Fehmi Koru*
Dünyanın dört bir tarafından Brüksel’de toplanan bir askeri uçak dolusu gazeteci NATO’nun davetlisi olarak Afganistan’ın başkenti Kabil’e gittik. Birkaç yıl önce (2001), o yılın 11 Eylül’ünde ABD’nin kalbine yapılan el-Kaide saldırıları üzerine açılan savaş sonucu NATO çatısı altındaki ülkelerin ortak müdahalesiyle ülke Taliban’dan kurtulmuştu. Öyle deniliyordu. Her NATO ülkesi Afganistan’ın bir kentini ıslah etme görevini üstlenmişti.
Bizler de ‘‘Yeni Afganistan’ı’’ yakından görmek için oradaydık.
Kabil’de kaldığımız otelden yalnız başına dışarıya çıkmamamız tembih edilmişti.
Amerikan, Alman, İspanya ve Türkiye’nin askeri varlığı yanında sivil projelerinin de anlatıldığı toplantılarda verilen brifingleri dinledik.
Her ülkenin asker-sivil Afganistan sorumlusu, birkaç yıl içerisinde hayata geçirilecek projeleri tamamlandığında, ülkenin tanınmayacak hale geleceğini iftiharla anlatıyordu.
Ülkelerin temsilcilerine eşlik eden Afgan sorumlular yabancılar kadar umutlu görünmüyordu ve bu benim dikkatimi çekiyordu.
Türk subayları Afgan askerlerini eğitiyordu. O görev büyük çapta Türkiye’ye verilmişti.
Hikmet Çetin NATO’nun Afganistan sivil temsilcisi olarak Kabil’deydi. Onunla da görüştüm.
Birkaç yıl öncesine kadar ülkeyi yönetmiş Taliban’dan etrafta eser yoktu.
Konu ne zaman soruya dönüşse onların artık önemsenmemesi, geriye değil ileriye bakılması gerektiği cevabı veriliyordu. Taliban ülkeyi yönettiği dönemde kadınları ‘burka’ya sokmuş, erkekleri sakal bırakmaya zorlamış, insanların yüzünden gülme izlerini silmiş, sanat eserlerini tahrip etmişti.
‘‘Gitti, gider, bir daha da gelmez’’ deniliyordu Taliban için…
O ziyaretin üzerinden 20 yıl geçmedi.
Taliban talebeler demek. Rus işgali altındaki ülke, ABD ve işbirlikçileri yardımıyla, Mücahit güçler tarafından kurtarıldıktan sonra, dünyaya açılır hale gelmişti. Gidişten memnun olmayan birileri medreselerde okuyan gençleri ayaklandırarak askeri bir güç haline getirmiş ve onlar da savaşarak ülkenin dörtte üçünün yönetimine el koymuşlardı. Arkalarında Pakistan istihbaratı olduğu söylenmekteydi. Ayrıca Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri de ülkenin meşru yöneticisi olarak Taliban’ı tanımaktaydı. 2001’de ABD güçlerinin ülkeye sivillerin yeniden hakim hale getirilmesi için başlattığı askeri harekat başarılı oldu. Taliban ortalıktan çekildi.
Geldikleri gibi gittiler.
Daha doğrusu, Taliban’ın öndegelenleri Pakistan ordusuna ait kargo uçaklarıyla güvenli yerlere taşındı.
Bugün tablo tamamen değişti.
Amerika tarafından desteklenen sivil hükümet, sayılarının 300 bin olduğu bilinen eğitilmiş askeri personel, hepsi 80 bin kadar olduğu söylenen Taliban önünde çil yavrusu gibi dağılmış durumda.
Ülkenin en tepe yöneticisi, Cumhurbaşkanı Eşref Gani, ülkeyi gizlice terk etmiş bulunuyor.
Herkes Gani kadar şanslı değil.
Taliban’la yürüttüğü pazarlıklara güvenen Amerika ülkedeki diplomatları ile askeri personelini taşıma imkanı bulamamış görünüyor.
Kabil Havaalanı’na taşınacaktı ABD büyükelçiliği, taşınabildi mi?
Ülkenin yeniden Taliban eline geçmesini kendileri için tehlikeli bulan binlerce sivil, vize alabilmek için, Batı ülkelerinin konsolosluklarında uzun kuyruklar oluşturuyordu.
ABD vize işlemlerini günler öncesinden durdurmuştu.
