Fehmi Koru*
Yeni yıla, bir önceki yılda pek çok kişinin “Aman böyle bir şey yaşanmasın” duasını ettiği bir gelişme ile girdik; bazıları buna ‘kavga’ da diyor…
Bunu, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile her fırsatta kendisinden “Kardeşim” diye söz ettiği selefi 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül arasında başgösteren bir ‘çatışma’ olarak görme eğilimi yaygın.
İşin bu noktada kalmayıp daha ileri aşamalara kadar gideceğine inananlar çok. Kimileri buna şimdiden gönül bağlamış da görünüyor.
Dikkatli davranılmazsa AK Parti açısından zararlı sonuçlar verebilecek bir süreç başlayabilir.
Hatta sonradan daha zararlı bir sonuç doğacağına henüz yolun başındayken bir ilişki kesme girişimi haline dönüştürme stratejisi de uygulanmak istenebilir.
Sanki ancak ilişki koparmayla önü alınabilecek öyle bir olumsuz gelişme yaşanması kaçınılmazmış gibi…
Siyaset böyle bir şey.
Geçmişte bizde ve başka ülkelerde, yukarıda değişik yönlerine işaret etmeye çalıştığım türden kavgalar, çatışmalar, ilişki kesmeler çok yaşandı.
Birbirinden asla ayrılmaz sanılan siyasi kişilikler arasında kopuşların bizim tarihimizde pek çok örneği var.
Türk tarihi biraz da böyle bir tarihtir; tek bir tarih kitabının kapağını açmayanlar bile, tarihimizden esinlenilen televizyon dizilerinden o tür örneklerin varlığını biliyorlar.
Avrupa’da da durum farklı değildir. Orada belki biraz daha nazik yaşanıyor benzer süreçler, ama yaşanıyor.
Uzak Doğu’dan, Malezya’dan da bir örnek var: Ülkenin en uzun süreyle (1981-2003) başbakanlığını yapmış olan Mahasir Muhammed ile yola birlikte çıktıkları ve devlet yönetiminin her adımında yan yana bulundukları yardımcısı Enver İbrahim arasında yaşananlar…
Malezya’nın modern tarihinin bu iki önemli ismi, tam 18 yıl aradan sonra, geçtiğimiz Haziran ayında, ilk kez tekrar biraraya gelebildi. Yeniden günlük siyasete dönen Mahasir (şu sırada 93 yaşında) birkaç gün önce, “Geçmişte benim de bazı hatalarım oldu” açıklamasını yaptı. İbrahim’in eşi eliyle yürüttüğü siyasi mücadelenin ilk seçimde başbakanlığı üstlenmeyle sonuçlanması bekleniyor.
Hiç değilse Mahasir’in beklentisinin bu olduğunu onun açıklamalarından öğreniyoruz.
2003 sonrası, Malezya için, gerçek anlamda kayıp yıllar oldu.
Oluyor böyle vak’alar siyasette; hatta en olmaz sanılan ülkelerde, akıllı bilinen siyasi figürler arasındaki vazgeçilmez sayılan dostluklar bile bir gün geliyor sona erebiliyor.
Tayyip Erdoğan ile Abdullah Gül arasında da bu tür bir kopuş yaşanır mı?
Neden yaşanmasın, yaşanabilir elbette…
Esas soru “Yaşanır mı?” değil, esas soru şu: Yaşanmalı mı?
İşte benim başkalarından farklılaşmam o noktada.
Böyle bir kopuşun, yol ayırmanın taraflara olduğu kadar hiç kimseye, hatta en çok da AK Parti’ye yaramayacağı kanaatindeyim.
Abdullah Gül’ün en keskin dönemeçlerde bile arayı açmama kararlılığını.. görüş ayrılıkları gözlerden saklanamaz hale gelmesin diye nasıl çabaladığını.. mutlaka bir şeyler söylemesi gerektiğinde cümlelerini ve sözcüklerini seçerken gösterdiği itinayı.. siyaseti yakından gözleyen herkes yıllar içerisinde görerek öğrendi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan son KHK’da yer alan bir müphemliğin kaldırılmasını temenni eden selefi Gül’ün tavrının kendisini ‘üzdüğünü’ söylemişti. Temenni içeren açıklaması sonrasında başgösteren tartışmanın aldığı biçimden esas Cumhurbaşkanı Gül’ün üzüldüğünü sanıyorum.
“İnceldiği yerden kopsun” deme noktasına kolay gelmeyecektir Abdullah Gül.
Ancak bizdeki ve başka ülkelerdeki örnekler, tek tarafın ilişki konusundaki itinalı tavrının bunun için yeterli olmayacağına işaret ediyor.
Bakalım işin seyri nasıl gelişecek?
Yine de kendi görüşümü kayda geçireyim: Yeni yıla böyle bir olayla başlanılması 2018’in geride bıraktığımız yıldan daha farklı geçmesini bekleyenler ve ülke için bir talihsizliktir.
*Bu yazı ilk kez fehmikoru.com'da yayımlanmıştır.