*Fehmi Koru
AK Parti genel başkanı da olan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, dün, “Ankara’nın başına gelirse bu adamın ne tür sahte senetler düzenleyeceğini hatırlayın” demiş…
Onunla birlikte kürsüye çıkan iktidar cephesinin diğer ortağı MHP’nin lideri Devlet Bahçeli de, “Bu seçim, uçurumdan önceki son çıkıştır” uyarısında bulunmuş…
Her iki konuşma da, dün, düzenleyenler tarafından ‘tarihi’ sıfatı uygun görülmüş, iktidarın itibar ettiği televizyonlar ve gazeteler tarafından yere göğe sığdırılamayan kalabalıkta geçen‘Cumhur İttifakı’nın Ankara mitinginde yapıldı.
İttifakın bugün İstanbul mitingi var. Erdoğan-Bahçeli bugün de ‘Millet İttifakı‘nın İstanbul adayı hakkında herhalde benzer uyarılarda bulunacaklardır.
Ağır sözlerle…
Bu seçimin en büyük özelliği propaganda içeren kampanyaların kişiselleştirilerek yapılmasıdır.
Geçmiş bir veri ise, bugünkü durum…
Liderlerin konuşmalarını dinlerken, bilmiyorum benim zihnim gibi sizlerin zihniniz de, eski seçimlere ve o seçimler sırasında adaylar hakkında edilmiş iddia ve ithamlara kayıyor mu?
3 Kasım 2002 genel seçimi kampanyası sırasında rakip partilerin yeni kurulmuş AK Parti’nin lideri için söylediklerine…
Ya da daha yakın bir geçmişte, MHP liderinin AK Parti lideri, AK Parti liderinin de MHP lideri hakkında neler söylediklerini hatırlayanlarınız da mutlaka vardır.
AK Parti bugün iktidarının 17. yılında ve Tayyip Erdoğan ile Devlet Bahçeli de artık aynı cephede ve kader ortaklığı yapmış durumdalar.
Yapılan onca itham ve söylenen onca acıtıcı söze rağmen durum bu.
Maalesef bizde seçim kampanyaları hayli sert sözler ile ucu açık iddia ve ithamların havada uçuştuğu bir zeminde yapılıyor. Ancak buna rağmen, seçmen, iddia ve ithamları kendi irfanıyla tartmasını biliyor ve çoğu kez onlara rağmen doğru bildiğini yapıyor.
Tabii izler kalıyor. Arşiv kirleniyor.
Demokratik ülkelerin hepsinde olduğu gibi bizim ülkemizde de seçimlerde aday olabilmenin belli kuralları var. Yüksek Seçim Kurulu‘nun (YSK) her seçim öncesinde aday yapılmak istenen kişilerden istediği belgeler arasında sabıka kayıtları da bulunuyor. Ağır cezalık veya yüz kızartıcı suçtan mahkumiyet gibi durumlarda YSK o tiplere aday olma izni vermiyor.
Mahkumiyetin daha sonra oluşması durumunda, kazanmış olanların başkanlıklarını düşüren bir mekanizma da var.
Gerçek böyle olduğu halde, adayların ağır ithamlara maruz kalmasını nasıl yorumlayacağız?
Acaba bunun “Anketler yalan söylüyor” tespitiyle bir ilgisi olabilir mi?
Dikkatli okurlar fark etmişlerdir: Önceki seçimlerle son virajlara girilirken her bir köşeden değişik araştırma şirketlerinin bulguları kamuoyunun bilgisine sunulurdu. Henüz seçim yasakları başlamadan ben de elime geçen anketleri paylaşır, seçimin ertesi günü çıkacak yazımda da en son anket sonuçlarını verir, alınan sonuçlarla mukayese edilmesi kolaylığını okurlara sağlardım.
Bu seçim öncesinin anket rutini değişti.
Kimse anket sonucu açıklamıyor. Anket şirketleri de, sanki aralarında anlaşmışlar gibi, yaptıkları araştırmaları kamuoyuyla paylaşmıyorlar.
Elde yalnızca daha önce varlıkları bilinmeyen nevzuhur bazı şirketlere ait olduğu söylenen sonuçlar var ve bunlar elden ele dolaşıyor.
Saklanma sebebi? Sebebi bilmiyorum.
Acaba, sağlıklı anketlerde Ankara ve İstanbul’da iktidar partisi adayları için hoş olmayan bir tablo mu söz konusu?
Uyarıların ağır olması bu yüzden mi?
Gerçeği şimdi bilmemiz mümkün değil, bu sorulara seçim sonuçlarına bakarak cevap verebileceğiz.
Diyelim, devlet büyüklerinin bizleri senet konusu ile uyardığı aday seçimde ipi göğüsledi ve başkentte belediye başkanı seçildi. Veya, İstanbul’da karşı ittifakın adayı kenti yönetme konusunda halktan icazet aldı.
Olacak gibi durmuyor, ama hadi diyelim böyle bir sonuç karşımıza çıktı.
Ne olacak?
Elbette YSK kim kazanmışsa mazbatasını verecek ve o kişi de belediye binasına gidip makama yerleşecek.
Gelenek böyle olacağını gösteriyor.
Vatandaşın iradesini boşa çıkartacak gelişmeler bekleyenler varsa ben onlardan değilim. 1 Nisan sabahı sonuç ne olursa olsun ortalık süt liman hale gelecektir.
Kazanan kentinin belediye başkanı olarak görevi devralacaktır.
Bir an için, kampanya sırasında her şey aleyhlerine çalıştığı, medyada, duvar ilanlarında, birebir çalışmalarda iktidar cephesini çok gerilerden izledikleri halde rakip partilerin adaylarının halktan teveccüh gördüğünü düşünmeye devam edelim.
Pek çok büyük kentte belediye başkanlıklarının muhalefetin adayları tarafından kazanıldığını…
Gittiler ve makam koltuklarına oturdular.
Aleyhlerindeki onca kişisel iddialara ve ithamlara rağmen…
Bu, iktidar cephesin inene ciddi endişesini -hani ‘beka sorunu’ kavramıyla ifade ettikleri endişeyi- gerçek haline dönüştürecek bir ilk adım haline gelmez mi?
Kim bilir kaç yazıda iktidar cephesini aşırılıklardan kaçınmaya davet ettim; amacım da bugün dillendirmeye çalıştığım türden bir gelişmenin yaşanmamasıdır.
Aynı yolda bugün de devam ettiğimi kayda geçiriniz.
Hiçbir seçim uçurumla sonuçlanmadı, bu da sonuçlanmayacaktır. Her seçim bir umuttur, bu seçim de öyle.
Ona göre davranmak, herkesin, her partinin yararınadır.
*Bu yazı fehmikoru.com'dan alınmıştır