Fehmi Koru: Ali Babacan'ı getirsinler dolar düşer

Fehmi Koru: Ali Babacan'ı getirsinler dolar düşer

Fehmi Koru *

Lâfını kimselerden esirgemeyen bir işadamı dostumla karşılaştım. “Seninkiler” dedi bana, “Doların ateşini mi almak istiyorlar sahiden, yoksa ısıyı daha da artırmak mı? Eğer aklımın ermediği bir şekilde doların fiyatını sürekli artırarak Türk Lirasını iyice değersizleştirmek istiyorlarsa…”

“Hiç öyle şey olur mu? Elbette makul bir noktada tutmak istiyorlardır” cevabım üzerine de şunu söyledi: “Hiç vakit kaybetmeden Ali Babacan’ı ekonominin başına getirsinler… O hâlâ AK Parti’nin milletvekili değil mi? Piyasalar şu aşamada ekonomi yeniden Mehmet Şimşek’e emanet edilse de güvenmez çünkü…”

Dedim ya, işadamı dostum lâfını esirgemezlerden…

Babacan’ı iş kotarma peşiden biri yaptılar

Ali Babacan’a böyle bir teklif götürülse, “Aman, aman” diye kaçacağını biliyorum.

Görevlerini bırakıp sivil hayata karışacağı, üç dönem kuralı yüzünden milletvekili adayı da gösterilmediği 7 Haziran (2015) öncesinde, oturmuş, siyasi hayatı boyunca yolunun kesiştiği yerli-yabancı kişilere “Görevdeyken bana gösterdiğiniz ilgiye teşekkür ederim”diyen bir mesaj göndermiş…

Mesajlardan biri de Robert (Bob) Zoellick’e gitmiş…

Zoellick İstanbul’daki Bilgi Üniversitesi’nin Amerikalı patronlarının yakınıymış… “Yahu böyle bir değer var, alın, üniversitenin yönetiminde yararlanın” diye adamlara not göndermiş…

İki gündür trol saldırısı altında Ali Babacan… Nezaket gereği kimbilir kaç kişiye daha yazılmış basit bir ‘teşekkür’ notunu ‘yabancılardan iş talebi’ olarak algılmak için hayli mürekkep yalamış olması gereken insanların…

Tabii ‘bilgi sahibi olmadan fikir sahibi oldukları’ için “Kimdir bu Bob Zoellick?” araştırmasını da yapmamışlar…

Yapsalardı, Türkiye’nin ekonomiden sorumlu bakanının en iyi tanıyacağı birkaç yabancıdan biri olduğunu göreceklerdi.

Robert Zoellick Dünya Bankası’nın başkanıydı çünkü.

Dostuma, “Kendisi ne yapar bilmem, ama ben onun yerinde olsam…” diye başlayan bir cümle kurdum.

Eh, ben de lâfımı esirgeyecek değilim ya?

Özellikle de zihnim başka bir konuya takılıyken…

Selçuk Özdağ da sözünü sakınmayan biri, ama…

Zihnimin takıldığı esas konu, Meclis 15 Temmuz Darbe Girişimini Araştırma Komisyonubaşkan yardımcısı Selçuk Özdağ’ın Komisyon’da yaptığı çıkış…

Herhalde medyada genişçe verildiği için bilginiz dahiline girmiştir…

Komisyona daha kimlerin çağrılması gerektiği üzerinde konuşurlarken, söz nereden gelmişse Papa ile görüşmeye gelmiş; Selçuk Bey de şunları söylemiş:

“Gülen ve Papa görüşmesine kimin aracı olduğunu biliyorum; Dışişleri Bakanlığı ve Vatikan’dan bunun sorulmasını istiyorum. Hangi parti ile ilişkisi vardır, bunu da biliyorum. Çok önemli bir isimdir, Türkiye’de yer yerinden oynayacaktır…”

Önce içimden, “Nihayet bir AK Parti milletvekili de benim ‘Ben Böyle Gördüm’ kitabımı okumuş” düşüncesi geçti.

Kitapta bayağı ayrıntılı anlattığım bir konudur bu.

Selçuk Özdağ AK Parti Manisa milletvekili; hemşehrim sayılır. ‘Açık sözlü biri’ diye uzaktan duyardım; geçenlerde yine Komisyon’dan gazetelere yansımış şu çıkışı öyle olduğunu pekiştirdi.

“Üniversitede profesör olsaydım, şimdi atılmış olacaktım; çünkü milletvekili seçildiğimde 120 bin lira kredi çekecektim, en ucuz, yüzde 0,9 ile, Banka Asya veriyordu, oradan çektim. Kriter buysa…”

Gerçekten de Bank Asya ile alacak-verecek ilişkisi bulunan pek çok devlet görevlisine işten el çektirildi.

