Fehmi Koru: AKP teselli arayışında; YSK da bunu anladı

Fehmi Koru: AKP teselli arayışında; YSK da bunu anladı

*Fehmi Koru

AK Parti gerçekten seçimlerin yenilenmesini mi arzu ediyor İstanbul’da; kaybettiği seçimi yenileyerek kendi adayını seçtirme hesabıyla? 7 Haziran 2015 genel seçiminde tek başına iktidarı kaybettiğinde seçimi altı ay sonra yenileyerek oylarını artırmıştı; bu defa aynı şeyi İstanbul için düşündüğü ileri sürülüyor.

Gerçekten mi?

Verilen 7 Haziran 2015 ve 1 Kasım 2015 seçimleri örneklerinin İstanbul için kullanılması doğru değil; önce bu yanlışa işaret etmek gerek…

Sebebi şu: Seçimler belli zaman aralıklarında vatandaşın siyasi hayata müdahalesi anlamını taşır; bir ilin seçimini diğerlerinden ayırmak ancak olağanüstü durumlar için söz konusu olabilir. Aksi halde, yani mutlaka gerekiyorsa, seçimin bütününün yenilenmesi şarttır. 1 Kasım 2015’te, altı ay önceki genel seçim, bütün ülkede tekrarlanmıştı.

Anayasa yerel seçimlerin beş yılda bir yapılmasını amir; bir ilde bile seçimi başka bir zaman dilimine kaydırırsanız anayasanın amir hükmüne karşı gelmiş olursunuz.

Herbiri kıdemli hukukçulardan oluşan Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK) böyle bir yanlışa geçit vereceğini sanmıyorum.

Yenilensin de hangi gerekçeyle?

Kaldı ki, İstanbul’da seçimi yenilemeyi gerektirecek geçerli bir sebep de ortada yok. Israrla ve birden fazla kez yapılan sayımlar beşeri hatalar dışında organize bir kumpasın varlığını ortaya koyamadı. Geçersiz oyların yeniden gözden geçirilmesi gibi anlamsız işlemlere rağmen hem de… Sonunda, AK Parti’den “Soyadlarına bakılarak bizim seçmenimiz olduğu anlaşılacak kişilerin oylarının başka partilere gitmesi” gibi akıl durduracak gerekçeler kullanılması da yeniden sayımda gelinen tıkanıklığın sonucu.

Seçilene mazbatasının verilmemesi de AK Parti’nin lehine değil.

Mazbata için YSK’nın seçim kesin sonucunu ilan etmesinin gerekmediği biliniyor. Öyle olsaydı 31 Mart’tan bu güne mazbatalarını alarak göreve başlayan tek bir belediye başkanı olmazdı. Oysa sayım bitince ortaya çıkan tabloya göre, bazen tek oy farkla bile olsa, sandıktan en çok oyu alarak çıktığı anlaşılan adaya mazbatası verildi.

Rusya ziyaretinden dönerken Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın maiyetindeki gazetecilere hatırlattığı olaya bakalım: 1991 genel seçiminde milletvekili seçildi diye kendisine mazbatası verilmişti; ancak o seçimde tercihli oy uygulaması yapıldığı için, listede kendisinin bir altındaki sırada yer alan adayın daha fazla tercih oyu aldığı anlaşılınca mazbatası sonradan iptal edilmişti Tayyip Erdoğan’ın.

Teamül o hatırlatmada olduğu gibidir: Sayım bittiğinde sandıktan rakiplerinin önünde çıktığı görülen adaya mazbatası verilir, partilerin itirazları dikkate alındığında tabloyu değiştirecek yeni bir durum ortaya çıkarsa mazbata iptal edilebilir.

Bu işlemin süreci de şimdi olduğu gibi neredeyse 15 gün sürmez; birkaç gün içerisinde her şey karara bağlanır.

Zaten seçimin İstanbul’da yenileneceği yolundaki söylentiler de teamülün uygulanmamasından ve YSK’nın karar vermekte zorlanmasından kaynaklanıyor.

“Uzattıklarına göre seçimi tekrarlatacaklar” kanaati ağır basıyor.

Yukarıda da yazdım: Seçim yenilenecekse bunu İstanbul’la sınırlı tutmak olmaz; bütün ülkedeki seçimi yenilemek gerekir.

O durumda da anayasanın yerel seçimin beş yılda bir yapılması hükmü çiğnenmiş olur. Anayasal bir kurum olan YSK anayasayı çiğnemeyecek ve çiğnetmeyecektir diye düşünüyorum.

Bu gerçekler ortada dururken, AK Parti’nin şu sıralarda sergilediği çabaların seçimi yeniletme amaçlı olması makul gelmiyor bana. Çabalar, olanı kabullenememe, ağır bir kayıp üzerine bir teselli arayışı gibi.

Bu gerçekler ışığında baktığımda YSK’nın İstanbul seçimini tekrarlama kararı alacağını da sanmıyorum.

Alırsa?

Siz sorsanız bile ben böyle bir sorunun sorulmuş olmasını doğru bulmam.

Farz-ı muhal seçim İstanbul’da yenilendi

Madem konuşuluyor, olmayacak olsa bile, ihtimal üzerinde biraz kafa yoralım mı?

Diyelim seçim İstanbul’da yenilendi. Her parti daha önce gösterdiği adaylarla seçime katıldı. Ve yine diyelim, AK Parti’nin adayı bu defa sandıktan birinci çıktı.

Toplum vicdanı diye bir şey varsa, o, bu durumu kabul edecek mi?

Seçilen AK Partili başkan 15 milyon nüfuslu İstanbul’u gönül rahatlığı ile yönetebilecek mi?

‘Gönül belediyesi’ iddiasıyla seçim kampanyası yürütmüş bir partinin zorlaması ile gidilecek seçimin gönül rahatsızlığına yol açması garabeti İstanbul’un üzerine çökecektir.

AK Parti adayı Binali Yıldırım’ın, arkasındaki bakanlıklar, başbakanlık, TBMM başkanlığı gibi görevlerden sonra, böyle bir zorlamayla belediye başkanlığı koltuğuna oturmayı içine sindirmesi de kolay değil.

Kendisini 2023’e hatta 2071’e kadar iktidarda kalmaya göre şartlandırmış bir siyasi kadronun Ankara’ya ek olarak İstanbul’u da kaybettiğini kabulde zorlandığı belli. Seçim kaybını kendisi dışındaki sebeplere bağlamaya çalışması da anlaşılabilir bir şey. Ancak, sürecin uzaması, konuyu her geçen gün içinden çıkılmaz ve bunu zorlayanlar açısından da anlatması müşkül bir hale sokuyor.

Tadında bırakılmayan her konuda olduğu üzere.

Bu kadarı yeter. Bu süreci tadında bırakmak gerek.

*Bu yazı fehmikoru.com'dan alınmıştır.