Fehmi Koru*
Demokrasi neden beşeri sistemlerin en mükemmeli olmadığı halde dünyada yaygın bir kabul görüyor?
Başka sebepleri de var, ancak benim değerli saydığım bir özelliği bunu hak ettiriyor: İktidarların el değiştirmesine imkan sağlaması…
Yöneticinin asil kanlı olduğu için veya kendisinde böyle bir hak vehmettiği için ipleri sürekli elinde tutabildiği krallık, emirlik, diktatörlük gibi yönetim biçimlerinde, yönetici/ler, hiç değişmeyeceklerini bildikleri için kural-dışılıklara sapabiliyorlar; oysa iktidarın el değiştirebildiği demokrasilerde kuralcılık ağır basıyor.
Devletlerin yönetim kademesinde yer alanlar bir gün oradan gideceklerini hesap ettikleri için iktidarda bulundukları sürece daha itidalli davranıyor, yarın kendi aleyhlerine de kullanılabilecek ağır ve aşırı kurallar getirmekten kaçınıyorlar.
AK Parti iktidarının OHAL’i kaldırırken onun yerini alması için hazırdığı yasa teklifi bu açıdan hayli şaşırtıcı. Getirilmek istenen sıkıca yönetim, eğer iktidarda başka bir parti bulunsaydı en fazla AK Partili siyasetçilerden tepki çekecek maddeler içeriyor.
24 maddelik yasa adı konulmamış bir OHAL -hatta sıkıyönetim- anlayışıyla hazırlanmış görünüyor.
Kamu çalışanlarını, akademik personeli sorgusuz sualsiz görevlerinden uzaklaştırmak, işten çıkarmak, yakınlarının pasaportlarına el koymak, yanlış muameleye maruz bırakıldığı anlaşılanların tazminat haklarını ellerinden almak anayasaya aykırı tasarruflar…
[Burada araya girmekte yarar görüyorum: Osmanlı’ya biraz özlemle, biraz ilham kaynağı olarak bakılan bir dönemde mahzurlu görülenlere yurtdışı yasağı getirmeyi anlamakta zorlanıyorum. Bugün pek çok genç bilim insanının, haklarında ‘kuşku’ duyulduğu için, pasaportları ellerinden alınıyor; yurtdışında iş buluyor, ancak bu sebeple çaresiz kalıyorlar. Oysa Osmanlı bunun tam tersini yapar, ‘kuşku’ duyduğu kişilerin içeride kalmasını sakıncalı bulurdu. ‘Menfa’ (yurtdışına gönderme) cezası yaygın biçimde uygulanır, Sultan II. Abdülhamid, üstelik, kendisine karşı çıkanların cebine para da koyarak, başka ülkelere gitmelerini kolaylaştırırdı da.]
Demokrasilerde siyasilerin ‘‘Ya muhalefete düşersek ve çıkardığımız yasalar bizler ve bizim çizgimizdeki kişiler, gruplar, örgütler hakkında da uygulanırsa’’ endişesiyle hareket etmesi beklenir.
AK Parti öyle davranmıyor, tam tersine sanki hiç iktidardan gitmeyecekmiş gibi kendi aleyhine kullanıldığında büyük mağduriyetler yaşatabilecek yasalar çıkarmakta tereddüt etmiyor.
Oysa, biliyoruz, AK Parti son beş yıl içerisinde tam iki kez Meclis çoğunluğunu kaybetti. Önce 7 Haziran 2015 seçiminde oyları yüzde 40’a yaklaştı ve kendisinin iktidarda devamını sağlayacak sayıda milletvekili çıkaramadı; son olarak da 24 Haziran seçiminde 600 üyeli Meclis’te ancak 295 milletvekiline sahip olabildi. (Bakan olarak atandıkları için istifa eden 4 milletvekili ile TBMM başkanı çıkarıldığında, AK Parti mevcudu 291’e düşmekte.)
İlk kazayı derhal erken seçime giderek, ikincisini de ‘MHP ile ittifak’ oluşturma yoluyla atlatabildi AK Parti. (İttifak MHP’ye ayak uydurma zorunluluğu getirdi AK Parti’ye.)
Bir sonraki seçimde ne olacağını bugünden görmek mümkün değil. AK Partililer ‘‘Ya iktidar elden giderse?’’ sorusunu akıllarının bir köşesinde tutsalar daha doğru bir iş yapmış olurlar.
‘‘Ya iktidar elden giderse?’’ diye düşünmeli ve ona göre davranmalı AK Partililer…
Takrir-i Sükûn Kanunu’ndan (1925) Anayasa Nizamını Koruma Kanunu’na (1969) kadar ülkeye getirilmek istenmiş pek çok ‘sıkıcı’ yasaya, AK Parti ile süren geleneğin öncüleri şiddetle karşı çıkmışlar, aynı geleneğin temsilcilerinden Turgut Özal eline geçen ilk fırsatta Türk Ceza Kanunu’nun 163. maddesini (141 ve 142. maddelerle birlikte) kaldırmış, TerörleMücadele Kanunu’na eklenmek istenen her yeni ‘sıkı’ maddeye Refah-Saadet çizgisi derhal itiraz etmişti.
Şimdi getirilmek istenen yasalı OHAL yönetimine CHP itiraz eder gözüküyor, ama CHP’liler yasanın çıkmasını içten içe istiyorlarsa hiç şaşırmam. Yasalı OHAL ekonomiyi zora düşürür ve iktidarı zayıflatır, bu bir; bir de iktidar değişikliğinde yeni yönetime bir süreliğine de olsa temizlik yapma imkanı sağlar. Ayrıca iktidara gelindiğinde o yasayı kaldırmakla kazanılacak prestij de cabası…
Demokrasilerin takdir edilecek yönüyle bu yazıya başladım, ama demokrasinin bir de kötü yönü var: İktidar uzadıkça hiç sona ermeyecekmiş hissi hakim hale gelebiliyor ve bu da sağlıklı düşünmeyi zorlaştırıyor.
*Bu yazı fehmikoru.com'dan alınmıştır.