Önemli bir çıkıştı Selçuk Özdağ’ın yaptığı…

 

Vatikan randevusunu kim aldı?

 

Gelelim Vatikan’da Papa ile görüşmeye…

O konuda hemen her şey en ince ayrıntısına kadar biliniyor.

Yazdım çünkü.

Kitapta o bilgilerin yer aldığı bölüm (s. 121-123) ‘Vatikan randevusunu kim aldı?’ başlığını taşıyor.

Şunu yazmışım:

“İstanbul’da ABD Başkonsolosu Deborah Jones’un düzenlediği ve benim de katılımcılarından olduğum yemekli toplantıda, Monsenyör Marovitch, ‘Vatikan ziyaretini ayarlamıştım, ama Türkiye’nin Vatikan Büyükelçiliği randevuyu iptal etti’ demişti.

“Toplantının ABD tarafınca tutulan ve sonradan Wikileaks’te metni açıklanan raporunda, Marovitch’in iddiasının başka bir bilgiyle çeliştiğine dikkat çekiliyor. Onlardaki bilgiye göre de, ziyareti (Üzeyir) Garih’in Gülen’le tanıştırdığı Abe Foxman’ın ricası üzerine New York Kardinali ayarlamış…

“Aslında anlatımlar arasında bir çelişki yok. Bir yıl önce (1997’de) için planlanan Marovitch’in ayarladığı randevuyla yapılacak ziyaretin TC Roma Büyükelçiliği tarafından iptal edilmesi üzerine, Abe Foxman devreye girmiş ve New York Kardinali John O’Connor Papa ile gerçekleşen randevuyu sağlamış olmalı.”

Amerikalılar bir dönem Gülen’in artık Türkiye’ye dönmesini istiyor hale gelmişlerdi. Özel şartlar taşıyan vizesini iptal etmişler, kendisini ziyarete gelen yakınlarını, vizeleri olduğu halde, havalimanından geldikleri uçakla geri çevirmeye başlamışlardı.

İşte o dönemde, AB’nin İstanbul başkonsolusu Deborah Jones, evinde ziyafet çekme bahanesiyle topladığı Gülen’in yakınlarına, “Söyleyin de geri dönsün” tebligatında bulundu.

O yemekte Papa ile görüşme de gündeme gelmiş, orada bulunanlardan, sonradan Roma’da tuhaf bir kazada ağır yaralanan Vatikan’ın İstanbul temsilcisi Monsönyör Moroviç, “Görüşmeyi ben ayarladım” demişti.

Jones, “Bizdeki bilgi farklı” notu düşmüştü Wikileaks tarafından ifşa edilecek raporunda ve Abe Foxman ile New York Kardinali John O’Connor adlarını zikretmişti. Bir de, Gülen’i Foxman’la tanıştırdığı için Musevi işadamı Üzeyir Garih’in…

Selçuk Özdağ kimi kast ediyor acaba?

 

Thomas Michel adlı rahip

 

Bir kişi daha, Vatikan tarafında, randevu sağlanmasında etki kullanmış olabilir…

Roma’daki görüşme fotoğrafındaki kare içerisinde o da görünüyor: Rahip Thomas Michel…

Ankara ve İstanbul ilahiyat fakültelerinde dersler de vermiş olan biridir Thomas Michel. Türkçe bilir. Vatikan’daki dinler arası diyalog dairesinin başındadır…

Selçuk Özdağ fotoğrafa bakıp bir de kitabımın onunla ilgili bölümünü (s. 210-213) okumuşsa, Rahip Michel’in vaktiyle CIA’de çalışmış olabileceğini ima eden satırlardan etkilenmiş olabilir.

O imayı yapan ben değilim, ‘Papayı Öldürmek’ adıyla Türkçeye de çevrilmiş romanın yazarı Tad Szulc… Papa gibi Polonya asıllı Szulc kendisine verilen raporu romanlaştırırken en merkezi yere genç bir rahibi oturtmuş, kitabın sonunda da onun Thomas Michel olduğunu yine kendisi açıklamıştır.

İyi de, CHP’lilere dönüp, “Hangi partiyle irtibatlı olduğunu da biliyorum, açıklarsam yer yerinden oynar” demeyi hak eden isimler değil ki bunlar…

CHP’ye bir dönem genel sekreterlik de yapmış Kasım Gülek mi kast edilen acaba?

Kasım Bey Vatikan’da Papa buluşmasından (9 Şubat 1998) iki yıl önce, 19 Ocak 1996’da, vefat etmişti.

Ben de merakla bekliyorum kimliğin açıklanmasını…

* Bu yazı fehmikoru.com'dan alınmıştır.