Fehmi Koru: AK Parti adına kim konuşamaz öğrendik

Fehmi Koru: AK Parti adına kim konuşamaz öğrendik

Fehmi Koru*

Gündüz Aktan’ın esas ve tanındığı mesleği diplomasiydi, sonradan siyasete de girdi ve MHP’den milletvekili seçildi. Turgut Özal’ın başbakanlığı döneminde özel kalemine aldığı, cumhurbaşkanı olduğunda danışman olarak yararlandığı genç Hariciyecilerdendi rahmetli. Özal’ın ismini taşıyan Fransızca kitaba (sonradan ‘Tarih ve Miras’ adıyla Türkçesi de yayınlanmıştır) ismini koymadı, ama eserin onun elinden çıktığını biliyoruz. Hep iyi yerlerde büyükelçilik yaptı.

Onu bugün hatırlamamın sebebi…

“Yazdıklarım devletin görüşü…”

NTV’de Mehmet Barlas ve Tarhan Erdem’le ‘Basın Odası’ adıyla program yaptığımız günlerde (2000’li yılların ortası) her haftanın konusuna göre bir yazarı konuk alıyorduk. Gündüz Bey de o sırada Radikal’de yazıyordu. Katıldığı programda gazetede yazdığı çizgide görüşler açıkladı, ama verilen aralarda aslında farklı düşündüğünü belli eden sözler söylüyordu.

Dayanamayıp “Farklı düşünüyor, farklı görüş açıklıyorsunuz, sebebi?” diye sormuştum.

Rahmetli, “Okurlar, özellikle de yabancı misyon temsilcileri, benim yazdıklarımı devletin resmi görüşünü yansıtıyor kanaatiyle okuyorlar, ben de öyle yazıyorum” demişti.

İçimden “Kendisine ne büyük misyon bahşetmiş, olacak şey değil” diye geçirdiğimi bugün gibi hatırlıyorum.

Ayhan Oğan’ın başına gelenin sebebi.. Gündüz Aktan hassasiyetine sahip olmaması.. daha doğrusu kendisinin izleyenler tarafından nasıl algılandığını bilememesi.. biliyorsa bile o algıya uygun davranması gerektiğini anlayamaması…

O ve belki bir düzine başka kişi, ekranlara, AK Parti görüşlerini yansıttıklarına inanıldığı için çıkarılıyor…

Dilin kemiği yok; muhtemelen çok dar bir çevrede ve az sayıda kişinin kulağına gidecek biçimde telaffuz edilen bir cümleyi ekrana taşıyınca, Ayhan Oğan’ın kendisi ve söylediği ile AK Parti arasında münasebet kurulması kaçınılmazdı.

Dediği şuydu:

“Biz 15 Temmuz’da çok büyük bir şey yaptık. Halk bir devrim yaptı. Şimdi biz yeni bir devlet kuruyoruz. Beğenin beğenmeyin bu yeni devletin kurucu lideri Tayyip Erdoğan’dır.”

Yazdım dün, bir daha yazayım: Osmanlı döneminde, hatta en zirve noktanın yaşandığı 16. yüzyıldan itibaren, devlette görülen aksamaların giderilmesi için Padişah’a arizalar verilmiş, ısrarla reform ihtiyacından söz edilmişti.

Başbakan: “Asla kabul edilemez”

Ancak ‘yeni bir devlet kurmak’ önce var olanın yıkılmasını gerektirir. Yıkılacak veya yıkacaksınız ki, yenisini kurabilesiniz.

Sonuç, “Ben öyle demek istemedim de…” türü bir açıklamaya rağmen dışlanıverdi o cümlenin sahibi; hem de bizzat Başbakan Binali Yıldırım tarafından…

Başbakan, “Asla kabul edilemez” dediği sözler için şu açıklamayı yaptı:

“Şaka mı yapıyorsunuz? Türkiye Cumhuriyeti devleti, 29 Ekim 1923’te kuruldu. O da Osmanlı Devleti’nin devamı olarak kuruldu. 16 Türk devleti var, bu Türk devletlerinin hepsi birbirinin devamıdır. Türkiye Cumhuriyeti de geçtiğimiz 94 yıl içinde gelişti, büyüdü ve bugün Allah’a şükür bölgesinde ve dünyada hatırı sayılan bir ülke haline geldi. Onun için kimin ne söylediğinin önemi yok. Bazı televizyon programcılarının, yorumcularının söylediği laflar bizim partimizi bağlamaz.”   

“Partimizi bağlamaz” tevile yer bırakmayacak güçlü bir dışlama.

Daha önce parti sözcüsü Mahir Ünal da benzer bir açıklama yapmıştı.

Televizyonların siyasi tartışma programlarının izleyicileri, Ayhan Oğan’ın yalnız olmadığını, onun da içinde bulunduğu bazı isimlerin ekranlara AK Parti yöneticileri katılmadığı için, onları ikame etmek üzere çıkarıldığını biliyor.

Şöyle bir durum: Bazıları ekranlarda ‘AK Parti sözcüsü’ görevini üstleniyorlar, ama AK Parti son örnekte fark edildiği gibi onları ve görüşlerini benimsemiyor.

DEVLET adına konuşulunca

Acaba aynı durum devlet sözcüğünü büyük harflerle yazanlar için de geçerli mi?

Biliyorsunuz, gazetelerimizde bazı görüşleri DEVLET adına seslendirdiklerini düşündürecek biçimde yazılarla karşımıza çıkanlar var. Bir kişi veya konu hakkında yazmaları gerektiğinde DEVLET’in o kişi veya konu hakkında ne düşünüyor olacağını onların sütunundan okuyoruz.

Ne kadar doğru bu yakıştırma?

‘DEVLET’ ile kast edilen kimdir/nedir bilemediğimiz için bu yönde bir açıklama beklememiz gerekecek şahıs/lar veya kurum/ları ancak tahmin edebiliyoruz. O şahıs/lar veya kurum/lardan bir açıklama gelmediği için de yazılanı doğru kabul ediyoruz.

Çoğu teşhisleri sonraki gelişmelerle örtüşüyor çünkü.

“Şu kişi DEVLET adına davranıyor” dediler mi akan sular duruyor. “Şunlar DEVLET’e karşı suç işlediler ve ceza almalılar, şunlar ise serbest bırakılmalı” diyorlar bazı tutuklular için.. ve mahkemelerden kararlar aynen öyle çıkıyor.

Başbakan veya kendisine bağlı devlet kurumlarından biri bu konuda da bir açıklama yapabilir mi?

Doğru mu algılıyoruz, bilelim diye talep ediyorum.

*Bu yazı ilk kez fehmikoru.com'da yayımlanmıştır.