelmeyin” diyor Amerikalılar…
“Bu yol çıkmaz, başka bir yola başvurun” tavsiyesinde bulunuyorlar…
Suriye’den mi geçiyor yoksa o yol?
Üzerinde düşünün derim.