Hesaplarını Amerikalıların ülkelerinden hiç ayrılmayacağı üzerine kurmuş yüz binlerce kişinin ne yapacağını bilmez halde olduklarını tahmin etmek zor değil.
Amerika bunu hep yapıyor.
Onlar için -özellikle de politikacıları için- bu tür olaylar bir tür siyasi oyun.
Donald Trump başkan iken ‘‘Afganistan’daki askerlerimizi çekeceğim’’ açıklamasını yapmıştı; o seçilemedi, fakat seçilen Joe Biden işte şimdi onun vaadini yerine getiriyor.
Joe Biden’in asker çekme kararını duyurmasıyla birlikte hareketlendi Taliban. Birkaç gün içerisinde hemen bütün büyük kentleri ele geçirdi. Başkent Kabil’in düşmesi aylar sürer beklentisi boş çıktı; Taliban güçleri dün Kabil’deydi.
ABD kaderine hükmetmeye kalktığı ülkeyi kendi kaderine terk etmiş oldu.
Son askerleri ile diplomatlarını da çektiğinde son 20 yıldır Amerikalılar ile içli dışlı çalışmış kişiler, Afgan askerleri ve bürokrasisi, Taliban ile muhatap hale gelecek.
İşin garip tarafı, Afganistan’ı en iyi bilmesi gereken ülkelerin başında gelen Türkiye’nin son zamanlarda bu gerçekle çelişkili bir görüntü vermesidir.
Türkiye neredeyse 100 yıldır Afgan ordusunun subaylarını -orada değil burada- eğitiyor. Üniversitelerimizde çok sayıda Afgan genci yıllardan beri eğitim alıyor. Afganistan’da o ülkenin vatandaşı Türkler de yaşıyor.
Ancak, herhalde Amerikalıların hesaplarından da etkilenerek, Taliban’ın başkentten uzak duracağı beklentisiyle, Kabil Havaalanı’nı koruma görevini ütlenmek bir devlet politikası olarak sunulabildi.
Afganların yüzbinlercesinin uzun bir yolculuğu da göze alarak sınırlarımıza dayanması, sonra da şehirlerimizde görülmesinin sebebi de bu yanlış görüntü oldu.
Ne Kabil’i, ne havaalanı?
Amerika ülkenin bütününü Taliban’a terk etti.
Onlar tarafından eğitilmiş 300 bin kişilik Afgan ordusu hepsi en fazla 80 bin kişi olan Taliban güçleri karşısında çatışmaya bile girmedi. Silah bıraktı.
Ülkeye yabancı güçler gelip kendilerini yönetimdem uzaklaştırmadan önce yönettikleri bölgelerde davrandıkları tarzı yeniden benimsedikleri takdirde önümüzdeki günlerde Afganistan’ın, ‘İslam’ sözcüğünün bolca kullanıldığı olumsuz bir örnek olarak gündemden düşmediğini görebileceğiz.
Kimileri ‘‘IŞİD/DAİŞ devlet oluyor’’ derken bunu kast ediyor.
‘‘Görüşebiliriz, zaten Türkiye’nin onların inancıyla ters bir yanı yok’’ çıkışı önümüzdeki dönemde sıkça hatırlatılırsa şaşırmayalım.
Neredeyse 20 yıl önce, ‘Yeni Afganistan’ tanıtımına tanıklık için Afganistan’a gittiğimizde bir şey çok dikkatimi çekmişti: Kendilerine ayrılmış bölgelerde yaptıkları sunumlarda hep yabancılar konuşuyor, mihmandarları Afganlar dinliyordu. Tek bir Afgan yetkili sunumlarda bize bir şey söylemedi. Çadırlardan dışarı çıktığımızda yerel halkın bizlere donuk gözlerle baktıklarını görmemek için kör olmak gerekirdi.
Afgan halkı propagandaya kanmaz gibiydi.
Bunu ziyaret sonrasında yazdığımı hatırlıyorum.
Biden’in ‘‘Askerlerimizi çekeceğiz’’ açıklamasıyla birlikte Afganistan’ın Taliban’a terk edileceğini ve bunun dünyaya Müslümanların ‘vahşi’ tanıtımı sonucunu doğuracağını düşünmüş ve yazmıştım da.
Dünya Afganistan’daki bu gelişme ile yeni bir döneme giriyor.
Müslümanlar sınavda.
* Bu yazı fehmikoru.com adresinden alınmıştır.