Fehmi Koru*
Demek bundan sonra siyasetin üslubu şöyle olacak:
AK Parti adına genel başkan, şimdilerde siyasette yeni arayışlar içerisine girenleri, kısa süre öncesinin yol arkadaşları olduğunu önemsemeyip suçlayacak…
Mesela, ülkenin en tepe yönetici noktasında yedi yıl süreyle bulunmuş ve kendisinin 2007 yılında “Kardeşim” sıcaklığıyla adaylığını açıkladığı 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’den söz etmesi gerektiğinde, adını vermeden “Halef-selef olduğumuz cumhurbaşkanı” diye anacak…
17 yılın büyük bölümünde danışmanı olmuş, partisinin başına gelmesini ve başbakanlık görevini üstlenmesini birkaç yıl önce (2014’te) bizzat sağladığı Prof. Ahmet Davutoğlu’nu da “Malum zat” diye adlandıracak…
Altında başbakan ve daha sonra da cumhurbaşkanı olarak imzası veya rızası bulunan işlemler için, kendi sorumluğunu aklına bile getirmeden, şimdinin yeni parti oluşumu için kollarını sıvamış eski yol arkadaşlarını suçlayacak…
Suçlama ‘dolandırıcılık’ gibi her dildeki karşılığıyla her ülkede ceza gerektiren bir sözcüğü de içerebilecek…
Dün AK Parti genel başkanı da olan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın Şehir Üniversitesi’nin kayyıma devri üzerine başgösteren eleştirilere cevap olmak üzere yaptığı konuşmadan öğrendiğimiz, yeni siyasetin üslubunun bu minvalde olacağıdır.
Ne diyelim, hayırlı, yararlı olsun…
Temennim bu olmakla birlikte, dün tanığı olduğumuz üslubun, en başta Cumhurbaşkanı Erdoğan’a, sonra da başkanı olduğu AK Parti’ye hayırlı ve yararlı olacağını sanmıyorum.
Bu kanaate, suçlananların en başında yer alan eski başbakan Ahmet Davutoğlu’nun kendisine verdiği cevabın ağırlığı yüzünden varmış değilim. Davutoğlu’nun üslubu Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın üslubundan daha sert. Davutoğlu’nun TBMM’de kurulmasını talep ettiği komisyona yüklediği misyon eğer kabul görürse -ki hiç sanmıyorum- onun vereceği tahribat siyasetin kaldıramayacağı kadar ağır olacaktır.
Üslubun hayırlı olmayacağına dair kanaatim, daha çok, suçlanan kişiler ile suçlayanın, bugün uzak kalsalar bile, 17 yıllık AK Parti iktidarının neredeyse bütününde, etle tırnak gibi birbirinden ayrılmaz bir görüntü verdikleri gerçeğinden kaynaklanıyor.
Suçlayanın suçlamaları suçlananlara ne kadar zarar verirse ondan daha fazla zararı suçlayan da görecektir.
“Ben yapmadım, onlar yaptı” denildiğinde bu inkara inanacak çok az kimse bulunur.
AK Parti sözcülerinin bugüne kadar karşılarında yer alan muhalefet partilerini her daim benzer bir üslupla suçlayageldiklerini biliyorum elbette. Bu suçlamalardan en ciddileri bugüne kadar CHP’ye yönetildi AK Parti sözcüleri tarafından. Cumhuriyet’in tarihinden eski bir tarihi olan ve bambaşka ölçülerin geçerli olduğu dönemlerde iktidarda bulunan CHP’den suçlanabilecek yönler bulmak o kadar zor gelmedi AK Parti sözcülerine.
Kendi parti tabanları da o suçlamalardan çoğu zaman etkilendi.
Gül ve Davutoğlu gibi isimlerin AK Partililer tarafından suçlanmasının bundan etkilenmesi beklenen kitleler ve kişiler üzerinde beklenen türden bir sonuç uyandırması hiç de kolay değil. O isimlere atılacak her suçlama, kendilerini oradan gelen suçlamalara koro halinde katılmaya şartlamış çok dar bir kesim dışındakileri önce şaşkınlığa uğratır, sonra da düşünmeye sevk eder.
Sanırım AK Parti yönetiminde yer alanların şu sıralarda en istemeyecekleri şey, kendileriyle saf tutmakta olan insanların düşünmeye başlamalarıdır. Düşünen insanlar kısa süreliğine şaşkınlık geçirdikten sonra yapılanın ve durdukları yerin yanlışlığını fark edebilirler çünkü.
Bunları yazıyorum, ama eleştirdiğim ve AK Parti’ye hayırlı ve yararlı olmayacağını söylediğim üslubun değişeceğini de sanmıyorum. AK Parti’nin bundan böyle doğru davranış sergileyebileceğine inanamıyorum da ondan…
Dün, hep yenmeye alışık Manchester City ile puan olarak gerisinde kalmış Manchester United takımları arasında derbi günüydü. City’yi 2-0 yendi United takımı. Erken gelen gol maçın süresi daraldıkça rakip takımda telaşa sebep oldu ve telaşa düşen oyuncular mantıklı davranamaz hale geldiler.
AK Parti’nin durumu biraz buna benziyor. İlk kez kendi içerisinden çıkan bir muhalefet cephesiyle karşı karşıya ve bu da onu telaşa sürüklüyor. Muhaliflere karşı kullandığı ve karşısında CHP olduğunda başarı getirmiş olan üslupla bu yeni gelişmeye mukabele ettiğinde, CHP’den gelmesine alıştığı türden bir cevap beklerken farklı bir karşı çıkışla karşılaşıyor.
Telaşe görünümünde AK Parti.
Yazıya hep AK Parti açısından baktım, ama onun karşısına çıkmaya hazırlananların ne ile karşılaşacaklarını hesaplarına kattıklarını ve üzerlerine gelinen argümanları karşılarken eli bir miktar daha yükseltmekten çekinmeyeceklerini de bu vesileyle görmüş olduk.
Kesin bir tavır seziliyor AK Parti içinden çıkan muhalefet cephesinde; hiç değilse Ahmet Davutoğlu ve kendisiyle birlikte hareket etmeye hazırlananlar için bu bir gerçek.
Sanıyorum Ali Babacan da bu konuda ondan farklı değil.
AK Parti buna hazırlıklı mıydı, bilmiyorum.
Fakat hazırlansa iyi olacağına adım kadar eminim.
*Bu yazı fehmikoru.com'dan alınmıştır.